Reformlarla Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırımların artması bekleniyor
Türkiye'de ekonomi ve hukuk alanındaki reformların doğrudan yatırımları hızlandırması beklenirken, bu süreçte yabancıların otomotiv, beyaz eşya, yazılım ve lojistik sektörlerine ilgisinin artması öngörülüyor.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yurt Dışı Yatırımlar İş Konseyi Başkanı Abdullah Çerekçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl salgın nedeniyle küresel doğrudan yatırımların dibi gördüğünü, 1,5 trilyon dolar seviyesinde olan yatırım tutarının 1 trilyon doların altına gerilediğini söyledi.
Çerekçi, Türkiye'ye yönelik doğrudan yabancı yatırım tutarında 2015'ten sonra azalma yaşandığını ve bu rakamın 2019'da 8,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini aktararak, 2020'de Türkiye'nin aldığı doğrudan yatırımlardaki kaybın küresel düşüşe göre daha az olduğunu belirtti.
Salgın sürecinde Türkiye'nin özellikle ihracat odaklı sanayisinin hızlı reaksiyon verdiğini ifade eden Çerekçi, şunları kaydetti:
"Salgına rağmen ihracat rakamlarımızın geldiği seviye, özellikle hızlı talep değişimlerinde Avrupa'nın vazgeçilmez bir tedarikçisi olarak Türkiye'nin ön plana çıktığını gösteriyor. Türkiye, Avrupa'daki büyük tüketim pazarları ile Asya'daki ucuz üretim pazarlarının orta noktasında önemli bir lojistik merkezi. Salgın ile birlikte Türkiye'nin bu yönü daha iyi anlaşılmaya başlandı."
Çerekçi, bir ülkenin doğrudan yatırımlardan yüksek pay almasını, ülkenin coğrafi ve iş gücü rekabetçiliği kadar iş ortamının öngörülebilirliğinin de belirlediğinin altını çizdi.
Türkiye'nin son 2 yıldır Dünya Bankası iş yapma kolaylığı endeksinde hızlı bir yükselişte olduğunu vurgulayan Çerekçi, "Bunun üzerine ekonomi parametrelerindeki stabilitenin ve öngörülebilirliğin eklenmesi ve hukuk reformlarının katacağı olumlu etki, salgın sonrası dönemde Türkiye'nin çekeceği doğrudan yatırımları artıracaktır." dedi.
Otomotiv, beyaz eşya, yazılım ve lojistikte yatırım bekleniyor
Abdullah Çerekçi, bu dönemde, sanayi tarafında sayıca az ancak büyük doğrudan yatırımlar yerine orta ölçekli çok sayıda doğrudan yatırımın görülebileceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Otomotiv sektöründe yaşanan değişim ve bugün hala devam eden tedarik kaynaklı sorunların Türkiye'yi özellikle elektronik parça üretimine özel yatırımlarda ön plana çıkaracağını düşünüyorum. Talep patlaması yaşanan beyaz eşya, mobilya, elektronik ev aletleri gibi birçok sektörde Türkiye'nin önemli bir avantajı var. Bu sektörlerin yabancı yatırımcıların radarında olmasını bekliyorum. Öte yandan, Türkiye'nin hızla büyüyen bir yazılım ekosistemi var. Salgınla rüzgarı arkasına alan dijital satış ve hizmet platformları için gerekli yazılım yatırımlarını Türkiye'de yapmanın, Avrupa'ya göre ciddi bir maliyet avantajı var. Bu sebeple yazılım sektörü ilgi görmeye devam edecektir."
Çerekçi, tedarik zincirlerinin gözden geçirildiği ve Türkiye'nin lojistik merkezi rolünü güçlendirdiği bu dönemde, lojistik altyapısına yönelik teknoloji odaklı yatırımların gelmesini beklediklerini kaydetti.
"(Doğrudan yatırım) 2021 için 10 milyar dolar seviyesini gerçekçi buluyorum"
Salgının etkisinin ortadan kalkmaya başlamasıyla doğrudan yatırımların yılın ikinci yarısında hızlanabileceğini ifade eden Çerekçi, "Bu döneme kadar hukuk ve ekonomi alanındaki reformların hayata geçirilmeye başlanması doğrudan yatırım sürecini hızlandıracaktır." dedi.
Çerekçi, Türkiye'nin doğrudan yatırımda ilk etapta 10 milyar dolar seviyelerine geri dönmesi ve sonrasında 15 milyar dolar seviyelerini hedeflemesi gerektiğini belirterek, 2021 yılı için 10 milyar dolar seviyesini gerçekçi bulduğunu söyledi.
"Türkiye'de yabancı yatırımlar için en elverişli dönem"
DEİK Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young da Türkiye'de faaliyet gösteren 7 bini aşkın Alman kökenli şirket bulunduğunu, bunlardan büyük çaplı olanların Osmanlı zamanından beri burada faaliyet gösterdiğini anlattı.
Bu firmaların Türkiye'yi tercih etmesinin ve mevcut yatırımlarından memnun olmasının pek çok sebebi bulunduğunu ifade eden Young, bu nedenlerden bazılarının "kazanç sağlayabilecek ortam", "nitelikli iş gücü", "yatırım ortamının öngörülebilir olması" ve "lojistik koşulları" olduğunu kaydetti.
Young, Türkiye'nin; coğrafi yakınlığı, nitelikli ve esnek iş gücü, yüksek performanslı üretimi ile Alman firmaları için her zaman cazip bir pazar olduğuna işaret ederek, "Bunlara ek olarak, sanayi altyapısının Avrupa ile uyumlu olması, Avrupa ile yıllardır süregelen yakın ticari ortaklığı ve özellikle salgın sonrası önemi daha da iyi anlaşılan lojistik bakımdan elverişli olması gibi özellikleri ve elbette devletin sağladığı önemli teşvikler, bu pazarı yabancı yatırımlar için önemli bir merkez haline getirmiştir." diye konuştu.
Mevcut dönemi, Türkiye'de yabancı yatırımlar için en elverişli dönem olarak gördüğünü ifade eden Young, özellikle salgın sonrası "Çin'de üret batıda sat" modelinde gerçekleşecek değişim düşünüldüğünde, sadece Türkiye ile Almanya arasında değil, Türkiye ile Avrupa arasındaki ikili ekonomik iş birliğini geliştirmek için de çok önemli fırsat olduğunu bildirdi.
"Tedarikte çok güçlü olan Türkiye, Çin'e karşı çok önemli bir alternatif"
Steven Young, Türkiye'nin, ticaretinin yarısını Avrupa ülkeleri ile gerçekleştirdiğini, en büyük yabancı yatırımcıların da yine bu kıtadan geldiğini söyledi.
Türkiye'deki toplam 150 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırımın 14 milyar dolarının Almanya'dan geldiğini belirten Young, "Almanya'dan sağlanan doğrudan yatırımlar, ülkedeki toplam uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 9'unu, Avrupa'dan sağlanan yatırımların ise yüzde 14'ünü oluşturuyor." dedi.
Tedarikte çok güçlü olan Türkiye'nin, hem Almanya hem de diğer Avrupa ülkeleri için Çin'e karşı çok önemli bir alternatif olduğunu vurgulayan Young, şunları kaydetti:
"Alman firmalarının şu an Türkiye'deki en büyük yabancı yatırımcılar arasında olması önemli. Salgın sonrası yeni dönem ile küresel tedarik zincirinin büyük bir değişime uğraması ve bölgesel tedarik taleplerinin artmasını avantaja dönüştürme şansı da oldukça yüksek. Türkiye ayrıca, yüksek nüfusu ile girişimciler açısından iyi bir pazar. Bunun yanında, komşu pazarlara erişimi de çok güçlü bir ülke. Bundan dolayı yatırımlar için de bölgesel bir merkez olarak konumlandırılıyor. Türkiye üzerinden yakın coğrafyalara, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya gibi gelişen ekonomilerin olduğu pazarlara erişim oldukça kolay."
"Gümrük Birliği bir an önce güncellenmeli"
Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Young, dünyanın farklı bölgelerinde sürdürülen ekonomik iş birliği girişimleri karşısında Avrupa'nın da bölge olarak çevre pazarlarla kendini daha güçlü hale getirmesinin önemine işaret etti.
Young, şöyle devam etti:
"Bu kapsamda, sadece Türkiye ile AB arasındaki ikili ticaretin gelişimine katkı vermekle kalmayıp küresel ticaret için de önemli bir değer yaratmış olan, Türkiye ile AB arasında güncellenmeyi ve derinleştirilmeyi bekleyen Gümrük Birliği'nin bir an önce çağın şartlarına göre modernize edilmesi gerekiyor. Elbette bu güncelleme, Avrupa'nın en önemli gündem maddelerinden olan dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi konularını da içine alacak şekilde ve Brexit gelişmesi de göz önünde bulundurularak yapılmalı."
Young, Gümrük Birliği'nin, ekonomik ilişkilerin bugüne gelmesinde önemli rolü olduğunu ancak mevcut haliyle artık yetersiz kaldığını söyledi.
Çerekçi, Türkiye'ye yönelik doğrudan yabancı yatırım tutarında 2015'ten sonra azalma yaşandığını ve bu rakamın 2019'da 8,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini aktararak, 2020'de Türkiye'nin aldığı doğrudan yatırımlardaki kaybın küresel düşüşe göre daha az olduğunu belirtti.
Salgın sürecinde Türkiye'nin özellikle ihracat odaklı sanayisinin hızlı reaksiyon verdiğini ifade eden Çerekçi, şunları kaydetti:
"Salgına rağmen ihracat rakamlarımızın geldiği seviye, özellikle hızlı talep değişimlerinde Avrupa'nın vazgeçilmez bir tedarikçisi olarak Türkiye'nin ön plana çıktığını gösteriyor. Türkiye, Avrupa'daki büyük tüketim pazarları ile Asya'daki ucuz üretim pazarlarının orta noktasında önemli bir lojistik merkezi. Salgın ile birlikte Türkiye'nin bu yönü daha iyi anlaşılmaya başlandı."
Çerekçi, bir ülkenin doğrudan yatırımlardan yüksek pay almasını, ülkenin coğrafi ve iş gücü rekabetçiliği kadar iş ortamının öngörülebilirliğinin de belirlediğinin altını çizdi.
Türkiye'nin son 2 yıldır Dünya Bankası iş yapma kolaylığı endeksinde hızlı bir yükselişte olduğunu vurgulayan Çerekçi, "Bunun üzerine ekonomi parametrelerindeki stabilitenin ve öngörülebilirliğin eklenmesi ve hukuk reformlarının katacağı olumlu etki, salgın sonrası dönemde Türkiye'nin çekeceği doğrudan yatırımları artıracaktır." dedi.
Otomotiv, beyaz eşya, yazılım ve lojistikte yatırım bekleniyor
Abdullah Çerekçi, bu dönemde, sanayi tarafında sayıca az ancak büyük doğrudan yatırımlar yerine orta ölçekli çok sayıda doğrudan yatırımın görülebileceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Otomotiv sektöründe yaşanan değişim ve bugün hala devam eden tedarik kaynaklı sorunların Türkiye'yi özellikle elektronik parça üretimine özel yatırımlarda ön plana çıkaracağını düşünüyorum. Talep patlaması yaşanan beyaz eşya, mobilya, elektronik ev aletleri gibi birçok sektörde Türkiye'nin önemli bir avantajı var. Bu sektörlerin yabancı yatırımcıların radarında olmasını bekliyorum. Öte yandan, Türkiye'nin hızla büyüyen bir yazılım ekosistemi var. Salgınla rüzgarı arkasına alan dijital satış ve hizmet platformları için gerekli yazılım yatırımlarını Türkiye'de yapmanın, Avrupa'ya göre ciddi bir maliyet avantajı var. Bu sebeple yazılım sektörü ilgi görmeye devam edecektir."
Çerekçi, tedarik zincirlerinin gözden geçirildiği ve Türkiye'nin lojistik merkezi rolünü güçlendirdiği bu dönemde, lojistik altyapısına yönelik teknoloji odaklı yatırımların gelmesini beklediklerini kaydetti.
"(Doğrudan yatırım) 2021 için 10 milyar dolar seviyesini gerçekçi buluyorum"
Salgının etkisinin ortadan kalkmaya başlamasıyla doğrudan yatırımların yılın ikinci yarısında hızlanabileceğini ifade eden Çerekçi, "Bu döneme kadar hukuk ve ekonomi alanındaki reformların hayata geçirilmeye başlanması doğrudan yatırım sürecini hızlandıracaktır." dedi.
Çerekçi, Türkiye'nin doğrudan yatırımda ilk etapta 10 milyar dolar seviyelerine geri dönmesi ve sonrasında 15 milyar dolar seviyelerini hedeflemesi gerektiğini belirterek, 2021 yılı için 10 milyar dolar seviyesini gerçekçi bulduğunu söyledi.
"Türkiye'de yabancı yatırımlar için en elverişli dönem"
DEİK Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young da Türkiye'de faaliyet gösteren 7 bini aşkın Alman kökenli şirket bulunduğunu, bunlardan büyük çaplı olanların Osmanlı zamanından beri burada faaliyet gösterdiğini anlattı.
Bu firmaların Türkiye'yi tercih etmesinin ve mevcut yatırımlarından memnun olmasının pek çok sebebi bulunduğunu ifade eden Young, bu nedenlerden bazılarının "kazanç sağlayabilecek ortam", "nitelikli iş gücü", "yatırım ortamının öngörülebilir olması" ve "lojistik koşulları" olduğunu kaydetti.
Young, Türkiye'nin; coğrafi yakınlığı, nitelikli ve esnek iş gücü, yüksek performanslı üretimi ile Alman firmaları için her zaman cazip bir pazar olduğuna işaret ederek, "Bunlara ek olarak, sanayi altyapısının Avrupa ile uyumlu olması, Avrupa ile yıllardır süregelen yakın ticari ortaklığı ve özellikle salgın sonrası önemi daha da iyi anlaşılan lojistik bakımdan elverişli olması gibi özellikleri ve elbette devletin sağladığı önemli teşvikler, bu pazarı yabancı yatırımlar için önemli bir merkez haline getirmiştir." diye konuştu.
Mevcut dönemi, Türkiye'de yabancı yatırımlar için en elverişli dönem olarak gördüğünü ifade eden Young, özellikle salgın sonrası "Çin'de üret batıda sat" modelinde gerçekleşecek değişim düşünüldüğünde, sadece Türkiye ile Almanya arasında değil, Türkiye ile Avrupa arasındaki ikili ekonomik iş birliğini geliştirmek için de çok önemli fırsat olduğunu bildirdi.
"Tedarikte çok güçlü olan Türkiye, Çin'e karşı çok önemli bir alternatif"
Steven Young, Türkiye'nin, ticaretinin yarısını Avrupa ülkeleri ile gerçekleştirdiğini, en büyük yabancı yatırımcıların da yine bu kıtadan geldiğini söyledi.
Türkiye'deki toplam 150 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırımın 14 milyar dolarının Almanya'dan geldiğini belirten Young, "Almanya'dan sağlanan doğrudan yatırımlar, ülkedeki toplam uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 9'unu, Avrupa'dan sağlanan yatırımların ise yüzde 14'ünü oluşturuyor." dedi.
Tedarikte çok güçlü olan Türkiye'nin, hem Almanya hem de diğer Avrupa ülkeleri için Çin'e karşı çok önemli bir alternatif olduğunu vurgulayan Young, şunları kaydetti:
"Alman firmalarının şu an Türkiye'deki en büyük yabancı yatırımcılar arasında olması önemli. Salgın sonrası yeni dönem ile küresel tedarik zincirinin büyük bir değişime uğraması ve bölgesel tedarik taleplerinin artmasını avantaja dönüştürme şansı da oldukça yüksek. Türkiye ayrıca, yüksek nüfusu ile girişimciler açısından iyi bir pazar. Bunun yanında, komşu pazarlara erişimi de çok güçlü bir ülke. Bundan dolayı yatırımlar için de bölgesel bir merkez olarak konumlandırılıyor. Türkiye üzerinden yakın coğrafyalara, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya gibi gelişen ekonomilerin olduğu pazarlara erişim oldukça kolay."
"Gümrük Birliği bir an önce güncellenmeli"
Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Young, dünyanın farklı bölgelerinde sürdürülen ekonomik iş birliği girişimleri karşısında Avrupa'nın da bölge olarak çevre pazarlarla kendini daha güçlü hale getirmesinin önemine işaret etti.
Young, şöyle devam etti:
"Bu kapsamda, sadece Türkiye ile AB arasındaki ikili ticaretin gelişimine katkı vermekle kalmayıp küresel ticaret için de önemli bir değer yaratmış olan, Türkiye ile AB arasında güncellenmeyi ve derinleştirilmeyi bekleyen Gümrük Birliği'nin bir an önce çağın şartlarına göre modernize edilmesi gerekiyor. Elbette bu güncelleme, Avrupa'nın en önemli gündem maddelerinden olan dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi konularını da içine alacak şekilde ve Brexit gelişmesi de göz önünde bulundurularak yapılmalı."
Young, Gümrük Birliği'nin, ekonomik ilişkilerin bugüne gelmesinde önemli rolü olduğunu ancak mevcut haliyle artık yetersiz kaldığını söyledi.