Erdoğan'ın iftarına iş dünyasından yoğun katılım
Kimler vardı?
Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen iftara, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte katıldı. İftara Erdoğan çiftinin yanı sıra AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, eski İçişleri Bakanı, milletvekili Abdülkadir Aksu, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, medya dünyasından İhlas Haber Ajansı (İHA) Genel Müdür Yardımcıları Hamit Arvas, İsmail Ballı, İbrahim Pazan, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Fehmi Koru, program yapımcısı Acun Ilıcalı, sanat camiasından Orhan Gencebay, Muazzez Ersoy, Mustafa Sandal, Berdan Mardini, Yonca Evcimik, Orhan Hakalmaz, Metin Şentürk, Uğur Işılak, Kutsi, işadamı Yıldırım Demirören, Saadettin Saran, Ahmet Çalık, Nazif Zorlu, Adnan Polat, çeşitli ülkelerin konsolosları, dini inanç önderleri ve spor camiasından İbrahim Kutluay olmak üzere yaklaşık 4 bin kişilik davetli katıldı.
İftar yemeğinin ardından konuşan Erdoğan, geleneksel iftar buluşmasına katılanlara tek tek şükranlarını sunarken, AK Parti İstanbul İl Başkanlığına, başkan ve ekibine, geleneksel hale gelen iftarları düzenledikleri için teşekkür etti.
"SABIRLIYIZ, SABREDİYORUZ"
Bu Ramazana farklı girdiklerini ifade eden Erdoğan, "Bir tarafta Mısır'daki gelişmeler, diğer tarafta Suriye'deki gelişmeler, gerçekten 13’üncü gününü idrak ettiğimiz ramazan ayında, bizleri üzüntüye ne yazık ki gark etti. Farklı bir iklim içerisindeyiz. Yanı başımızda, Suriye'deki gelişmeler, artık sınırlarımızı da aşmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içerisinde de bildiğiniz gibi ölümlere neden olmaya başladı. Bu da hassasiyeti ortaya koyuyor. Sabırlıyız, sabrediyoruz ama nereye kadar, onu şu anda burada sizlerle paylaşacak durumda değilim" diye konuştu.
Erdoğan, Mısır’da yaşanan acı olaylara rağmen, ramazanın genel olarak kalplerin yumuşamasına, rahmetin, merhametin, hoşgörünün ve dayanışmanın daha da artmasına vesile olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Müslümanlar olarak, gün boyunca kendimizi dünyevi ihtiyaçlardan uzak tutarken, bir kez daha yoksulların, ihtiyaç sahibi olanların, yolda kalmışların, kimsesizlerin hissiyatını anlayabilme, onların duygularını paylaşabilme fırsatımız oluyor. Açıkçası, oruç tutarak ya da ramazanın o bereketli atmosferini teneffüs ederek, içimizi dünyevi gıdalardan boşaltıyor, insana, sadece bir insan olarak bakma tecrübesini çok daha yoğun şekilde yaşama fırsatını buluyoruz.
Bakınız, bizzat benim de teşkilatımızdaki tüm arkadaşlarımın da her fırsatta ifade ettiğimiz bir ilkemiz var. Anadolu’nun büyük ozanı Yunus Emre’nin dizelerinde en güzel şekilde ifadesini bulan, tekrar ediyorum: Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü. Bizim, insana bakışımız, insana nazar edişimiz, işte hep bu dizelerin ifade ettiği gibi. Gerçek, bunun üzerine bina ediliyor ve yolumuzu da bu şekilde çizerek devam ediyoruz. Bizim için insan, önce candır. Bizim için insan, önce Yaradanın bu dünyadaki en mükemmel, en şerefli varlığıdır, eseridir. Yaradılmış olanların da en şereflisi olmak suretiyle, hiçbir zaman mabud olmamış, tam aksine o da kulluğunun idrakı içerisinde oldukça yükselmiştir. Dikkatinizi çekiyorum; derisinin rengi önemli değil, dili, kültürü, gelenekleri önemli değil, etnik kökeni, inançları önemli değil. İnsan, önce insandır, önce candır. Hem ülkemizde, hem yeryüzünde, biz, bizim dışımızdakilere hep bu nazarla baktık ve bu nazarla bakıyoruz."
"SON ASIRLARDA HATALAR YAPILDI"
Başbakan Erdoğan, Anadolu’nun, Trakya’nın, Türkiye’nin, hatta Türkiye’nin bakiyesi üzerine inşa edildiği kadim devletlerin kültür ve medeniyetlerine bakıldığında da bu anlayışın görüldüğünü ifade ederek, "Bu topraklar, binlerce yıllık tarihi boyunca, her zaman farklılıkları birarada yaşatmış, her zaman farklı renkleri barış, dostluk ve hoşgörü içinde birarada tutabilmiştir. Eğer bu topraklarda, egemen olanın diğerine bir hoşgörüsüzlüğü, bir zulmü, bir tahammülsüzlüğü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Eğer bu topraklarda, farklı olana karşı tahammülsüzlük olsaydı, bu kadar farklı etnik köken, bu kadar farklı dil ve inanç bugüne kadar birarada olamaz, bugünlere erişemezdi" diye konuştu.
Özellikle son asırda bazı hatalar yapıldığını, bazı acı olaylar yaşandığını anlatan Erdoğan, "Ancak, bunların hata olduğu kabul edilmiş, Türkiye toprakları üzerinde farklılıklara tahammülsüzlük hiçbir zaman kendisine uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır" dedi.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
BAŞKANLIK SİSTEMİ
"Tutturmuşlar başkanlık sisteminden vazgeçin. Ne olacak vazgeçersek? Bu bizim kırmızı çizgimiz değil. Bizim teklif getirme hakkımız yok mu? Bu konuda burada tartışılsın diyoruz. Ama bunlar böyle konuları tartışmaya korkuyorlar. Bakıyorsunuz eyalet sistemi diyen de var, bölgesel parlamentolar da var. Ama biz başkanlık sistemi gibi bir şeyi teklif edince sıkıntı oluyor. Mesele kimin dediği. Tayyip Erdoğan söylerse yanlış, kendilerinden biri söylerse doğru. Kusura bakma, millet ne derse doğrudur. Akil insanlar diye bir proje koyduk. Beyefendiler rahatsız oldular. ’63 kişi mi akil insan?’ Bu ülkede hakikaten karşılığı olan bir seçme yaptık. Bunu yaparken de bunlardan ibarettir demedik. Toplumun nabzını alalım dedik. Nabız dinlediler, bize raporlarını sundular sağolsunlar. Bazı yerlerde çirkin ifadeler de kullananlar oldu onlara. Bize 2,5 ay sonra raporlarını sundular. Şimdi biz onların üzerinde çalışyoruz. Buna göre yolumuzu çizmiş olacağız."
"TÜRKİYE'Yİ GÜÇLÜ YAPAN..."
Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisiyle, dış politika vizyonuyla, dinamik nüfusuyla güçlü bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye’yi asıl güçlü yapan, çok farklı kesimleri birarada hoşgörü içinde tutabilme becerisi ve tecrübesidir. Farklılıkları hiçbir zaman bizler bir zaaf olarak görmedik. Tam tersine, farklılıkları her zaman bir zenginlik olarak gördük, Türkiye’nin bu zenginlik üzerinde istikrarla büyüyeceğine yürekten inandık" ifadelerini kullandı.