'İŞKUR'a yapılan başvuru sayısı 8 kat arttı'
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, 'İŞKUR'a yapılan başvuru sayısı 8 kat, açık iş sayısı 14,7 kat, işe yerleştirme sayısı ise 7 kat arttı' dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, "Gerçekleştirdiğimiz yeniden yapılanma ve dönüşümle, istihdam piyasasının en önemli oyuncusu ve politika uygulayıcısı haline gelen İŞKUR'a yapılan başvuru sayısı 8 kat, açık iş sayısı 14,7 kat, işe yerleştirme sayısı ise 7 kat arttı" ifadelerini kullandı.
Soylu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nın (TTSO) "Haziran Ayı Meclis Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, vatandaşın sağlık hi̇zmetleri̇ne eri̇şi̇mi̇ kolaylaştırdıklarını belirterek, "Hepatit C'nin bir şekilde sirayet ettirdiği, sonuç oluşturduğu siroz hastalığı ile ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu önemli bir adımı atıyor. Türkiye'de bu hastalıkla uğraşan 36 bin kişinin hastalıktan yüzde 99.5 oranında kurtulmasına yönelik bir paketi daha Türkiye'nin önüne getiriyor." diye konuştu.
Bakan Soylu, Türkiye'de her alanda yapılan çalışmaların mali disiplin ve sosyal güvenlik anlayışının oluşturduğu disiplinle sağlandığını söyledi.
Gerçekleştirdikleri yeniden yapılanma ve dönüşümle istihdam piyasasının en önemli̇ oyuncusu ve politika uygulayıcısı haline gelen İŞKUR'a yapılan başvuru sayısının 8 kat, açık iş sayısının 14,7 kat, işe yerleştirme sayısının ise 7 kat arttığını dile getiren Süleyman Soylu, iş başı eğitim programından yılbaşından bugüne kadar istifade edenlerin sayısının ise 190 bine ulaştığını ifade etti.
Soylu, iş sağlığı ve güvenliği meselesinin en önemli konularından biri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"40 mesleğin 17'si inşaat mesleğidir ve bu mesleklerde 1 Ocak 2017'den itibaren yeterlilik belgesi olmadan çalışmak mümkün olmayacak. Bütün Türkiye'ye çağrımdır. İmtihanlarda en çok kalanlar asansörcüler. Neredeyse 10'da 1-2 başarı var. Bu önemlidir, hepimizin derdi çünkü, her gün asansöre biniyoruz. Bu rakam ürkütücüdür. Demek ki bizim 'mesleki yeterlilik belgesi'ne olağanüstü derecede ihtiyacımız var. Bu neyi sağlayacak? Hem iş sağlığı güvenliğini beraberinde getirecek hem de nitelikli ürün üretebilme kabiliyetini sahip olacağız."
Önemli bir kanunu daha salı günü komisyona, akabinde TBMM'ye getireceklerine dikkati çeken Bakan Soylu, şunları kaydetti:
"Uluslararası İş Gücü Kanunu. Çocuklarımızı yetiştiriyor, iyi okullarda okutuyor, sonra uluslararası alandaki büyük iş yerleri onları Avrupa'nın, dünyanın çeşitli noktalarına getiriyor ve biz beyin göçüyle karşı karşıya kalıyoruz. 2-3 bin dolarlık bir ülkenin bunu düşünmesi normaldir ama biz 10 bin dolardayız. 25 bin doları 2023 yılında hedefleyen bir ülkeyiz. Artık beyin göçü değil, tersine göçü sağlayacak bir anlayışı hep beraber oturtmak zorundayız. 165 ülkeden Türkiye'de çalışmak için müracaat eden var. 2015 rakamı, bizim izin verdiğimiz 65 bin kişidir. 2006-2016, 10 yılda İŞKUR vasıtasıyla 571 bin kişiyi yurt dışına gönderdik. 'Turkuaz Kart' diyeceğimiz toplam 3 yıllık geçiş süreci olacak, 5 yıl ve ondan sonra da tamamen süresiz çalışma iznini sağlayacağımız bir adımı gerçekleştiriyoruz. Bir taraftan uluslararası çalışma iş gücü, diğer taraftan hazırladığımız yatırım ortamını iyileştirme ekonomi paketiyle birlikte Türkiye 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine özel sektörü, yatırımcısı, çalışanı ve istihdam alanının gelişmesiyle dolu dizgin gitmektedir."
"Dünya ciddi dönüşümlere sahne olmaktadır"
Süleyman Soylu, dünyanın ciddi dönüşümlere sahne olduğunu ve bu dönüşümlerin ekonomi üzerinden gerçekleştiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyanın batısı ile doğusu arasındaki gelir dengesi̇zliği, güvenlik gerekçeleri de işin içine katılarak, doğudan batıya bir göç hareketini tetiklemiştir. İşte Avrupa Birliği'ni görüyorsunuz. İngiltere'nin dün (önceki gün) aldığı kararın bugün (dün) dünyada hangi etkileri ortaya koyduğunu bir şekilde görüyoruz. Bizim kararlılığımızda herhangi bir değişme ve gelişme söz konusu değildir. Çok tartıştılar ve sonra demokratik bir sonuca ulaştılar. İngiliz halkının kararıdır ve ifade etmeliyim ki AB de bu süreç içerisinde hangi politikaları uygulamalı, nasıl davranmalı, ne ortaya koymalı diye bir kez daha gözden geçirmelidir."
Türkiye'nin bugün derdinin sadece ticaret yapmak olmadığını vurgulayan Soylu, "Büyük bir siyasi çerçeveleme ile karşı karşıyayız. Türkiye bir İslamofobi ile karşı karşıya. Türkiye bir Türkofobi ile karşı karşıya. Bunların hepsinin rekabetimize, ihracatımıza, üretimimize dolaylı değil, direkt etkisi söz konusudur. Türkiye ne kadar kendi ayaklarının üzerinde durur, ne kadar itibarı dünya ülkelerinde yüksek olursa, biz o kadar iyi mal satarız. Bu bir siyasal çerçevelemenin ötesinde açık ve nettir ki ekonomiye, etrafımızdaki coğrafyaya ve yürüyüşümüze yönelik bir kısıtlama anlayışının kendisidir. Umarım Avrupa kendi medeniyet değerleri diye övündüğü değerlere göz atabilmeyi düşünür ve bu konuda ortaya koymuş olduğu süreci tekrar değerlendirir düşüncesi içerisindeyim. Vize muafiyeti olmak üzere bir çok konuda, samimi şekilde adım atan Türkiye'ye sürekli bahaneler üretip, terörle mücadele ettiğimiz bir ortamda, terörle mücadele yasaları konusunda bize akıl salık vermeleri samimiyetsizliktir." şeklinde konuştu.
Bakan Soylu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın i̇fade etti̇ği̇, Türki̇ye'ni̇n AB müzakere süreci̇ne devam edi̇p etmeme referandumu söylemi̇ni̇ hiç ki̇mse gari̇psemedi̇." ifadesini kullanarak, "Belki̇ bu sayede, zamanında AB sürecinin bi̇r parçası olarak i̇mzalanmış ama tari̇feleri̇ni̇n pek de adi̇l olduğunu söyleyemeyeceği̇mi̇z Gümrük Bi̇rli̇ği̇ Anlaşması'nı da yeni̇den gözden geçi̇rmek bi̇zler i̇çi̇n faydalı olabi̇li̇r. Bütün bu deği̇şi̇mler karşısında, ekonomi̇ni̇n oyuncuları olarak si̇zleri̇n alması gereken tutum, bu ülkeye güvenmek, i̇sti̇krarı, mali̇ di̇si̇pli̇ni̇, ekonomi̇ yöneti̇mi̇ndeki̇ rasyonelli̇ği̇ tehli̇keye atacak her türlü i̇ç ve dış oyuna karşı teyakkuzda olmaktır. Gezi̇ olayları gi̇bi̇, 17-25 Aralık gi̇ri̇şi̇mleri̇ gi̇bi̇ darbe teşebbüsleri̇ne karşı bu ülkeni̇n bi̇rli̇ği̇ni̇, ekonomi̇k i̇sti̇krarını Çanakkale'yi̇ savunduğumuz gi̇bi̇ savunmak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Kıdem tazminatı konusu
Soylu, konuşmasının ardından bir katılımcının kıdem tazminatı konusundaki çalışmaların ne aşamada olduğu sorusu üzerine şu yanıtı verdi:
"Kıdem tazminatı meselesi bir sosyal hukuk devletinin en önemli meselesidir. Eğer birisi çalışıyor ise iş veren ister ki 'alın teri kurumadan ben hakkını vereyim.' Çalışan da ister ki 'alın terim kurumadan ben hakkımı alayım.' Tabi büyüyen ülkelerde bazen istemediğimiz, arzu etmediğimiz sosyal meseleler ve açıklar ortaya çıkabiliyor. Kıdem tazminatı meselesi bizim hem ekonomik hem de sosyal açığımızdır. Bunu kapatmak da bir sosyal hukuk devletinin temel gereklerinden biridir."
Türkiye'de her 100 kişiden ancak 14'ünün kıdem tazminatı alabilme fırsatına sahip olduğunu belirten Soylu, "Çarpıcı bir gerçekliği daha söylemek isterim, bu 14 kişinin de ne kadar aldığını bilmiyoruz. Yaklaşık 10 kişiden, 8 kişiden daha fazlası kıdem tazminatı alamıyorsa mahkemeye de maalesef müracaat etmiyor. Bir de böyle bir durum var. Biz bunları nereden biliyoruz? Yaklaşık 5 aydır dünyanın hemen hemen bir çok ülkesini araştırıyoruz. Türkiye'de araştırmalar yapıyoruz hem işverenlerimizle hem çalışanlarımızla hem de milletle." diye konuştu.
Süleyman Soylu, kıdem tazminatının bugünkü mevcut durumundan iş verenlerin de çalışanların da memnun olmadığını belirterek, "Türkiye'de yaklaşık 14 milyonu çok az aşkın zorunlu sigortalı var. Biçim 4/A'lı dediğimiz kesim. Oysa 2025 yılında 18 milyon çıkış bildirgesi var. Vurgulamak istiyorum, 14 milyon çalışan var, 18 milyon giriş ve çıkış bildirgesi var. Bu konuda bir çalışma yaptık. Tüm etki analizlerini gücümüzün yettiği ölçüler içinde değerlendirdik." dedi.
Toplumun her kesimine bunu anlatıp bir ortak karar alma konusunda çalışma yaptıklarını dile getiren Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu hükümetimize anlattık, daha doğrusu çok dar bir kadroya anlattık. Hükümetimizin bize söylediği, 'dersinize biraz daha çalışın'. Kıdem tazminatı konusunda biz dersimize biraz daha çalışacağız. Yaklaşık 2-3 alternatifimiz vardı, bir kaç alternatif daha geliştireceğiz, inşallah çok yakın zamanda bunu Sayın Başbakanımız başta olmak üzere hükümetimize tekrar sunmaya çalışacağız. Şunu çok net söylemek istiyorum, bu sosyal hukuk devletinde hem sosyal, hem ekonomik bir açıktır ve biz bu açığı kapatmak zorundayız. İşin doğrusu budur. Bunu yaparken de 'ben yaptım oldu' mantığıyla yapmak ekonomik ve çalışma hayatında çok yanlıştır. Yapılması gereken tüm sosyal taraflarla, çalışanlarla, sendikalarla, sendikaların dışında bulunanlarla herkesle oturup burada doğru yöntemi bulabilme konusundaki önergemizi tartışmaya açmak ve değerlendirmektir. İnşallah dersimizi ikmal ettiğimiz zaman tekrar Türkiye'nin gündemine getireceğiz. Siz de takdir edersiniz ki önerimizi ilk önce hükümete bir şekilde kabul ettirmemiz gerekir. Ondan sonra tartışmaya açık bir noktaya gelebileceğine yönelik bir sonucu oluşturmamız gerekir."
Bakan Soylu, iş sağlığı ve güvenliği meselesi konusunda yapılan çalışmaların neler olduğuna ilişkin yöneltilen soru üzerine, şunları söyledi:
"İş güvenliği ve sağlığı meselesi ülkemizin en önemli meselelerinden biridir. 301 canımızı Soma'da kaybettik. Bundan elbetteki alacağımız tedbirlerin, bundan sonra karşı karşıya geleceğimiz meselelerle ilgili önemli bir süreç oluşturduğu kaçınılmazdır. 1 Temmuz'da gerek kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili, gerekse 50'nin altında işçi çalıştırılan iş yerleri ile ilgili adım. Kanun çıkartıyoruz, uygulama zamanı geliyor, erteliyoruz. Bir çok kanun böyle, artık ertelemeyelim. Bu erteleme konusunda ortak bir karar alalım ya çok ileri bir zaman koyalım diyelim ki; '5, 10, 15 yıl sonra yaparız' ama ne zaman yapabileceğimizi hep beraber bilelim. Bu özellikle kamu yönetiminin inandırıcılığını ortadan kaybettirmektedir."
Süleyman Soylu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyük bir devlet olduğunu, önemli geleneği bulunduğunu dile getirerek, "Bu devlet, devlet üzerinden ekonomik olarak büyümeyecektir, özel sektör üzerinden büyüyecektir. Bunun başka hiçbir lamı cimi yoktur. Onun için biz engel koyan değil, tedbir alan ama bu anlayışı da sürdüren, eksikler varsa da bunları onaran bir anlayışı ortaya koyacağız. Arkadaşlarımız çalışıyorlar, inşallah kolaylaştırıcı işlevsellikler ortaya koyacaklar." şeklinde konuştu.
Soylu'nun yaklaşık 2 saat bilgilendirme yaptığı TTSO Toplantı Salonu'ndaki toplantıya, Vali Yücel Yavuz, Büyükşehir Belediye Bakanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan, TTSO Meclis Başkanı Şadan Eren, Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu ve diğer ilgililer katıldı.
Toplantı, Eren ve Hacisalihoğlu'nun Bakan Soylu'ya plaket sunmasının ardından sona erdi.
Soylu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nın (TTSO) "Haziran Ayı Meclis Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, vatandaşın sağlık hi̇zmetleri̇ne eri̇şi̇mi̇ kolaylaştırdıklarını belirterek, "Hepatit C'nin bir şekilde sirayet ettirdiği, sonuç oluşturduğu siroz hastalığı ile ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu önemli bir adımı atıyor. Türkiye'de bu hastalıkla uğraşan 36 bin kişinin hastalıktan yüzde 99.5 oranında kurtulmasına yönelik bir paketi daha Türkiye'nin önüne getiriyor." diye konuştu.
Bakan Soylu, Türkiye'de her alanda yapılan çalışmaların mali disiplin ve sosyal güvenlik anlayışının oluşturduğu disiplinle sağlandığını söyledi.
Gerçekleştirdikleri yeniden yapılanma ve dönüşümle istihdam piyasasının en önemli̇ oyuncusu ve politika uygulayıcısı haline gelen İŞKUR'a yapılan başvuru sayısının 8 kat, açık iş sayısının 14,7 kat, işe yerleştirme sayısının ise 7 kat arttığını dile getiren Süleyman Soylu, iş başı eğitim programından yılbaşından bugüne kadar istifade edenlerin sayısının ise 190 bine ulaştığını ifade etti.
Soylu, iş sağlığı ve güvenliği meselesinin en önemli konularından biri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"40 mesleğin 17'si inşaat mesleğidir ve bu mesleklerde 1 Ocak 2017'den itibaren yeterlilik belgesi olmadan çalışmak mümkün olmayacak. Bütün Türkiye'ye çağrımdır. İmtihanlarda en çok kalanlar asansörcüler. Neredeyse 10'da 1-2 başarı var. Bu önemlidir, hepimizin derdi çünkü, her gün asansöre biniyoruz. Bu rakam ürkütücüdür. Demek ki bizim 'mesleki yeterlilik belgesi'ne olağanüstü derecede ihtiyacımız var. Bu neyi sağlayacak? Hem iş sağlığı güvenliğini beraberinde getirecek hem de nitelikli ürün üretebilme kabiliyetini sahip olacağız."
Önemli bir kanunu daha salı günü komisyona, akabinde TBMM'ye getireceklerine dikkati çeken Bakan Soylu, şunları kaydetti:
"Uluslararası İş Gücü Kanunu. Çocuklarımızı yetiştiriyor, iyi okullarda okutuyor, sonra uluslararası alandaki büyük iş yerleri onları Avrupa'nın, dünyanın çeşitli noktalarına getiriyor ve biz beyin göçüyle karşı karşıya kalıyoruz. 2-3 bin dolarlık bir ülkenin bunu düşünmesi normaldir ama biz 10 bin dolardayız. 25 bin doları 2023 yılında hedefleyen bir ülkeyiz. Artık beyin göçü değil, tersine göçü sağlayacak bir anlayışı hep beraber oturtmak zorundayız. 165 ülkeden Türkiye'de çalışmak için müracaat eden var. 2015 rakamı, bizim izin verdiğimiz 65 bin kişidir. 2006-2016, 10 yılda İŞKUR vasıtasıyla 571 bin kişiyi yurt dışına gönderdik. 'Turkuaz Kart' diyeceğimiz toplam 3 yıllık geçiş süreci olacak, 5 yıl ve ondan sonra da tamamen süresiz çalışma iznini sağlayacağımız bir adımı gerçekleştiriyoruz. Bir taraftan uluslararası çalışma iş gücü, diğer taraftan hazırladığımız yatırım ortamını iyileştirme ekonomi paketiyle birlikte Türkiye 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine özel sektörü, yatırımcısı, çalışanı ve istihdam alanının gelişmesiyle dolu dizgin gitmektedir."
"Dünya ciddi dönüşümlere sahne olmaktadır"
Süleyman Soylu, dünyanın ciddi dönüşümlere sahne olduğunu ve bu dönüşümlerin ekonomi üzerinden gerçekleştiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyanın batısı ile doğusu arasındaki gelir dengesi̇zliği, güvenlik gerekçeleri de işin içine katılarak, doğudan batıya bir göç hareketini tetiklemiştir. İşte Avrupa Birliği'ni görüyorsunuz. İngiltere'nin dün (önceki gün) aldığı kararın bugün (dün) dünyada hangi etkileri ortaya koyduğunu bir şekilde görüyoruz. Bizim kararlılığımızda herhangi bir değişme ve gelişme söz konusu değildir. Çok tartıştılar ve sonra demokratik bir sonuca ulaştılar. İngiliz halkının kararıdır ve ifade etmeliyim ki AB de bu süreç içerisinde hangi politikaları uygulamalı, nasıl davranmalı, ne ortaya koymalı diye bir kez daha gözden geçirmelidir."
Türkiye'nin bugün derdinin sadece ticaret yapmak olmadığını vurgulayan Soylu, "Büyük bir siyasi çerçeveleme ile karşı karşıyayız. Türkiye bir İslamofobi ile karşı karşıya. Türkiye bir Türkofobi ile karşı karşıya. Bunların hepsinin rekabetimize, ihracatımıza, üretimimize dolaylı değil, direkt etkisi söz konusudur. Türkiye ne kadar kendi ayaklarının üzerinde durur, ne kadar itibarı dünya ülkelerinde yüksek olursa, biz o kadar iyi mal satarız. Bu bir siyasal çerçevelemenin ötesinde açık ve nettir ki ekonomiye, etrafımızdaki coğrafyaya ve yürüyüşümüze yönelik bir kısıtlama anlayışının kendisidir. Umarım Avrupa kendi medeniyet değerleri diye övündüğü değerlere göz atabilmeyi düşünür ve bu konuda ortaya koymuş olduğu süreci tekrar değerlendirir düşüncesi içerisindeyim. Vize muafiyeti olmak üzere bir çok konuda, samimi şekilde adım atan Türkiye'ye sürekli bahaneler üretip, terörle mücadele ettiğimiz bir ortamda, terörle mücadele yasaları konusunda bize akıl salık vermeleri samimiyetsizliktir." şeklinde konuştu.
Bakan Soylu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın i̇fade etti̇ği̇, Türki̇ye'ni̇n AB müzakere süreci̇ne devam edi̇p etmeme referandumu söylemi̇ni̇ hiç ki̇mse gari̇psemedi̇." ifadesini kullanarak, "Belki̇ bu sayede, zamanında AB sürecinin bi̇r parçası olarak i̇mzalanmış ama tari̇feleri̇ni̇n pek de adi̇l olduğunu söyleyemeyeceği̇mi̇z Gümrük Bi̇rli̇ği̇ Anlaşması'nı da yeni̇den gözden geçi̇rmek bi̇zler i̇çi̇n faydalı olabi̇li̇r. Bütün bu deği̇şi̇mler karşısında, ekonomi̇ni̇n oyuncuları olarak si̇zleri̇n alması gereken tutum, bu ülkeye güvenmek, i̇sti̇krarı, mali̇ di̇si̇pli̇ni̇, ekonomi̇ yöneti̇mi̇ndeki̇ rasyonelli̇ği̇ tehli̇keye atacak her türlü i̇ç ve dış oyuna karşı teyakkuzda olmaktır. Gezi̇ olayları gi̇bi̇, 17-25 Aralık gi̇ri̇şi̇mleri̇ gi̇bi̇ darbe teşebbüsleri̇ne karşı bu ülkeni̇n bi̇rli̇ği̇ni̇, ekonomi̇k i̇sti̇krarını Çanakkale'yi̇ savunduğumuz gi̇bi̇ savunmak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Kıdem tazminatı konusu
Soylu, konuşmasının ardından bir katılımcının kıdem tazminatı konusundaki çalışmaların ne aşamada olduğu sorusu üzerine şu yanıtı verdi:
"Kıdem tazminatı meselesi bir sosyal hukuk devletinin en önemli meselesidir. Eğer birisi çalışıyor ise iş veren ister ki 'alın teri kurumadan ben hakkını vereyim.' Çalışan da ister ki 'alın terim kurumadan ben hakkımı alayım.' Tabi büyüyen ülkelerde bazen istemediğimiz, arzu etmediğimiz sosyal meseleler ve açıklar ortaya çıkabiliyor. Kıdem tazminatı meselesi bizim hem ekonomik hem de sosyal açığımızdır. Bunu kapatmak da bir sosyal hukuk devletinin temel gereklerinden biridir."
Türkiye'de her 100 kişiden ancak 14'ünün kıdem tazminatı alabilme fırsatına sahip olduğunu belirten Soylu, "Çarpıcı bir gerçekliği daha söylemek isterim, bu 14 kişinin de ne kadar aldığını bilmiyoruz. Yaklaşık 10 kişiden, 8 kişiden daha fazlası kıdem tazminatı alamıyorsa mahkemeye de maalesef müracaat etmiyor. Bir de böyle bir durum var. Biz bunları nereden biliyoruz? Yaklaşık 5 aydır dünyanın hemen hemen bir çok ülkesini araştırıyoruz. Türkiye'de araştırmalar yapıyoruz hem işverenlerimizle hem çalışanlarımızla hem de milletle." diye konuştu.
Süleyman Soylu, kıdem tazminatının bugünkü mevcut durumundan iş verenlerin de çalışanların da memnun olmadığını belirterek, "Türkiye'de yaklaşık 14 milyonu çok az aşkın zorunlu sigortalı var. Biçim 4/A'lı dediğimiz kesim. Oysa 2025 yılında 18 milyon çıkış bildirgesi var. Vurgulamak istiyorum, 14 milyon çalışan var, 18 milyon giriş ve çıkış bildirgesi var. Bu konuda bir çalışma yaptık. Tüm etki analizlerini gücümüzün yettiği ölçüler içinde değerlendirdik." dedi.
Toplumun her kesimine bunu anlatıp bir ortak karar alma konusunda çalışma yaptıklarını dile getiren Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu hükümetimize anlattık, daha doğrusu çok dar bir kadroya anlattık. Hükümetimizin bize söylediği, 'dersinize biraz daha çalışın'. Kıdem tazminatı konusunda biz dersimize biraz daha çalışacağız. Yaklaşık 2-3 alternatifimiz vardı, bir kaç alternatif daha geliştireceğiz, inşallah çok yakın zamanda bunu Sayın Başbakanımız başta olmak üzere hükümetimize tekrar sunmaya çalışacağız. Şunu çok net söylemek istiyorum, bu sosyal hukuk devletinde hem sosyal, hem ekonomik bir açıktır ve biz bu açığı kapatmak zorundayız. İşin doğrusu budur. Bunu yaparken de 'ben yaptım oldu' mantığıyla yapmak ekonomik ve çalışma hayatında çok yanlıştır. Yapılması gereken tüm sosyal taraflarla, çalışanlarla, sendikalarla, sendikaların dışında bulunanlarla herkesle oturup burada doğru yöntemi bulabilme konusundaki önergemizi tartışmaya açmak ve değerlendirmektir. İnşallah dersimizi ikmal ettiğimiz zaman tekrar Türkiye'nin gündemine getireceğiz. Siz de takdir edersiniz ki önerimizi ilk önce hükümete bir şekilde kabul ettirmemiz gerekir. Ondan sonra tartışmaya açık bir noktaya gelebileceğine yönelik bir sonucu oluşturmamız gerekir."
Bakan Soylu, iş sağlığı ve güvenliği meselesi konusunda yapılan çalışmaların neler olduğuna ilişkin yöneltilen soru üzerine, şunları söyledi:
"İş güvenliği ve sağlığı meselesi ülkemizin en önemli meselelerinden biridir. 301 canımızı Soma'da kaybettik. Bundan elbetteki alacağımız tedbirlerin, bundan sonra karşı karşıya geleceğimiz meselelerle ilgili önemli bir süreç oluşturduğu kaçınılmazdır. 1 Temmuz'da gerek kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili, gerekse 50'nin altında işçi çalıştırılan iş yerleri ile ilgili adım. Kanun çıkartıyoruz, uygulama zamanı geliyor, erteliyoruz. Bir çok kanun böyle, artık ertelemeyelim. Bu erteleme konusunda ortak bir karar alalım ya çok ileri bir zaman koyalım diyelim ki; '5, 10, 15 yıl sonra yaparız' ama ne zaman yapabileceğimizi hep beraber bilelim. Bu özellikle kamu yönetiminin inandırıcılığını ortadan kaybettirmektedir."
Süleyman Soylu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyük bir devlet olduğunu, önemli geleneği bulunduğunu dile getirerek, "Bu devlet, devlet üzerinden ekonomik olarak büyümeyecektir, özel sektör üzerinden büyüyecektir. Bunun başka hiçbir lamı cimi yoktur. Onun için biz engel koyan değil, tedbir alan ama bu anlayışı da sürdüren, eksikler varsa da bunları onaran bir anlayışı ortaya koyacağız. Arkadaşlarımız çalışıyorlar, inşallah kolaylaştırıcı işlevsellikler ortaya koyacaklar." şeklinde konuştu.
Soylu'nun yaklaşık 2 saat bilgilendirme yaptığı TTSO Toplantı Salonu'ndaki toplantıya, Vali Yücel Yavuz, Büyükşehir Belediye Bakanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan, TTSO Meclis Başkanı Şadan Eren, Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu ve diğer ilgililer katıldı.
Toplantı, Eren ve Hacisalihoğlu'nun Bakan Soylu'ya plaket sunmasının ardından sona erdi.