'Her türlü şarta hazır olacağız'

Başbakan Yardımcısı Babacan, hava şartları gibi dünyanın finans ve ekonomi ikliminin de kontrollerinde olmadığını belirterek, 'Her türlü şarta karşı hazırlıklı olacağız' dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hava şartları gibi dünyanın finans ve ekonomi ikliminin de kontrollerinde olmadığını belirterek, "Her türlü şarta karşı hazırlıklı olacağız, kar yağsa da hazırlıklı olacağız, güneşli hava için de hazırlıklı olacağız, yağmur yağarsa da hazırlıklı olacağız" dedi.

Babacan, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikasının (İNTES) 171. Geleneksel Toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomiye ilişkin değerlendirmeler bulundu.

Dünya ekonomisinin küresel krizin etkilerinden hala kurtulamadığını belirten Babacan, finans sektörü kaynaklı krizlerin etkisinin uzun sürdüğünü söyledi.

Babacan, Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın yavaş olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Avrupa şu anda deflasyona düştü, büyüme sıfırlarda seyrediyor, yani büyüme durmuş durumda. ABD'de toparlanma var ama oradaki toparlanmanın sonucunda da Amerikan Merkez Bankasının (Fed) atacağı adımlar var. Toparlanma ne kadar güçlü olursa Fed o kadar erken bir dönemde faiz artırımı sürecine başlayacak. Faiz artırma döneminin ne zaman başlayacağı ve hangi hızda oluşacağı konusunda kendilerinin de fikri olduğunu zannetmiyorum. Fed'in her faiz artırımı, dünyaya dalgalar yayacak, bazı ülkeler bu dalgaları hafif hissedecek, bazıları daha şiddetli hissedecek, bazı ülkelerde ise tsunami etkisi olacak. Bunu daha önce de yaşadık. Önemli olan, bu konjonktürü iyi bilip olası etkilere karşı kendimizi iyi hazırlamak.

" Babacan, Fed'in faiz artışıyla ilgili en küçük haberin dahi dünya piyasaları üzerinde etki oluşturduğunu belirterek, "Fed'in sıkılaştırma politikasıyla Avrupa Merkez Bankası'nın genişletme politikasını, negatif faizle gevşetme ki bu dünyada şimdiye kadar hiç denenmemiş bir işti, sonuçları konusunda da biz emin değiliz açıkçası, yani bunun olumlu sonuç verip vermeyeceği konusunda ciddi şüphelerimiz var. Bu durumun net etkisinin nasıl olacağı konusunda da açıkçası hiç kimsenin fikri yok" ifadelerini kullandı.

'HER TÜRLÜ ŞARTLARA KARŞI HAZIRLIKLI OLACAĞIZ'

Son aylarda piyasalardaki olağanüstü dalgalanmanın önemli bir sebebinin de bu iki merkez bankasının ortaya koyduğu belirsizlik olduğuna dikkati çeken Babacan, "Euro-dolar kuruna bakıldığında, ilk olarak eUro kullanılmaya başlandığı dönemde 1,1 civarında bir rakam, sonra 0.80'i de gördü, 1.60'ı da gördü, geçen seneki maksimum noktası 1.40, şu aralar 1.05, geçen hafta 1.10'du. Yani Euro, dolar karşısında bir haftada yüzde 5 değer kaybetti" diye konuştu. Babacan, bunların çok şiddetli hareketler olduğuna dikkati çekerek, önümüzdeki dönemde bunun ne yönde, nasıl gideceğiyle ilgili de kimsenin net fikri olmadığını belirtti.

'BAKIŞLARINDAKİ TEREDDÜT BİZİ KORKUTUYOR'

Avrupa Merkez Bankası Başkanı'na "Sizin hedefiniz nedir, bu kur nereye doğru gidecek" diye sorulduğunda cevap alınamadığını ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

"Fed'e aynı soruyu soruyorsunuz, cevap alamıyorsunuz. Dolayısıyla bu sadece resmi görüşleri değil, her iki tarafta da çok yakın dostlarımız var, yakın arkadaş diyeceğimiz seviyede çok sayıda üst seviyede kişiler var. Biz Avrupa Merkez Bankası Başkanıyla Goldman Sachs'da çalıştığı dönemden beri çok iyi tanışıyoruz, görüşüyoruz, alttaki ekibinden yine çok iyi tanıştığımız, görüştüğümüz kimseler var. Özel sohbetlerde dahi, zaten onların o bakışlarındaki ve değerlendirmelerindeki tereddütler bizi açıkçası korkutuyor.

Bütün bunlar olacak, elimizde değil, hava şartları nasıl kontrolümüzde değilse, işte bundan 2 hafta önce kar yağıyor, bugün hava güzel, yarın 18 derece, daha sonra eksi 2'ye düşebilir, bu kontrolümüzde değil, dolayısıyla dünyanın bu finans ve ekonomi iklimi de kontrolümüzde değil. Peki ne yapacağız? Her türlü şarta karşı hazırlıklı olacağız, kar yağsa da hazırlıklı olacağız, güneşli hava için de hazırlıklı olacağız, yağmur yağarsa da hazırlık olacağız. Allah korusun bir tsunami olursa da tedbirlerimizi alacağız. Biz önümüzdeki döneme böyle bakıyoruz açıkçası ve bu dönemde de Türkiye'ye olası etkileri ne olur ve bunu nasıl yönetiriz durumuyla alakalı da kurumlarımızın elinde her türlü hazırlık var. Kimdir burada en önemli kurumlarımız? Merkez Bankası'dır, Hazine'dir, BDDK'dır, SPK'dır. Asıl piyasayla iç içe yoğun, düzenleme, denetleme yetkisi olan ve karar alabilen kurumlarımız bunlar.

" Babacan, Finansal İstikrar Komitesi'nin şimdiye kadar 20'nin üzerinde toplantı gerçekleştirdiğini dile getirerek, bu toplantıları kapalı yaptıklarını, toplantıların yapılıyor olmasının dahi lüzumsuz heyecan oluşturabildiğini söyledi. Kimsenin eline böyle bir manipülasyon, spekülasyon imkanı vermek istemediklerini vurgulayan Babacan, bu toplantıların sonuçlarının bazen BDDK, bazen Hazine Müsteşarlığının bazen de Merkez Bankasının attığı adımlar olarak duyulduğunu kaydetti. Babacan, "Burada önemli olan, çekinmeden, korkmadan doğru zamanda doğru olanı yapabilmek, o günün gerektirdiği politikayı gözünü kırpmadan yapabilmek. Dolayısıyla bunu uygulayacak kurumlarımızın da güçlü olması gerekiyor, bu kurumlarımıza da güvenin sağlanması gerekiyor" diye konuştu.

'ENFLASYONLA İLGİLİ TEDBİRLER İŞE YARADI'

Enflasyonla ilgili aldıkları tedbirlerin işe yaradığını ifade eden Babacan, bunun yanı sıra güzel bir sürprizle petrol fiyatlarının düştüğünü söyledi.

Babacan, Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladıklarında petrol fiyatlarının bu kadar düşeceğini kimsenin beklemediğini belirterek, bunun enflasyona faydasının olduğunu ve olmaya devam edeceğini ifade etti. Babacan, OVP'de öngördükleri iki hedefin petrol fiyatlarının yardımıyla gerçekleşeceğini belirterek, "Bu yıl eğer petrol fiyatları böyle devam ederse, yeni bir yükseliş olmazsa yüzde 4 gibi bir cari açıkla bitirmeyi bekliyoruz yani yüzde 4’ün belki biraz üzeri bir cari açık" dedi.

Sürdürülebilir büyümenin önemine değinen Babacan, "Geçen yıl büyümemiz yüzde 3, belki yüzde 3’ün biraz altında bir rakamla bitecek. 30 Mart’ta tam sonucu öğreneceğiz ama geçen yıl Türkiye’de çalışanların sayısı 1 milyon 400 bin kişi arttı. Yüzde 5.8’lik bir istihdam artışı sağladık geçen yıl. Yüzde 3 büyümeye yüzde 5,8’lik istihdam artışı, bu ancak geleceğe güvenle mümkün" diye konuştu.

Yapısal reformlar gerçekleştirdiklerini, 25 öncelikli dönüşüm programı kapsamında yaklaşık bin 250 eylem planı açıkladıklarını belirten Babacan, bunun uzun bir emeğin sonucu olduğunu söyledi.

Babacan, dış konjonktürün kolay olmadığı bir dönemden geçildiğini vurgulayarak, böylesine zor bir konjonktürde içeride çok sağlam durulması gerektiğinin altını çizdi.

Birçok olumsuzlukları atlattıklarını ifade eden Babacan, şunları kaydetti: "Şimdi önümüzde genel seçim var ve 3 aydan da az bir zaman kaldı. Dış konjonktürün yine göreceli olarak zor olduğu bir dönemde genel seçimlere doğru gidiyoruz ama inşallah Türkiye bundan önceki dönemlerde olduğu gibi o zor şartlarda nasıl alnının akıyla çıktıysa, böylesine dış gündemin ve iç gündemin yoğun olduğu, hemen yanı başımızda Suriye’de bir iç savaşın olduğu, Irak’ta ciddi bir istikrarsızlığın olduğu, hemen kuzeyimizde Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın olduğu bir dönemde inşallah bu sınavı da başarıyla atlatacaktır. Yeter ki temeller sağlam olsun, yeter ki demokrasimiz sıhhatli bir şekilde işlesin, yeter ki temel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye sapa sağlam ilkelerini korusun hatta ilerletsin, yeter ki Türkiye’nin hukuk devleti olmak için verdiği mücadele çabası aynı gayrette devam etsin. Bütün bunlar gerçekleşirse inşallah bunların hepsini atlatırız."

ÜZERİNDE ÇALIŞILAN İKİ ALAN

Ali Babacan, dönüşüm programlarının içerisine yazmadıkları ancak üzerinde yoğun bir şekilde çalıştıkları iki alanın daha bulunduğunu, bunlardan birisinin yargı, diğerinin de eğitim olduğunu belirtti. Babacan, şöyle konuştu:

"Aslında 26'ncı olarak burada eğitim, yükseköğretim kurumları vardı. Fakat bu konular öylesine ideolojik ve siyasi bir çatışma alanı haline geliveriyor ki 'Biz buraya yazarsak seçime kadar lüzumsuz tartışmalarla bu iş devam eder, sonuçta hepsini de gölgeler. En iyisi buradan çıkaralım ama yapacağımızı daha sonra yapalım' dedik. Ama o konuda yoğun bir çalışmamız var. Şu anda bizim ortalama eğitim süremiz 6,5 yıl, yani orta 2’den terk bir çalışan nüfus kitlemiz var. Orta 2'den terk bir eğitimli nüfus olup da böyle 10 bin 800 dolara ulaşmış başka bir ülke yok dünyada, şu anda bulunduğumuz nokta dahi çok istisnai.

" YARGI REFORMU

Şu anda vatandaşların en az güvendiği ve devlet hizmetlerinden en az memnun olduğu alanının "yargı" olduğuna işaret eden Babacan, şunları kaydetti: "Bu paralel yapının yargı sistemini kullanarak giriştiği operasyonlarla yargının kredisine çok önemli bir hasar verdi. Onu düzeltmek için bizim attığımız adımlarda, 'sanki hükümet geliyor, bağımsız yargıya müdahale ediyor' gibi sunuldu, öyle anlatıldı. Yargı olsun, başka kurum, hiçbir kurum kendi kendini reforme edemez, reform dışarıdan yapılır. Tabii ki yargı reformu gerekiyorsa bunu hükümet yapacak, bunu asla yargının bağımsızlığıyla karıştırmamak lazım.

" 'BİRKAÇ HAFTA İÇİNDE TBMM'YE GÖNDERECEĞİZ

' Babacan, inşaat sektörüne ilişkin açıklamalarda da bulunarak, sektörün çok önemli bir istihdam alanı olduğunu kaydetti. İnşaat sektörünün milli gelirden aldığı payın gelecek dönemde artacağını belirten Babacan, "Gelişmiş ülkelerde dahi inşaat sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı Türkiye'den daha yüksek. En gelişmiş ekonomilere baktığımızda, toplam milli gelirin yüzde 7-8'i gibi rakamların inşaat sektöründen oluştuğunu görüyoruz" dedi. İnşaat sektöründe çok çalışanın bileğinin gücüyle, alnının teriyle para kazandığı bir yapının kendileri için önemli olduğuna değinen Babacan, "Bununla ilgili imar uygulamaları başta olmak üzere bir yeni hazırlık yapmış durumdayız, Başbakanımızla beraber yaptığımız o geniş toplantıda aldığımız görüşler çerçevesinde bu yasal düzenlemenin de son şeklini verip TBMM'ye birkaç hafta içerisinde göndereceğiz" ifadesini kullandı.

Sonraki Haber