Herkesin gözü kıdem tazminatında
Yeni hükümetin gelecek hafta kurulması sonrası, özellikle işçi ve işvereni yakından ilgilendiren kıdem tazminatı sisteminin daha çok gündeme gelmesi bekleniyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun son açıklamaları, 22 Mayıs’tan sonra kurulacak yeni hükümetle birlikte kıdem tazminatı sisteminin de yeniden hararetli bir şekilde tartışılmasına neden olacak. “En kapsamlı kıdem tazminatı çalışmasını tamamlamış bulunuyoruz” diyen Soylu, bununla ilgili açıklamaları 65’inci Hükümet’in yapacağını vurguladı. Özellikle ‘Bu sistemle çalışanların yüzde 90’ı kıdem tazminatı alamıyor’ iddiasıyla gündeme taşınan ve ‘Kıdem Tazminatı Fonu’, ‘çalışma hayatında esneklik’, ‘tazminat dünya standartlarında olsun’, ‘temel iş güvencesi’ gibi konular üzerinde yürüyen tartışma uzun yıllardır yapılıyor. Konuyu daha iyi takip edebilmek için kıdem tazminatının hem dünya hem Türkiye’deki gelişimine kısaca göz atmakta fayda var.
• Dünyada ilk ne zaman gündeme geldi, nasıl yorumlandı?
Temelleri 19’uncu yüzyıl sonu, 20’nci yüzyıl başı Fransa ve Almanya’daki uygulamalara dayandırılan kıdem tazminatı; iş kaybına karşı tazminat sağlanması, işten çıkarmaların cazip olmaktan çıkarılıp işsizliği önlemesi, uzun dönemli çalışma ilişkisinin teşvik edilmesi, deneyimli işçileri işyerinde tutarak işgücü devrinin maliyetinin azaltılması hedefl eri çerçevesinde gelişti. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 158 sayılı Sözleşmesi’nde ise bu tazminat “iş akdinin feshinde bir gelir güvencesi” olarak düzenleniyor.
• Hangi ülkelerde nasıl uygulanıyor?
Bu tazminat bugün 183 ülkenin 152’sinde zorunlu, 18’inde yarı zorunlu (toplu sözleşmeyle) olarak uygulanıyor. 22 ülkede iki sistem birlikte var. Özellikle düşük gelirli ülkelerde zorunlu oranı yüzde 95’e çıkıyor. Miktarı ise her yıl için yüksek gelirli ülkelerde ortalama 2,2 hafta, düşük gelirlilerde 4,3 hafta.
• Kıdem tazminatı nasıl finanse ediliyor?
Bu ülkelerin büyük kısmında Türkiye’deki gibi “dahili finansman sistemi” uygulanıyor. Bu sistemde tüm ödeme işveren tarafından yapılıyor. Türkiye’nin de gündeminde olan “bireysel hesaba dayalı sistem (fon)” ise az sayıda orta ve üst gelir grubu ülkelerde var. Ayrıca işverenlerin kıdem tazminatı karşılıklarını devlet tahvili gibi varlıklara yatırdığı “dahili fon sistemi” ve “harici hükümet kontrollü merkezi fon sistemi” de kullanılıyor.
İlk adım 1936 yılında
• Türkiye’deki düzenlemelerin tarihçesi neler söylüyor?
Kıdem tazminatı hakkıyla ilgili ilk düzenleme 1936’ya tarihli. 3008 sayılı İş Yasası ile 5 yıllık kıdemi olan işçilere, yıllık 15 günlük ücret tutarında “tazminat” ödemesine karar verildi. Yasa her tür fesihte tazminat hakkı tanıdı. Bu yasada 1950’da yapılan değişiklikle “kıdem tazminatı”na hak kazanmak için 5 yıllık kıdem şartı 3 yıla indirilirdi. 1952’de çıkarılan 5868 sayılı Yasa ile emekliye ayrılanlara, 1967’de çıkarılan 931 sayılı İş Yasası ile de işçinin ölümü halinde mirasçısına kıdem tazminatı ödenmesi hakkı getirildi. Son olarak 1975’te yürürlüğe giren 1927 sayılı Yasa ile de kıdem tazminatı hakkı için gerekli süre 1 yıla indirildi, yıllık ödenecek rakam 15 günden 30 güne çıkarıldı. Kıdem tazminatını halen 1475 sayılı İş Yasası’nın 14’üncü maddesi düzenliyor.
• Mevcut Hükümetin temel yaklaşımı nedir?
Hükümetin kıdem tazminatıyla ilgili planlarını yayınlanan belgelerde görmek mümkün. Örneğin Çalışma Bakanlığı’nın 2014-2018 yıllarını kapsayan “Stratejik Planı” nda bu konu “Bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sitemi için ilgili kurumlarla çalışmalar yapılması” şeklinde dile getiriliyor. Bu plan kapsamında Bakanlık, ilgili dönem için 5 milyon liralık bir bütçe de ayırdı. Ancak kıdem tazminatı fonu kurulmasıyla ilgili tartışmalar, 1954’te toplanan 2. Çalışma Meclisi’ne kadar uzanıyor. Hatta 2002 yılı Haziran ayında Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarı Taslağı da hazırlandı.
• İşverenler ne tür değişiklikler talep ediyor?
İşverenlerin konuya yaklaşımını ve temel taleplerini 2013’te, döneminde TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik’in şu vurguyla dile getirdi: “Kıdem tazminatı; mevzuatımızdaki işsizlik sigortası ve iş güvencesi hükümlerinin çalışanlara getirileri dikkate alınarak, kazanılmış haklar korunarak ve bir geçiş dönemi oluşturularak ve de mutlaka üçlü diyalog çerçevesinde yeniden düzenlenmeli, işletmeler üzerindeki kıdem tazminatı yükü hafifl etilmelidir. (…) Yeni işe girecek işçiler için OECD ortalamasını geçmeyecek şekilde düzenlenmelidir.” İşverenlerin gündeme getirdiği somut öneriler arasında 30 günlük sürenin 15 güne inmesi ya da kıdem tazminatı fonu oluşturulması da bulunuyor.
'30 güne dokunulmaz’
• İşçilerin tutumu nedir?
Özellikle Türk-İş ve DİSK, mevcut tazminatı hakkını geriye götürecek her türlü düzenlemeye ve fon sistemine karşı çıkıyor. Örneğin Türk-İş, bu konuda “kırmızı çizgileri” olduğunu ve bunların aşılmasını genel grev nedeni sayacağını açıkladı. Bu kırmızı çizgilerden biri her yıl için 30 günlük kıdem tazminatı hakkının daha düşük bir seviyeye (örneğin 15 gün) çekilmesi olarak belirtildi. Hak-İş ise tüm işçilerin kıdem tazminatı alabileceği bir mekanizmayı kurmak istediklerini, bugünkü mevzuatın sürdürülebilir bir sistem olmadığını sık sık vurguluyor. İşçi örgütleri özellikle fon sisteminin işten çıkarmayı kolaylaştıracağı ve bunun da genel ücret seviyesi üzerinde düşürücü yönde baskı oluşturacağını ifade ödüyor.
• Henüz tartışma gündemine gelmeyen konular var mı?
Bu tartışmada çok gündeme gelmeyen konulardan biri ise kurulacak olası fona işverenlerin düzenli ödeme yapmasının nasıl sağlanacağı ve bunu yapmaması halinde ne tür yaptırımları olacağı. Çünkü halen geçerli mevzuatta hak kazanılan kıdem tazminatının işveren tarafından ödenmemesi durumunda temel yaptırım gecikme faizi olarak karşımıza çıkıyor. Devletin bu konuda daha sıkı önemler alması yönünde talepler de sıkça dile getiriliyor. Yine, fon uygulamasıyla kıdem tazminatı hesabında ‘işçinin son ücreti’yle bağın kopacağı ve fonda birikenin esas olacağı da eleştiriler arasında.
Ödemede tavan uygulanıyor
• Tazminata nasıl hak kazanılıyor?
Yeni İş Yasası 4857 sayılı Yasa olmakla birlikte kıdem tazminatına hak kazanma şartları halen 1475 sayılı İş Yasası’nın 14’üncü maddesine göre uygulanıyor. Buna göre İş Sözleşmesinin;
✔ İşveren tarafından İş Yasası’nın 25/II. maddesinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller dışında sebeplerle feshedilmesi,
✔ İşçi tarafından İş Yasası’nın 24. maddesinde yer alan haklı nedenle feshedilmesi, İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle feshedilmesi,
✔ İşçinin ölümü,
✔ Emeklilik veya malullük yahut toptan ödeme almak amacıyla feshedilmesi,
✔ Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi isteğiyle ayrılması,
✔ Yaş dışında, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını dolduran işçinin kendi isteğiyle işten ayrılması hallerinde tazminat ödeniyor.
• Kıdem tazminatı ödemelerinde tavan uygulanıyor mu?
Bugün kıdem tazminatına hak kazanan bir işçi son ücreti üzerinden her yıl için bir aylık tazminata hak kazanıyor. Bu ücret brüt ücret üzerinden hesaplanıyor ve Damga Vergisi kesintisi yapılıyor. Ancak kıdem tazminatında bu ücret tavanı da bulunuyor. Bu sınır da en yüksek devlet memurunun emeklilik ikramiyesi olarak belirlendi. Bugün için bu rakam 30 Haziran 2016’ye kadar 4 milyar 92 lira.
İşsizlik Sigortasından 1-2 puanlık kaydırma
*Sızan son bilgiler neler söylüyor? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın son çalışmalarında ‘bireysel hesaba dayalı’ kıdem tazminatı sisteminin öne çıktığı iddia ediliyor. Bu kapsamda mevcut sistemde olduğu gibi çalışılan her yıl için ‘bir aylık brüt ücret’in kıdem tazminatı olarak verilebilmesi için, Kıdem Tazminatı Fonu’na aylık yüzde 8,33’lük bir kesintinin yapılması gerekiyor. Ancak bu oranın indirilmesi için çeşitli formüller konuşuluyor. Bunların başında İşsizlik Sigortası fonundan 1 veya 2 puanın bu fona kaydırılması ve devletin bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi kıdem tazminatı hesaplarına da destek vermesi bulunuyor. Böylece kesinti oranının yüzde 4’e kadar düşürülebileceği hesaplanıyor. Aslında bu öneriler 2012’de resmen açıklanmamakla birlikte sızdırılan fon taslağında da yer alıyordu. Yine sızan bilgilere göre daha önce birikmiş kıdem tazminatları için de kazanılmış hakların kaybedilmemesi için bir formül geliştirilecek. Çalışan işvereniyle anlaşma yoluna gidebilecek ve örneğin 10 yıllık kıdem tazminatı olan biri Kıdem Tazminatı Fonu’na geçmek istediğinde, bunu alacağının yüzde 70-80’iyle yapabilecek.
Kaynak:Dünya
• Dünyada ilk ne zaman gündeme geldi, nasıl yorumlandı?
Temelleri 19’uncu yüzyıl sonu, 20’nci yüzyıl başı Fransa ve Almanya’daki uygulamalara dayandırılan kıdem tazminatı; iş kaybına karşı tazminat sağlanması, işten çıkarmaların cazip olmaktan çıkarılıp işsizliği önlemesi, uzun dönemli çalışma ilişkisinin teşvik edilmesi, deneyimli işçileri işyerinde tutarak işgücü devrinin maliyetinin azaltılması hedefl eri çerçevesinde gelişti. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 158 sayılı Sözleşmesi’nde ise bu tazminat “iş akdinin feshinde bir gelir güvencesi” olarak düzenleniyor.
• Hangi ülkelerde nasıl uygulanıyor?
Bu tazminat bugün 183 ülkenin 152’sinde zorunlu, 18’inde yarı zorunlu (toplu sözleşmeyle) olarak uygulanıyor. 22 ülkede iki sistem birlikte var. Özellikle düşük gelirli ülkelerde zorunlu oranı yüzde 95’e çıkıyor. Miktarı ise her yıl için yüksek gelirli ülkelerde ortalama 2,2 hafta, düşük gelirlilerde 4,3 hafta.
• Kıdem tazminatı nasıl finanse ediliyor?
Bu ülkelerin büyük kısmında Türkiye’deki gibi “dahili finansman sistemi” uygulanıyor. Bu sistemde tüm ödeme işveren tarafından yapılıyor. Türkiye’nin de gündeminde olan “bireysel hesaba dayalı sistem (fon)” ise az sayıda orta ve üst gelir grubu ülkelerde var. Ayrıca işverenlerin kıdem tazminatı karşılıklarını devlet tahvili gibi varlıklara yatırdığı “dahili fon sistemi” ve “harici hükümet kontrollü merkezi fon sistemi” de kullanılıyor.
İlk adım 1936 yılında
• Türkiye’deki düzenlemelerin tarihçesi neler söylüyor?
Kıdem tazminatı hakkıyla ilgili ilk düzenleme 1936’ya tarihli. 3008 sayılı İş Yasası ile 5 yıllık kıdemi olan işçilere, yıllık 15 günlük ücret tutarında “tazminat” ödemesine karar verildi. Yasa her tür fesihte tazminat hakkı tanıdı. Bu yasada 1950’da yapılan değişiklikle “kıdem tazminatı”na hak kazanmak için 5 yıllık kıdem şartı 3 yıla indirilirdi. 1952’de çıkarılan 5868 sayılı Yasa ile emekliye ayrılanlara, 1967’de çıkarılan 931 sayılı İş Yasası ile de işçinin ölümü halinde mirasçısına kıdem tazminatı ödenmesi hakkı getirildi. Son olarak 1975’te yürürlüğe giren 1927 sayılı Yasa ile de kıdem tazminatı hakkı için gerekli süre 1 yıla indirildi, yıllık ödenecek rakam 15 günden 30 güne çıkarıldı. Kıdem tazminatını halen 1475 sayılı İş Yasası’nın 14’üncü maddesi düzenliyor.
• Mevcut Hükümetin temel yaklaşımı nedir?
Hükümetin kıdem tazminatıyla ilgili planlarını yayınlanan belgelerde görmek mümkün. Örneğin Çalışma Bakanlığı’nın 2014-2018 yıllarını kapsayan “Stratejik Planı” nda bu konu “Bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sitemi için ilgili kurumlarla çalışmalar yapılması” şeklinde dile getiriliyor. Bu plan kapsamında Bakanlık, ilgili dönem için 5 milyon liralık bir bütçe de ayırdı. Ancak kıdem tazminatı fonu kurulmasıyla ilgili tartışmalar, 1954’te toplanan 2. Çalışma Meclisi’ne kadar uzanıyor. Hatta 2002 yılı Haziran ayında Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarı Taslağı da hazırlandı.
• İşverenler ne tür değişiklikler talep ediyor?
İşverenlerin konuya yaklaşımını ve temel taleplerini 2013’te, döneminde TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik’in şu vurguyla dile getirdi: “Kıdem tazminatı; mevzuatımızdaki işsizlik sigortası ve iş güvencesi hükümlerinin çalışanlara getirileri dikkate alınarak, kazanılmış haklar korunarak ve bir geçiş dönemi oluşturularak ve de mutlaka üçlü diyalog çerçevesinde yeniden düzenlenmeli, işletmeler üzerindeki kıdem tazminatı yükü hafifl etilmelidir. (…) Yeni işe girecek işçiler için OECD ortalamasını geçmeyecek şekilde düzenlenmelidir.” İşverenlerin gündeme getirdiği somut öneriler arasında 30 günlük sürenin 15 güne inmesi ya da kıdem tazminatı fonu oluşturulması da bulunuyor.
'30 güne dokunulmaz’
• İşçilerin tutumu nedir?
Özellikle Türk-İş ve DİSK, mevcut tazminatı hakkını geriye götürecek her türlü düzenlemeye ve fon sistemine karşı çıkıyor. Örneğin Türk-İş, bu konuda “kırmızı çizgileri” olduğunu ve bunların aşılmasını genel grev nedeni sayacağını açıkladı. Bu kırmızı çizgilerden biri her yıl için 30 günlük kıdem tazminatı hakkının daha düşük bir seviyeye (örneğin 15 gün) çekilmesi olarak belirtildi. Hak-İş ise tüm işçilerin kıdem tazminatı alabileceği bir mekanizmayı kurmak istediklerini, bugünkü mevzuatın sürdürülebilir bir sistem olmadığını sık sık vurguluyor. İşçi örgütleri özellikle fon sisteminin işten çıkarmayı kolaylaştıracağı ve bunun da genel ücret seviyesi üzerinde düşürücü yönde baskı oluşturacağını ifade ödüyor.
• Henüz tartışma gündemine gelmeyen konular var mı?
Bu tartışmada çok gündeme gelmeyen konulardan biri ise kurulacak olası fona işverenlerin düzenli ödeme yapmasının nasıl sağlanacağı ve bunu yapmaması halinde ne tür yaptırımları olacağı. Çünkü halen geçerli mevzuatta hak kazanılan kıdem tazminatının işveren tarafından ödenmemesi durumunda temel yaptırım gecikme faizi olarak karşımıza çıkıyor. Devletin bu konuda daha sıkı önemler alması yönünde talepler de sıkça dile getiriliyor. Yine, fon uygulamasıyla kıdem tazminatı hesabında ‘işçinin son ücreti’yle bağın kopacağı ve fonda birikenin esas olacağı da eleştiriler arasında.
Ödemede tavan uygulanıyor
• Tazminata nasıl hak kazanılıyor?
Yeni İş Yasası 4857 sayılı Yasa olmakla birlikte kıdem tazminatına hak kazanma şartları halen 1475 sayılı İş Yasası’nın 14’üncü maddesine göre uygulanıyor. Buna göre İş Sözleşmesinin;
✔ İşveren tarafından İş Yasası’nın 25/II. maddesinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller dışında sebeplerle feshedilmesi,
✔ İşçi tarafından İş Yasası’nın 24. maddesinde yer alan haklı nedenle feshedilmesi, İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle feshedilmesi,
✔ İşçinin ölümü,
✔ Emeklilik veya malullük yahut toptan ödeme almak amacıyla feshedilmesi,
✔ Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi isteğiyle ayrılması,
✔ Yaş dışında, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını dolduran işçinin kendi isteğiyle işten ayrılması hallerinde tazminat ödeniyor.
• Kıdem tazminatı ödemelerinde tavan uygulanıyor mu?
Bugün kıdem tazminatına hak kazanan bir işçi son ücreti üzerinden her yıl için bir aylık tazminata hak kazanıyor. Bu ücret brüt ücret üzerinden hesaplanıyor ve Damga Vergisi kesintisi yapılıyor. Ancak kıdem tazminatında bu ücret tavanı da bulunuyor. Bu sınır da en yüksek devlet memurunun emeklilik ikramiyesi olarak belirlendi. Bugün için bu rakam 30 Haziran 2016’ye kadar 4 milyar 92 lira.
İşsizlik Sigortasından 1-2 puanlık kaydırma
*Sızan son bilgiler neler söylüyor? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın son çalışmalarında ‘bireysel hesaba dayalı’ kıdem tazminatı sisteminin öne çıktığı iddia ediliyor. Bu kapsamda mevcut sistemde olduğu gibi çalışılan her yıl için ‘bir aylık brüt ücret’in kıdem tazminatı olarak verilebilmesi için, Kıdem Tazminatı Fonu’na aylık yüzde 8,33’lük bir kesintinin yapılması gerekiyor. Ancak bu oranın indirilmesi için çeşitli formüller konuşuluyor. Bunların başında İşsizlik Sigortası fonundan 1 veya 2 puanın bu fona kaydırılması ve devletin bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi kıdem tazminatı hesaplarına da destek vermesi bulunuyor. Böylece kesinti oranının yüzde 4’e kadar düşürülebileceği hesaplanıyor. Aslında bu öneriler 2012’de resmen açıklanmamakla birlikte sızdırılan fon taslağında da yer alıyordu. Yine sızan bilgilere göre daha önce birikmiş kıdem tazminatları için de kazanılmış hakların kaybedilmemesi için bir formül geliştirilecek. Çalışan işvereniyle anlaşma yoluna gidebilecek ve örneğin 10 yıllık kıdem tazminatı olan biri Kıdem Tazminatı Fonu’na geçmek istediğinde, bunu alacağının yüzde 70-80’iyle yapabilecek.
Kaynak:Dünya