The Economist'ten şok analiz!
Gezi olaylarını böyle yazdılar
Economist dergisi polisin Taksim Meydanı'nda ve diğer yerlerdeki protestoların polis tarafından bastırıldığını ancak bunun Türkiye'nin itibarını oldukça zedelediğini yazıyor. 31 Mayıs'ta başlayan protestoların aşama aşama azaldığını, ülkenin genelinde sükunetin hakim olmaya başladığını belirten dergi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta sonu düzenlediği mitingler üzerinden değerlendirildiğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi tabanının her zamankinden daha sadık olduğu gözlemini yapıyor.
"AK PARTİ TABANI SADIK AMA BEDELİ VAR"
Ancak bunun bir bedeli var dergiye göre: Protestoları bastırmanın bedeli "Türkiye'yi bir bölgesel güç haline getiren ve siyasi İslam ile demokrasinin mükemmel bir şekilde birarada yaşayabilir bir karışım olduğunu gösteren Erdoğan'ın uluslararası itibarı kötü bir şekilde çizildi. Kendisini eleştirenler, onu sevmemekle birlikte, ondan korkuyorlar da. Başbakanının istediği de bu gibi görünüyor."
Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre, aralarında ondan fazla gazeteci olmak üzere 7 binden fazla göstericinin yaralandığı ve beş kişinin öldüğü, sağlık durumları kritik olan insanlar olduğu da derginin değerlendirmesinde aktarılan noktalardan. "Bu arada, provokatör olarak adlandırılanlara karşı bir cadı avı da başladı. Yüzlerce gösterici tutuklandı. İnsan hakları kuruluşları, Gezi Parkı'ndaki komüne yiyecek taşımak gibi "suçlardan" tutuklu insanlar olduğunu duyuruyor. Yaralıları tedavi eden doktorlar, onları savunan avukatlar ve Erdoğan'ın hükümetine karşı küresel bir komplonun parçası olmakla suçladığı diğerleri yakalandı. AK Parti destekçisi gruplar İstanbul'daki bir muhalefet partisi bürosuna saldırdı."
AB ile bozulan ilişkiler
Economist, Gezi Parkı eylemleri ve hükümetin tepkisi konusunda İçişleri Bakanı Muammer Güler'in sosyal medyanın üzerine gitme planlarını ve Erdoğan'ın düşmanı olduğu düşünülenlere karşı saldırgan twitler atıldığını da yazıyor. Derginin yazarı Amberin Zaman kendisine hakaret içeren twitler atıldığını da belirtiyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri de kötüye gidiyor diye yazan dergi örnek olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in Brüksel'e yapacağı ziyareti iptal etmesini, Erdoğan'ın "Tanımıyorum" demesini ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında açılacak yeni fasıla Almanya Başbakanı Angela Merkel'in karşı çıkmasını gösteriyor.
Economist son olarak Erdoğan'ın Kürt açılımını da sorguluyor ve hükümeti "Savaşa hazırlanmakla" suçlayan PKK komutanı Karayılan'ın sözlerini hatırlatıyor. Karayılan'ın insansız hava araçlarının Kuzey Irak'taki PKK kampları üzerindeki keşif uçuşlarına tekrar başladığını söylediğini buna karşılık "Türkiye'nin ılımlı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "reformlar devam edecek" sözleriyle ortamdaki karamsarlığı kırmaya çalıştığını da belirtiyor.
"Berlin Ankara'nın AB yolunu kesti"
Financial Times gazetesinden David Gardner ise Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tekrar müzakere masasına dönme şansının Başbakan Erdoğan'ın bu ay yaşanan protesto gösterilerine karşı tutumuna kurban gittiğini yazıyor.
"Berlin Ankara'nın AB yolunu kesti" başlıklı haberin altında yayımlanan değerlendirmede, Avrupa Birliği'nin bir yandan Erdoğan'ın "paranoyak ve hoşgörüsüz davranışları" ile kentli Türkiye'nin farklılıklarına yaklaşma konusunda bir dengede yürümesi gerektiği yazıyor. Artarda üç seçimi oylarını artırarak kazanan Başbakan Erdoğan'ın kendi hükümetine karşı laik elitleri iktidara taşımak isteyen uluslararası bir komplodan şüphelendiğini belirten yazar, AKP'nin varlıklı bir orta sınıf yaratma başarısının bir sonucu olan daha fazla demokratik aktivizm ile baş edebilme kapasitesi gösteremediğini de ifade ediyor.
Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki muhalefetini yumuşattığını ancak bu kez Almanya'nın gösterilere karşı tutum gerekçesiyle yeni fasıl açılmasını engellediğini belirten yazar, Avrupa Birliği'nin birlik iddialarına rağmen Türkiye ile ilişkilere kültürel olarak yeterli olmadığını görüşünü işliyor.
"AB'nin Erdoğan'a faydası"
Gardner, AB'ye karşı sert açıklamalar yapan Erdoğan'ın birlik kurallarının koruması olmasa 10 yıl önce iktidara gelemeyeceğini, ordunun siyasetteki etkisini bu sayede kırdığını da belirtiyor. İktidarın oyların yüzde 50'sini aldığını sık sık vurgulayarak, diğer yüzde 50'yi görmezden gelme hakkı varmış gibi davrandığını belirten yazar, Almanya'nın katı muhalefetinin AB'nin yumuşak gücünün etkisini gösteren bir örnek olarak değil, hayati önem taşıyan bir ilişkinin tabutuna son çivi olarak hatırlanabileceğini de ifade ediyor. Guardian gazetesi ise Gezi Parkı protestolarına karşı polis müdahalesine oldukça geniş bir yer ayırıyor.
"Türkiye her zamankinden fazla bölünmüş durumda"
Ian Traynor ve Constanze Letsch imzalı değerlendirmede, Türkiye'nin her zamankinden çok daha fazla bölünmüş durumda olduğu görüşü savunuluyor. Gazeteye göre, kitlesel gösterilere otoriter yanıt vermek, ülkenin bir zamanlar her şeye kadir başbakanını ülkesinde ve dışarıda daha güçsüz bir hale getirdi. Başbakan Erdoğan'ın ülkeyi "dostlar ve düşmanlar" olarak bölmekle suçlandığını ifade eden gazete, siyaset bilimci Ahmet İnsel'in başbakan Erdoğan'ın fazla başarının etkisi altında fazlasıyla bir kontrol etme eğilimi içinde olduğu görüşünü de aktarıyor. Guardian, Uluslararası Af Örgütü Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner'ın "Erdoğan'ın söylemi başından beri negatif ve kışkırtıcıydı. Konuşmaları yalnızca protestoculara yönelik olmakla kalmadı protestocuların haklarını savunanları da içermeye başladı" şeklindeki sözlerini de aktarıyor.
"AK PARTİ TABANI SADIK AMA BEDELİ VAR"
Ancak bunun bir bedeli var dergiye göre: Protestoları bastırmanın bedeli "Türkiye'yi bir bölgesel güç haline getiren ve siyasi İslam ile demokrasinin mükemmel bir şekilde birarada yaşayabilir bir karışım olduğunu gösteren Erdoğan'ın uluslararası itibarı kötü bir şekilde çizildi. Kendisini eleştirenler, onu sevmemekle birlikte, ondan korkuyorlar da. Başbakanının istediği de bu gibi görünüyor."
Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre, aralarında ondan fazla gazeteci olmak üzere 7 binden fazla göstericinin yaralandığı ve beş kişinin öldüğü, sağlık durumları kritik olan insanlar olduğu da derginin değerlendirmesinde aktarılan noktalardan. "Bu arada, provokatör olarak adlandırılanlara karşı bir cadı avı da başladı. Yüzlerce gösterici tutuklandı. İnsan hakları kuruluşları, Gezi Parkı'ndaki komüne yiyecek taşımak gibi "suçlardan" tutuklu insanlar olduğunu duyuruyor. Yaralıları tedavi eden doktorlar, onları savunan avukatlar ve Erdoğan'ın hükümetine karşı küresel bir komplonun parçası olmakla suçladığı diğerleri yakalandı. AK Parti destekçisi gruplar İstanbul'daki bir muhalefet partisi bürosuna saldırdı."
AB ile bozulan ilişkiler
Economist, Gezi Parkı eylemleri ve hükümetin tepkisi konusunda İçişleri Bakanı Muammer Güler'in sosyal medyanın üzerine gitme planlarını ve Erdoğan'ın düşmanı olduğu düşünülenlere karşı saldırgan twitler atıldığını da yazıyor. Derginin yazarı Amberin Zaman kendisine hakaret içeren twitler atıldığını da belirtiyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri de kötüye gidiyor diye yazan dergi örnek olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in Brüksel'e yapacağı ziyareti iptal etmesini, Erdoğan'ın "Tanımıyorum" demesini ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında açılacak yeni fasıla Almanya Başbakanı Angela Merkel'in karşı çıkmasını gösteriyor.
Economist son olarak Erdoğan'ın Kürt açılımını da sorguluyor ve hükümeti "Savaşa hazırlanmakla" suçlayan PKK komutanı Karayılan'ın sözlerini hatırlatıyor. Karayılan'ın insansız hava araçlarının Kuzey Irak'taki PKK kampları üzerindeki keşif uçuşlarına tekrar başladığını söylediğini buna karşılık "Türkiye'nin ılımlı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "reformlar devam edecek" sözleriyle ortamdaki karamsarlığı kırmaya çalıştığını da belirtiyor.
"Berlin Ankara'nın AB yolunu kesti"
Financial Times gazetesinden David Gardner ise Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tekrar müzakere masasına dönme şansının Başbakan Erdoğan'ın bu ay yaşanan protesto gösterilerine karşı tutumuna kurban gittiğini yazıyor.
"Berlin Ankara'nın AB yolunu kesti" başlıklı haberin altında yayımlanan değerlendirmede, Avrupa Birliği'nin bir yandan Erdoğan'ın "paranoyak ve hoşgörüsüz davranışları" ile kentli Türkiye'nin farklılıklarına yaklaşma konusunda bir dengede yürümesi gerektiği yazıyor. Artarda üç seçimi oylarını artırarak kazanan Başbakan Erdoğan'ın kendi hükümetine karşı laik elitleri iktidara taşımak isteyen uluslararası bir komplodan şüphelendiğini belirten yazar, AKP'nin varlıklı bir orta sınıf yaratma başarısının bir sonucu olan daha fazla demokratik aktivizm ile baş edebilme kapasitesi gösteremediğini de ifade ediyor.
Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki muhalefetini yumuşattığını ancak bu kez Almanya'nın gösterilere karşı tutum gerekçesiyle yeni fasıl açılmasını engellediğini belirten yazar, Avrupa Birliği'nin birlik iddialarına rağmen Türkiye ile ilişkilere kültürel olarak yeterli olmadığını görüşünü işliyor.
"AB'nin Erdoğan'a faydası"
Gardner, AB'ye karşı sert açıklamalar yapan Erdoğan'ın birlik kurallarının koruması olmasa 10 yıl önce iktidara gelemeyeceğini, ordunun siyasetteki etkisini bu sayede kırdığını da belirtiyor. İktidarın oyların yüzde 50'sini aldığını sık sık vurgulayarak, diğer yüzde 50'yi görmezden gelme hakkı varmış gibi davrandığını belirten yazar, Almanya'nın katı muhalefetinin AB'nin yumuşak gücünün etkisini gösteren bir örnek olarak değil, hayati önem taşıyan bir ilişkinin tabutuna son çivi olarak hatırlanabileceğini de ifade ediyor. Guardian gazetesi ise Gezi Parkı protestolarına karşı polis müdahalesine oldukça geniş bir yer ayırıyor.
"Türkiye her zamankinden fazla bölünmüş durumda"
Ian Traynor ve Constanze Letsch imzalı değerlendirmede, Türkiye'nin her zamankinden çok daha fazla bölünmüş durumda olduğu görüşü savunuluyor. Gazeteye göre, kitlesel gösterilere otoriter yanıt vermek, ülkenin bir zamanlar her şeye kadir başbakanını ülkesinde ve dışarıda daha güçsüz bir hale getirdi. Başbakan Erdoğan'ın ülkeyi "dostlar ve düşmanlar" olarak bölmekle suçlandığını ifade eden gazete, siyaset bilimci Ahmet İnsel'in başbakan Erdoğan'ın fazla başarının etkisi altında fazlasıyla bir kontrol etme eğilimi içinde olduğu görüşünü de aktarıyor. Guardian, Uluslararası Af Örgütü Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner'ın "Erdoğan'ın söylemi başından beri negatif ve kışkırtıcıydı. Konuşmaları yalnızca protestoculara yönelik olmakla kalmadı protestocuların haklarını savunanları da içermeye başladı" şeklindeki sözlerini de aktarıyor.