"Türkiye'den sermaye çıkışı çok şükür yok"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, piyasalardaki hareketlenmenin geçici olduğunu belirtti
İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu yılllık toplantısına katılan Babacan, temaslarını AA'ya değerlendirdi.
Babacan, Türkiye'nin son 11 yıldaki ekonomik performansıyla, siyasi reformlarıyla, ilerleyen demokrasisiyle güçlenen ekonomisiyle bütün dünyanın ilgi odağı haline geldiğini vurgulayarak, şunları ifade etti: "11 yılda milli gelirimiz 3 kattan fazla arttı. Türkiye'nin dışa açıklığının en önemli göstergelerinden biri olan ihracatımız bu süre içerisinde 4 kattan fazla arttı. Türkiye'de gelir dağılımı düzeliyor, yoksulluk göstergeleri doğru yönde hareket ediyor. Son 4 yılda Türkiye'de tam 6 milyon yeni istihdam oluştu. Aynı 4 yılda biz Avrupa'nın kaybettiği istihdamdan daha fazlasını sadece Türkiye olarak oluşturduk. Dolayısıyla böylesine başarılı olarak anılan, böylesine hızlı gelişen bir Türkiye'de son 5-6 haftadır yaşadıklarımız yine herkesin çok ilgisini çekiyor, çok ciddi bir merak söz konusu, anlamaya çalışıyorlar. Fakat olanlar bir başka ülkede olan ya da Türkiye'nin kendi tarihinde olan hiçbir olaya benzemiyor. Çok farklı bir gelişme. Haliyle anlamakta güçlük çekebiliyorlar."
Türkiye'de "17 Aralık süreci" olarak adlandırılan olayları sadece uluslararası basından takip eden yabancı yatırımcıların gerçekte ne olup bittiği konusunda hala kafalarında soru işaretleri bulunduğunu, buna mukabil Türkiye'ye gelip giden, yatırım yapan iş çevrelerinin bu süreci doğru okuyabildiğini anlatan Babacan, bu gruptakilerin "Biz Türkiye'ye zaten uzun vade için geldik, kısa vadeli bu hareketler hep olur, inişler çıkışlar yaşanır, fakat ben bugün yatırım yaparsam 5 sene sonra, 10 sene sonra kesinlikle Türkiye'deki yatırımların güvencededir ve makul getiriler gelecektir" diye konuştuğunu aktardı.
Ali Babacan, "Ama daha kısa vadeli bakanlar, hani "3-5 ay gireyim çıkayım da arada biraz para kazanayımcılar" da var biliyorsunuz, bunlar daha çok sıcak para diye ifade ettiğimiz yatırımcılar, onlar için tabii bu dönemler biraz ürkütücü" tespitinde bulundu. Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası ve faiz koridoruyla kısa vadeli sermaye açısından Türkiye'nin cazibesini önemli ölçüde azalttığını hatırlatan Babacan, "Dolayısıyla Türkiye'de kısa vadeli sermaye bu olaylardan önce fazla yoktu. İçerideki sermaye de uzun vadeye baktığı için çok şükür biz endişe edecek bir şey görmüyoruz" şeklinde konuştu.
Babacan, "Türkiye'de varlıklar yeniden fiyatlandırılıyor, yani hisse senedi fiyatları yeniden fiyatlandırılıyor, Türkiye'nin para birimi lira tekrar fiyatlandırılıyor, bonolar tahviller yeniden fiyatlandırılıyor, faiz hadleri yeni bir denge arayışı içerisinde. Ama sermaye çıkışı diye adlandırabileceğimiz bir gelişme çok şükür yok" dedi.
"Temel önceliğimiz..."
Olanların iş dünyasını bir miktar tedirgin ettiğini dile getiren Babacan, şöyle devam etti: "Özellikle 25 Aralık dalgası dediğimiz, bazı iş adamlarımızın gözaltına alınma çabası ya da bazı iş adamlarımızın mal varlıklarına tedbir konma kararları bunlar iş dünyası açısından çok ciddi tedirginlik verici unsurlar. Hele hele kökenine inip baktığınızda, tek bir savcı, tek bir hakim ve bir grup polisle böylesine bir operasyonun yapılıyor olması iş dünyası üzerinde belli bir endişeye sebep oldu, bu bir gerçek. Onun için bizim şu anda temel önceliğimiz bir an önce Türkiye'de bir tane devlet var, bir tane hükümet var, bunun dışındaki yapılanmalara ya da devletin bazı birimlerinde farklı bir gündem ve farklı bir hedefle hareket etmek isteyenlere izin vermeyeceğimizi bir an önce ortaya koymamız. Kısa vadeli önceliğimiz bu."
HSYK tasarısının ve bu konudaki diğer çabaların bu amaca dönük olduğunu anlatan Babacan, "Hem içeriye 'hem dışarıya Türkiye'de tek bir hükümet var, tek bir devlet var, bunun haricindeki yapılanmalara da izin verilmez' mesajını verebilmek, ama bunu yaparken de mutlaka evrensel hukuk normlarını dikkate almak, bunları korumak önemli. Bu konuda referanslarımız Avrupa Konseyi normlarıdır, Avrupa Birliği normlarıdır. Anayasamızın mutlaka sapasağlam yerinde olması ve yaptığımız her şeyin anayasa çerçevesinde olması, yine yargının bağımsızlığına ve güçler ayrımına dikkat etmemiz ve aynı zamanda yargının tarafsız çalışacağı bir görevlendirme yapabilmemiz önemli. Yani yargının bağımsızlığı önemli ama yargı mensuplarının tarafsız çalışabilmesi de önemli. Belli bir yapı içerisinde, belli bir emir-komuta zinciri içerisinde hareket eden savcılar, hakimler görüldüğü zaman tabii ki er ya da geç gereğini yapmak gerekiyor" diye konuştu.
Babacan, "Bu yaşadığımız olaylar, özellikle bahsettiğim girişimler seçim takvimiyle yakından ilişkili diye düşünüyorum. Neden derseniz, bu ortaya atılan iddialara baktığınızda ve biriktirilen dosyalara baktığınızda bunlar son 3 ayda, 6 ayda başlatılan süreçler değil. 1,5 sene, 2 sene, 3 sene önce başlatılan süreçler. Bütün bu takip, dosya oluşturma uzun süredir devam ediyor, biriktiriliyor. Orada iddia edilen bazı suçlar var, bu iddia edilen suçların tekrarı da gözleniyor. Halbuki gözlendiği, bulunduğu zaman hemen harekete geçilmesi lazım, geçilmiyor. İzliyorlar gözlüyorlar, seçimler yaklaşınca birdenbire bunlar ortaya çıkmaya başlıyor" dedi.
"Piyasalar üzerindeki bir numaralı etkili faktör hala Fed'in politikaları"
Piyasalardaki son hareketlerin en önemli nedeninin Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) aşırı genişlemeci para politikasını bir miktar normalleştirme çabası olduğunu belirten Babacan, "Mesela perşembe ve cuma günkü piyasa hareketlerinde asıl belirleyici olan dış konjonktür idi. Perşembe ve cuma günü içerde ekstra bir şey yaşamadık, yeni bir operasyon olmadı. Ama Rusya, Brezilya, Hindistan, Arjantin'e bakın. Arjantin Pezosu bir günde yüzde 15 değer kaybetti. Dışarda olup bitenlerin bizim piyasalar üzerindeki etkisini gördük. Hatta mayıstan bugüne kadarki sürece bakarsak piyasalar üzerindeki bir numaralı etkili faktör hala ABD Merkez Bankası'nın politikaları. Ama bunun üzerine bizim kendi iç siyasi gelişmelerimiz de kuşkusuz bir miktar daha etki yapıyor" değerlendirmesini yaptı.
Babacan, son dönemdeki döviz talebinin büyük ölçüde döviz borcu olan ya da ithalat yapan şirketlerin satın alma takvimini değiştirmesinden, öne almasından kaynaklandığını ifade ederek, "Ama kur bu noktadayken hala böyle yapmak isterler mi istemezler mi onu da önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Ama yine de biz bu durumun, bütün bu hareketlenmenin geçici olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik geleceği, uzun vadeli siyasi geleceği çok çok olumludur. Türkiye'ye güvenen mutlaka şimdiye kadar kazanmıştır, bundan sonra da kazanmaya devam edecektir" mesajını verdi.
Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da revizyon ihtimalini değerlendiren Babacan, "Bugün itibariyle henüz çok erken. Çünkü piyasa göstergelerinin nerelerde denge bulacağını bir miktar daha izlememiz gerekecek. O denge bulma arayışı belli bir noktaya ulaşınca belki o gün döner bakarız, kurdaki hareketlenme ne kadardır, bu ne kadar kalıcıdır, bunun enflasyona geçişkenliği ne kadardır. Güven göstergeleri önemli. Bu göstergeler nereden nereye hareket etmiştir. Bu iç tüketime, yatırım planlarına ne kadar yansımıştır. Bunların hepsinin o gün tekrar değerlendirmesini yapıp gerekiyorsa bütün hedefler, tahminler gözden geçirilebilir" diye konuştu.
Babacan, "Henüz yılın başındayız. Siyasi ve ekonomik alanda bu kadar hızlı gelişmelerin olduğu bir dönemde sıhhatli tahmin yapmak güç olabilir. Bugün ne açıklasak bir hafta sonra durum farklılaşabilir. Onun için biz biraz daha bekleyeceğiz. Piyasalarda bir dengenin oluşmasını, biraz daha öngörülebilirlik oluşmasını bekleyeceğiz. Sonra gerekiyorsa tahmin çalışmalarımızı revize edeceğiz. Bugün itibariyle öyle bir şey (gündemimizde) yok" dedi.
Babacan, Türkiye'nin son 11 yıldaki ekonomik performansıyla, siyasi reformlarıyla, ilerleyen demokrasisiyle güçlenen ekonomisiyle bütün dünyanın ilgi odağı haline geldiğini vurgulayarak, şunları ifade etti: "11 yılda milli gelirimiz 3 kattan fazla arttı. Türkiye'nin dışa açıklığının en önemli göstergelerinden biri olan ihracatımız bu süre içerisinde 4 kattan fazla arttı. Türkiye'de gelir dağılımı düzeliyor, yoksulluk göstergeleri doğru yönde hareket ediyor. Son 4 yılda Türkiye'de tam 6 milyon yeni istihdam oluştu. Aynı 4 yılda biz Avrupa'nın kaybettiği istihdamdan daha fazlasını sadece Türkiye olarak oluşturduk. Dolayısıyla böylesine başarılı olarak anılan, böylesine hızlı gelişen bir Türkiye'de son 5-6 haftadır yaşadıklarımız yine herkesin çok ilgisini çekiyor, çok ciddi bir merak söz konusu, anlamaya çalışıyorlar. Fakat olanlar bir başka ülkede olan ya da Türkiye'nin kendi tarihinde olan hiçbir olaya benzemiyor. Çok farklı bir gelişme. Haliyle anlamakta güçlük çekebiliyorlar."
Türkiye'de "17 Aralık süreci" olarak adlandırılan olayları sadece uluslararası basından takip eden yabancı yatırımcıların gerçekte ne olup bittiği konusunda hala kafalarında soru işaretleri bulunduğunu, buna mukabil Türkiye'ye gelip giden, yatırım yapan iş çevrelerinin bu süreci doğru okuyabildiğini anlatan Babacan, bu gruptakilerin "Biz Türkiye'ye zaten uzun vade için geldik, kısa vadeli bu hareketler hep olur, inişler çıkışlar yaşanır, fakat ben bugün yatırım yaparsam 5 sene sonra, 10 sene sonra kesinlikle Türkiye'deki yatırımların güvencededir ve makul getiriler gelecektir" diye konuştuğunu aktardı.
Ali Babacan, "Ama daha kısa vadeli bakanlar, hani "3-5 ay gireyim çıkayım da arada biraz para kazanayımcılar" da var biliyorsunuz, bunlar daha çok sıcak para diye ifade ettiğimiz yatırımcılar, onlar için tabii bu dönemler biraz ürkütücü" tespitinde bulundu. Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası ve faiz koridoruyla kısa vadeli sermaye açısından Türkiye'nin cazibesini önemli ölçüde azalttığını hatırlatan Babacan, "Dolayısıyla Türkiye'de kısa vadeli sermaye bu olaylardan önce fazla yoktu. İçerideki sermaye de uzun vadeye baktığı için çok şükür biz endişe edecek bir şey görmüyoruz" şeklinde konuştu.
Babacan, "Türkiye'de varlıklar yeniden fiyatlandırılıyor, yani hisse senedi fiyatları yeniden fiyatlandırılıyor, Türkiye'nin para birimi lira tekrar fiyatlandırılıyor, bonolar tahviller yeniden fiyatlandırılıyor, faiz hadleri yeni bir denge arayışı içerisinde. Ama sermaye çıkışı diye adlandırabileceğimiz bir gelişme çok şükür yok" dedi.
"Temel önceliğimiz..."
Olanların iş dünyasını bir miktar tedirgin ettiğini dile getiren Babacan, şöyle devam etti: "Özellikle 25 Aralık dalgası dediğimiz, bazı iş adamlarımızın gözaltına alınma çabası ya da bazı iş adamlarımızın mal varlıklarına tedbir konma kararları bunlar iş dünyası açısından çok ciddi tedirginlik verici unsurlar. Hele hele kökenine inip baktığınızda, tek bir savcı, tek bir hakim ve bir grup polisle böylesine bir operasyonun yapılıyor olması iş dünyası üzerinde belli bir endişeye sebep oldu, bu bir gerçek. Onun için bizim şu anda temel önceliğimiz bir an önce Türkiye'de bir tane devlet var, bir tane hükümet var, bunun dışındaki yapılanmalara ya da devletin bazı birimlerinde farklı bir gündem ve farklı bir hedefle hareket etmek isteyenlere izin vermeyeceğimizi bir an önce ortaya koymamız. Kısa vadeli önceliğimiz bu."
HSYK tasarısının ve bu konudaki diğer çabaların bu amaca dönük olduğunu anlatan Babacan, "Hem içeriye 'hem dışarıya Türkiye'de tek bir hükümet var, tek bir devlet var, bunun haricindeki yapılanmalara da izin verilmez' mesajını verebilmek, ama bunu yaparken de mutlaka evrensel hukuk normlarını dikkate almak, bunları korumak önemli. Bu konuda referanslarımız Avrupa Konseyi normlarıdır, Avrupa Birliği normlarıdır. Anayasamızın mutlaka sapasağlam yerinde olması ve yaptığımız her şeyin anayasa çerçevesinde olması, yine yargının bağımsızlığına ve güçler ayrımına dikkat etmemiz ve aynı zamanda yargının tarafsız çalışacağı bir görevlendirme yapabilmemiz önemli. Yani yargının bağımsızlığı önemli ama yargı mensuplarının tarafsız çalışabilmesi de önemli. Belli bir yapı içerisinde, belli bir emir-komuta zinciri içerisinde hareket eden savcılar, hakimler görüldüğü zaman tabii ki er ya da geç gereğini yapmak gerekiyor" diye konuştu.
Babacan, "Bu yaşadığımız olaylar, özellikle bahsettiğim girişimler seçim takvimiyle yakından ilişkili diye düşünüyorum. Neden derseniz, bu ortaya atılan iddialara baktığınızda ve biriktirilen dosyalara baktığınızda bunlar son 3 ayda, 6 ayda başlatılan süreçler değil. 1,5 sene, 2 sene, 3 sene önce başlatılan süreçler. Bütün bu takip, dosya oluşturma uzun süredir devam ediyor, biriktiriliyor. Orada iddia edilen bazı suçlar var, bu iddia edilen suçların tekrarı da gözleniyor. Halbuki gözlendiği, bulunduğu zaman hemen harekete geçilmesi lazım, geçilmiyor. İzliyorlar gözlüyorlar, seçimler yaklaşınca birdenbire bunlar ortaya çıkmaya başlıyor" dedi.
"Piyasalar üzerindeki bir numaralı etkili faktör hala Fed'in politikaları"
Piyasalardaki son hareketlerin en önemli nedeninin Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) aşırı genişlemeci para politikasını bir miktar normalleştirme çabası olduğunu belirten Babacan, "Mesela perşembe ve cuma günkü piyasa hareketlerinde asıl belirleyici olan dış konjonktür idi. Perşembe ve cuma günü içerde ekstra bir şey yaşamadık, yeni bir operasyon olmadı. Ama Rusya, Brezilya, Hindistan, Arjantin'e bakın. Arjantin Pezosu bir günde yüzde 15 değer kaybetti. Dışarda olup bitenlerin bizim piyasalar üzerindeki etkisini gördük. Hatta mayıstan bugüne kadarki sürece bakarsak piyasalar üzerindeki bir numaralı etkili faktör hala ABD Merkez Bankası'nın politikaları. Ama bunun üzerine bizim kendi iç siyasi gelişmelerimiz de kuşkusuz bir miktar daha etki yapıyor" değerlendirmesini yaptı.
Babacan, son dönemdeki döviz talebinin büyük ölçüde döviz borcu olan ya da ithalat yapan şirketlerin satın alma takvimini değiştirmesinden, öne almasından kaynaklandığını ifade ederek, "Ama kur bu noktadayken hala böyle yapmak isterler mi istemezler mi onu da önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Ama yine de biz bu durumun, bütün bu hareketlenmenin geçici olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik geleceği, uzun vadeli siyasi geleceği çok çok olumludur. Türkiye'ye güvenen mutlaka şimdiye kadar kazanmıştır, bundan sonra da kazanmaya devam edecektir" mesajını verdi.
Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da revizyon ihtimalini değerlendiren Babacan, "Bugün itibariyle henüz çok erken. Çünkü piyasa göstergelerinin nerelerde denge bulacağını bir miktar daha izlememiz gerekecek. O denge bulma arayışı belli bir noktaya ulaşınca belki o gün döner bakarız, kurdaki hareketlenme ne kadardır, bu ne kadar kalıcıdır, bunun enflasyona geçişkenliği ne kadardır. Güven göstergeleri önemli. Bu göstergeler nereden nereye hareket etmiştir. Bu iç tüketime, yatırım planlarına ne kadar yansımıştır. Bunların hepsinin o gün tekrar değerlendirmesini yapıp gerekiyorsa bütün hedefler, tahminler gözden geçirilebilir" diye konuştu.
Babacan, "Henüz yılın başındayız. Siyasi ve ekonomik alanda bu kadar hızlı gelişmelerin olduğu bir dönemde sıhhatli tahmin yapmak güç olabilir. Bugün ne açıklasak bir hafta sonra durum farklılaşabilir. Onun için biz biraz daha bekleyeceğiz. Piyasalarda bir dengenin oluşmasını, biraz daha öngörülebilirlik oluşmasını bekleyeceğiz. Sonra gerekiyorsa tahmin çalışmalarımızı revize edeceğiz. Bugün itibariyle öyle bir şey (gündemimizde) yok" dedi.