İşte Gezi'ye kaçan para!
Maliye Bakanı Şimşek açıkladı
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Taksim Gezi Parkı'ndan başlayarak, yurdun çeşitli yerlerine yayılan olaylarla ilgili dezenformasyon ve çarpıtmaların boyutunu görünce, proaktif bir şekilde uluslararası finans çevreleriyle temasa geçtiğini belirterek, "Çünkü ön almak lazım. Biz pasif kalsak, bu dezenformasyon, piyasalarda çok ciddi bir tahribat yaratabilirdi. Biz onun önüne geçmek için kendimiz proaktif bir şekilde müdahalede bulunduk" dedi.
Şimşek, Kanal 7'de katıldığı programda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Söz konusu olaylarla ilgili özellikle yurt dışındaki ekonomi aktörlerinin kaygılı olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine Şimşek, olaylar üzerine dezenformasyon ve çarpıtmaların boyutunu görünce, proaktif bir şekilde uluslararası finans çevreleriyle temasa geçtiğini söyledi.
Uzun yıllar finans sektöründe çalıştığını anımsatan Şimşek, şunları kaydetti:
"Aradım ve dedim ki, 'Bir platform hazırlayın, bütün uluslararası fonlarla telekonferansla görüşelim, Türkiye'de ne oluyor, bunun yansımaları nedir ve biz hükümet olarak ne yapıyoruz, bu nasıl bir seyir izleyecek anlatayım.' Çünkü ön almak lazım. Biz pasif kalsak, bu dezenformasyon, piyasalarda çok ciddi bir tahribat yaratabilirdi. Biz onun önüne geçmek için kendimiz proaktif bir şekilde müdahalede bulunduk. Ben, 2 uluslararası yatırım bankasıyla temasa geçtim. Birincisiyle daha çok Avrupa ve Amerika'daki tüm yatırımcılar. Yanlış hatırlamıyorsam 339 küresel fon yöneticisi katıldı telekonferansa. Uzun uzun olup bitenleri anlattım, bu işi yatıştırmak için neler yaptığımızı anlattım ve bunun uluslararası, yerel veya sosyal medyada yansıtıldığı gibi olmadığını, burada büyük, sessiz çoğunluğun güçlü bir şekilde hükümetimizin arkasında olduğunu, son 10 yıldaki gelişmeleri, gösterilerin bazı illegal örgütler tarafından ele geçirildiğini, istismar edildiğini, bunun da bir güvenlik meselesi olduğunu ve gereğinin yapılacağını anlattım."
"En büyük kaygı, siyasi istikrarın bozulmasıydı"
Bakan Şimşek, bu telekonferans sonucunda fon yöneticilerinin ikna olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine de "ortalık toz dumanken" tabi ki tedirginliğin devam ettiğini, ancak bir çok yatırımcının telekonferansı düzenleyen ilgili kuruluşa e-mail gönderdiğini ve teşekkür ettiğini söyledi.
İkinci gün ise tüm Asya'daki yatırımcılara yönelik olarak telekonferanslar düzenlediklerini anlatan Şimşek, "Orada da yanlış hatırlamıyorsam, 150-200'e yakın katılımcı vardı ve toplamda 500'ün üzerinde küresel fon yöneticisiyle bu diyaloğu kurduk. Bunların en büyük kaygısı şuydu; Türkiye, son 10 yılda reformlar yapabildiyse, makroekonomik anlamda güçlü bir performans yakalayabildiyse, bu tamamen, herkes biliyor ki siyasi istikrarın bir ürünüdür. Dolayısıyla en büyük kaygıları şuydu; acaba önümüzdeki bir kaç gün içinde siyasi istikrar bozulacak mı? Neredeyse böyle bir algı uyandırılmış. İnanılmaz derecede büyük bir dezenformasyon var" diye konuştu.
Söz konusu telekonferansta, yatırımcıların sorularına da cevap verdiklerini dile getiren Şimşek, bu sayede yapılan dezenformasyonun önüne geçmeye çalıştıklarını ifade etti.
"Borsadan çıkış 1,1 milyar, bono tahvil piyasasından çıkış ise 260 milyon dolar
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, olaylar sonucunda Türkiye'den çıkan paraya ilişkin de açıklamalarda bulundu.
Kısa vadeli para piyasasından çıkışlar olduğunu aktaran Şimşek, şöyle devam etti:
"Borsadan çıkışları analiz ettik, çıkan paranın büyük bir kısmı daha çok kısa vadeli girenlerden, bu işi sadece çok kısa vadeli yaklaşımlarla yürütenlerden. Türkiye'yi iyi tanıyanlar, başarı hikayesini iyi bilenlerde çıkış ise son derece sınırlı. Ancak olaylar devam etse, kontrol altına alınmasa veya bu dezenformasyon sürecine biz müdahil olmasaydık, muhtemelen çok çok büyük çıkışlar yaşanacaktı. Olayların çok yoğun yaşandığı ilk hafta borsadan çıkan para miktarı 1,1 milyar dolar. O gün itibariyle borsada olan yabancı varlığı ne kadar? 71 milyar dolar. Yani çıkış çok sınırlı. Bir rakam daha vereyim, bono tahvil piyasası var. Orada yabancı parası yaklaşık 60 milyar dolar. Oradan çıkan para ise 260 milyon dolar. Yani bakıyorsunuz resme, net olarak çıkış çok sınırlı."
"Geçici de olsa turizm kanalıyla yansıması mümkün"
Sonuç olarak, yaşanan olayların finans piyasalarına etkisinin çok sınırlı olduğunun vurgulayan Şimşek, "Fakat bu kampanya, bu kara propaganda o kadar güçlü ki muhtemelen, geçici de olsa turizm kanalıyla yansıması mümkün. O nedenle bizim, herkesin çok hızlı şekilde sahaya çıkıp, bu olayları gerçek anlamıyla anlatması ve sunması çok önemli. Çünkü birçok uluslararası medya kuruluşu bu konuyu abartarak yansıttı. Bizim önce bunu çözmemiz lazım. Çözüm noktasında da gördüğünüz gibi samimi bir irade var. Ancak bizim turizm sektörümüz geçmişte benzer krizleri atlatmış bir sektördür, ben kalıcı etkiler olacağını tahmin etmiyorum" diye konuştu.
"İşin organize olma ihtimali oldukça yüksek"
Olayın siyasi boyutuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, kendisinin genel itibariyle komplo teorilerine inanmayan bir kişi olduğunu, ancak gelişmelere bakıldığında bu işin organize olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyledi.
Bakan Şimşek, Türkiye'nin yükselişinin durması noktasında stratejik olarak hareket eden ülkelerin olduğunu belirterek, "Olaylar özü itibariyle belli alanlara sıkışmış ama dünyaya Türkiye'nin tamamında bir yangın ve isyan varmış, halk sokağa dökülmüş ve hükümeti devirme çabasındaymış gibi gösteriliyor, böyle bir şey yok" dedi.
Dışarıda Türkiye'nin Arap Baharı'nı yaşayan ülkelerdeki gibi bir durum olduğu yönünde algı uyandırıldığını kaydeden Şimşek, bu durumun kendiliğinden gelişme ihtimalinin çok zayıf olduğuna dikkati çekti.
Bakan Şimşek, İngiltere'de Kuzey Londra'da günlerce mahallelerin yakılıp yağmalandığını, Paris'te banliyölerde polisin Arap kökenli birine kötü davranması sonucunda isyanlar başladığını, polisin günlerce o bölgelere giremediğini hatırlatarak, "Bu olaylar dünyanın en gelişmiş ve sözde en demokratik ülkelerinde yaşanıyor, Türkiye'de de çevre bilinciyle vatandaşların sokağa döküldüğünü varsayalım bu aslında Türkiye'nin demokrasisinin geldiği noktayı göstermesi açısından manidardır ama kalkıp bunu sanki bir halk darbesi yapılıyormuş gibi uluslararası arenaya servis etmek, uluslararası arenanın bunu çok organize bir şekilde satın alması, çarpıtması ve yayması düşündürücüdür" ifadelerini kullandı.
"Türkiye çok olmaya başlamış"
Türkiye'deki son 10 yılda yaşanan gelişmelere ve özellikle Mayıs ayında yaşananlara dikkati çeken Şimşek, konuşmasının şöyle sürdürdü:
"Mayıs ayı ilginç bir aydır. Türkiye birçok noktada zirveyi buldu. Faiz yüzde 4,6-4,7 ile Cumhuriyet tarihinin en düşük noktasını gördü. Türkiye uzun yıllar sonra IMF'ye borcunu ödedi, bu Türkiye'nin ekonomi tarihinde bir dönüm noktası. En önemli konu Türkiye'nin 10 yıllarını alan trilyonlarca dolarlık kaynağını ve enerjisini heba eden terör sorununda adım atıldı ve fiilen terör örgütünün elemanları Türkiye'yi terk etmeye başladı. Türkiye'nin kredi notu birçok uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu tarafından aynı hafta içerisinde yükseltildi. İstanbul için 3. havalimanı ihalesine çıkıldı ve hiç kimsenin inanmayacağı rakamlar ortaya çıktı. Türkiye nükleer enerjide çok önemli bir adım attı. Bu listeyi devam ettirebilirim ve bakıyorsunuz Mayıs ayının sonuna doğru böyle bir tezgah var. Ben burada bizim sorumluluğumuz yoktu demiyorum ama bu işin nasıl istismar edildiğini görünce arka planda bir şey aramamak zorlaşıyor."
AB'nin durumunun ortada oluğunu söyleyen Şimşek, "2007 yılında Avro Bölgesi'nin milli gelirine 100 deseniz bugün 98 bile değil yani Avrupa 5 yılını tamamen kaybetmiş bu dönemde Türkiye, 100 ise 115'in üzerine çıkmış. AB'nin tamamında 300 bin net istihdam kaybı varken, Türkiye'de 5 milyona yakın istihdam oluşturulmuş. Yani Türkiye son 60 yılın en büyük küresel krizinden yıldızlaşarak çıkmış, Türkiye çok olmaya başlamış" diye konuştu.
"Türkiye yeter ki AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulsun, çökerse çöksün"
Bakan Şimşek, "Türkiye yeter ki AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulsun, çökerse çöksün" anlayışının daha önce olduğu gibi şimdi de yaşandığını dile getirerek, "Bunlar esas itibariyle içeride olanlardır, dış uzantıları ve sempatizanları da vardır. Burada kast ettiğimiz şey Türkiye'nin kaynaklarını tekrar milletin hizmetine sunmuşuz. Eski günlerin özleminde olan kesimler var, bunlara ne derseniz deyin. İdeolojik saplantı içerisinde olması nedeniyle bu süreçten çok büyük karlar etmiş olsa dahi milleti yansıtan bu hükümet gitsin diye her şeyi yapabilecek iş çevrelerinde insanlar var. Muhtemelen faiz lobisinden kasıt bu. Ben daha geniş anlamda bir çıkar lobisi olduğu kanısındayım" değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, Kanal 7'de katıldığı programda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Söz konusu olaylarla ilgili özellikle yurt dışındaki ekonomi aktörlerinin kaygılı olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine Şimşek, olaylar üzerine dezenformasyon ve çarpıtmaların boyutunu görünce, proaktif bir şekilde uluslararası finans çevreleriyle temasa geçtiğini söyledi.
Uzun yıllar finans sektöründe çalıştığını anımsatan Şimşek, şunları kaydetti:
"Aradım ve dedim ki, 'Bir platform hazırlayın, bütün uluslararası fonlarla telekonferansla görüşelim, Türkiye'de ne oluyor, bunun yansımaları nedir ve biz hükümet olarak ne yapıyoruz, bu nasıl bir seyir izleyecek anlatayım.' Çünkü ön almak lazım. Biz pasif kalsak, bu dezenformasyon, piyasalarda çok ciddi bir tahribat yaratabilirdi. Biz onun önüne geçmek için kendimiz proaktif bir şekilde müdahalede bulunduk. Ben, 2 uluslararası yatırım bankasıyla temasa geçtim. Birincisiyle daha çok Avrupa ve Amerika'daki tüm yatırımcılar. Yanlış hatırlamıyorsam 339 küresel fon yöneticisi katıldı telekonferansa. Uzun uzun olup bitenleri anlattım, bu işi yatıştırmak için neler yaptığımızı anlattım ve bunun uluslararası, yerel veya sosyal medyada yansıtıldığı gibi olmadığını, burada büyük, sessiz çoğunluğun güçlü bir şekilde hükümetimizin arkasında olduğunu, son 10 yıldaki gelişmeleri, gösterilerin bazı illegal örgütler tarafından ele geçirildiğini, istismar edildiğini, bunun da bir güvenlik meselesi olduğunu ve gereğinin yapılacağını anlattım."
"En büyük kaygı, siyasi istikrarın bozulmasıydı"
Bakan Şimşek, bu telekonferans sonucunda fon yöneticilerinin ikna olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine de "ortalık toz dumanken" tabi ki tedirginliğin devam ettiğini, ancak bir çok yatırımcının telekonferansı düzenleyen ilgili kuruluşa e-mail gönderdiğini ve teşekkür ettiğini söyledi.
İkinci gün ise tüm Asya'daki yatırımcılara yönelik olarak telekonferanslar düzenlediklerini anlatan Şimşek, "Orada da yanlış hatırlamıyorsam, 150-200'e yakın katılımcı vardı ve toplamda 500'ün üzerinde küresel fon yöneticisiyle bu diyaloğu kurduk. Bunların en büyük kaygısı şuydu; Türkiye, son 10 yılda reformlar yapabildiyse, makroekonomik anlamda güçlü bir performans yakalayabildiyse, bu tamamen, herkes biliyor ki siyasi istikrarın bir ürünüdür. Dolayısıyla en büyük kaygıları şuydu; acaba önümüzdeki bir kaç gün içinde siyasi istikrar bozulacak mı? Neredeyse böyle bir algı uyandırılmış. İnanılmaz derecede büyük bir dezenformasyon var" diye konuştu.
Söz konusu telekonferansta, yatırımcıların sorularına da cevap verdiklerini dile getiren Şimşek, bu sayede yapılan dezenformasyonun önüne geçmeye çalıştıklarını ifade etti.
"Borsadan çıkış 1,1 milyar, bono tahvil piyasasından çıkış ise 260 milyon dolar
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, olaylar sonucunda Türkiye'den çıkan paraya ilişkin de açıklamalarda bulundu.
Kısa vadeli para piyasasından çıkışlar olduğunu aktaran Şimşek, şöyle devam etti:
"Borsadan çıkışları analiz ettik, çıkan paranın büyük bir kısmı daha çok kısa vadeli girenlerden, bu işi sadece çok kısa vadeli yaklaşımlarla yürütenlerden. Türkiye'yi iyi tanıyanlar, başarı hikayesini iyi bilenlerde çıkış ise son derece sınırlı. Ancak olaylar devam etse, kontrol altına alınmasa veya bu dezenformasyon sürecine biz müdahil olmasaydık, muhtemelen çok çok büyük çıkışlar yaşanacaktı. Olayların çok yoğun yaşandığı ilk hafta borsadan çıkan para miktarı 1,1 milyar dolar. O gün itibariyle borsada olan yabancı varlığı ne kadar? 71 milyar dolar. Yani çıkış çok sınırlı. Bir rakam daha vereyim, bono tahvil piyasası var. Orada yabancı parası yaklaşık 60 milyar dolar. Oradan çıkan para ise 260 milyon dolar. Yani bakıyorsunuz resme, net olarak çıkış çok sınırlı."
"Geçici de olsa turizm kanalıyla yansıması mümkün"
Sonuç olarak, yaşanan olayların finans piyasalarına etkisinin çok sınırlı olduğunun vurgulayan Şimşek, "Fakat bu kampanya, bu kara propaganda o kadar güçlü ki muhtemelen, geçici de olsa turizm kanalıyla yansıması mümkün. O nedenle bizim, herkesin çok hızlı şekilde sahaya çıkıp, bu olayları gerçek anlamıyla anlatması ve sunması çok önemli. Çünkü birçok uluslararası medya kuruluşu bu konuyu abartarak yansıttı. Bizim önce bunu çözmemiz lazım. Çözüm noktasında da gördüğünüz gibi samimi bir irade var. Ancak bizim turizm sektörümüz geçmişte benzer krizleri atlatmış bir sektördür, ben kalıcı etkiler olacağını tahmin etmiyorum" diye konuştu.
"İşin organize olma ihtimali oldukça yüksek"
Olayın siyasi boyutuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, kendisinin genel itibariyle komplo teorilerine inanmayan bir kişi olduğunu, ancak gelişmelere bakıldığında bu işin organize olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyledi.
Bakan Şimşek, Türkiye'nin yükselişinin durması noktasında stratejik olarak hareket eden ülkelerin olduğunu belirterek, "Olaylar özü itibariyle belli alanlara sıkışmış ama dünyaya Türkiye'nin tamamında bir yangın ve isyan varmış, halk sokağa dökülmüş ve hükümeti devirme çabasındaymış gibi gösteriliyor, böyle bir şey yok" dedi.
Dışarıda Türkiye'nin Arap Baharı'nı yaşayan ülkelerdeki gibi bir durum olduğu yönünde algı uyandırıldığını kaydeden Şimşek, bu durumun kendiliğinden gelişme ihtimalinin çok zayıf olduğuna dikkati çekti.
Bakan Şimşek, İngiltere'de Kuzey Londra'da günlerce mahallelerin yakılıp yağmalandığını, Paris'te banliyölerde polisin Arap kökenli birine kötü davranması sonucunda isyanlar başladığını, polisin günlerce o bölgelere giremediğini hatırlatarak, "Bu olaylar dünyanın en gelişmiş ve sözde en demokratik ülkelerinde yaşanıyor, Türkiye'de de çevre bilinciyle vatandaşların sokağa döküldüğünü varsayalım bu aslında Türkiye'nin demokrasisinin geldiği noktayı göstermesi açısından manidardır ama kalkıp bunu sanki bir halk darbesi yapılıyormuş gibi uluslararası arenaya servis etmek, uluslararası arenanın bunu çok organize bir şekilde satın alması, çarpıtması ve yayması düşündürücüdür" ifadelerini kullandı.
"Türkiye çok olmaya başlamış"
Türkiye'deki son 10 yılda yaşanan gelişmelere ve özellikle Mayıs ayında yaşananlara dikkati çeken Şimşek, konuşmasının şöyle sürdürdü:
"Mayıs ayı ilginç bir aydır. Türkiye birçok noktada zirveyi buldu. Faiz yüzde 4,6-4,7 ile Cumhuriyet tarihinin en düşük noktasını gördü. Türkiye uzun yıllar sonra IMF'ye borcunu ödedi, bu Türkiye'nin ekonomi tarihinde bir dönüm noktası. En önemli konu Türkiye'nin 10 yıllarını alan trilyonlarca dolarlık kaynağını ve enerjisini heba eden terör sorununda adım atıldı ve fiilen terör örgütünün elemanları Türkiye'yi terk etmeye başladı. Türkiye'nin kredi notu birçok uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu tarafından aynı hafta içerisinde yükseltildi. İstanbul için 3. havalimanı ihalesine çıkıldı ve hiç kimsenin inanmayacağı rakamlar ortaya çıktı. Türkiye nükleer enerjide çok önemli bir adım attı. Bu listeyi devam ettirebilirim ve bakıyorsunuz Mayıs ayının sonuna doğru böyle bir tezgah var. Ben burada bizim sorumluluğumuz yoktu demiyorum ama bu işin nasıl istismar edildiğini görünce arka planda bir şey aramamak zorlaşıyor."
AB'nin durumunun ortada oluğunu söyleyen Şimşek, "2007 yılında Avro Bölgesi'nin milli gelirine 100 deseniz bugün 98 bile değil yani Avrupa 5 yılını tamamen kaybetmiş bu dönemde Türkiye, 100 ise 115'in üzerine çıkmış. AB'nin tamamında 300 bin net istihdam kaybı varken, Türkiye'de 5 milyona yakın istihdam oluşturulmuş. Yani Türkiye son 60 yılın en büyük küresel krizinden yıldızlaşarak çıkmış, Türkiye çok olmaya başlamış" diye konuştu.
"Türkiye yeter ki AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulsun, çökerse çöksün"
Bakan Şimşek, "Türkiye yeter ki AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulsun, çökerse çöksün" anlayışının daha önce olduğu gibi şimdi de yaşandığını dile getirerek, "Bunlar esas itibariyle içeride olanlardır, dış uzantıları ve sempatizanları da vardır. Burada kast ettiğimiz şey Türkiye'nin kaynaklarını tekrar milletin hizmetine sunmuşuz. Eski günlerin özleminde olan kesimler var, bunlara ne derseniz deyin. İdeolojik saplantı içerisinde olması nedeniyle bu süreçten çok büyük karlar etmiş olsa dahi milleti yansıtan bu hükümet gitsin diye her şeyi yapabilecek iş çevrelerinde insanlar var. Muhtemelen faiz lobisinden kasıt bu. Ben daha geniş anlamda bir çıkar lobisi olduğu kanısındayım" değerlendirmesinde bulundu.