TÜSİAD'dan Brexit açıklaması
TÜSİAD Birleşik Krallık'ın AB üyeliğinden ayrılma kararına ilişkin bir açıklama yaptı.
TÜSİAD, İngiltere'nin AB'den ayrılma kararıyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi; “1973 yılında Avrupa Topluluğu’na üye olan Birleşik Krallık’ta dün yapılan referandum sonucunda halkın çoğunluğu Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde oy kullanmıştır. Ayrılma görüşmelerinin birkaç yıl sürmesi beklenen bu gelişmenin yönetilmesinde tarafların uzun dönemli refah politikalarını dikkate alan bilinçli ve sorumlu bir şekilde hareket etmesi en büyük beklentidir.
Son krizlerin de ortaya koyduğu şekilde, AB’nin kendi içinde farklılaştırılmış bir entegrasyon modeli yönünde evrildiğini görüyoruz. Bununla birlikte değişmeyen ve kesin olan bir nokta AB’nin bir değerler birliği, çıkarlar dayanışması ve değişimci bir proje olduğudur. Ulusüstü birlik projelerinin en geniş ve kapsamlısı olan AB’yi ekonomik ve sosyal sorunların kaynağı olarak değil, çözümü olarak gören anlayışın güç kazanması arzumuzdur.
Uluslararası alanda pek çok sorunun yaşandığı bu dönemde Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma kararı, AB’yi küresel alanda ekonomik ve siyasi olarak daha güçlü bir yapı olma hedefinden alıkoymamalı, uzun dönemli refah perspektifini tehlikeye atan bir politika izlenmemelidir.
'AB ÜYELİĞİ TEMEL POLİTİKA HEDEFİ OLARAK GÖRÜLMELİ'
Dünyanın 5. büyük ekonomisi olan Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinden ayrılma kararının Türkiye’nin AB üyeliği sürecinden bağımsız değerlendirilmesi gerekir. AB’nin farklılaşmış, çok çemberli bir entegrasyon modeline doğru evrilmesi önemli bir gelişmedir. Türkiye geniş AB çemberinin kurumsal yapıları içinde üye olarak yer almalı ve üyeliğin gerektirdiği reform ve kazanımları en iyi şekilde değerlendirmelidir.
Türkiye’nin AB üyelik süreci transatlantik dünyanın sahip olduğu çoğulcu bir demokrasi, modern, dinamik ve düzenlenmiş bir piyasa ekonomisi, küresel ekonomik rekabet gücü, öngörülebilir bir hukuk sistemi, sosyal ilerleme ve yüksek yaşam standartlarının temel anahtarı konumunda olmuştur. Bu bağlamda AB üyeliği Türkiye’nin tüm politika alanlarında dönüşüm yaratacak temel politika hedefi olarak görülmelidir.”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi; “1973 yılında Avrupa Topluluğu’na üye olan Birleşik Krallık’ta dün yapılan referandum sonucunda halkın çoğunluğu Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde oy kullanmıştır. Ayrılma görüşmelerinin birkaç yıl sürmesi beklenen bu gelişmenin yönetilmesinde tarafların uzun dönemli refah politikalarını dikkate alan bilinçli ve sorumlu bir şekilde hareket etmesi en büyük beklentidir.
Son krizlerin de ortaya koyduğu şekilde, AB’nin kendi içinde farklılaştırılmış bir entegrasyon modeli yönünde evrildiğini görüyoruz. Bununla birlikte değişmeyen ve kesin olan bir nokta AB’nin bir değerler birliği, çıkarlar dayanışması ve değişimci bir proje olduğudur. Ulusüstü birlik projelerinin en geniş ve kapsamlısı olan AB’yi ekonomik ve sosyal sorunların kaynağı olarak değil, çözümü olarak gören anlayışın güç kazanması arzumuzdur.
Uluslararası alanda pek çok sorunun yaşandığı bu dönemde Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma kararı, AB’yi küresel alanda ekonomik ve siyasi olarak daha güçlü bir yapı olma hedefinden alıkoymamalı, uzun dönemli refah perspektifini tehlikeye atan bir politika izlenmemelidir.
'AB ÜYELİĞİ TEMEL POLİTİKA HEDEFİ OLARAK GÖRÜLMELİ'
Dünyanın 5. büyük ekonomisi olan Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinden ayrılma kararının Türkiye’nin AB üyeliği sürecinden bağımsız değerlendirilmesi gerekir. AB’nin farklılaşmış, çok çemberli bir entegrasyon modeline doğru evrilmesi önemli bir gelişmedir. Türkiye geniş AB çemberinin kurumsal yapıları içinde üye olarak yer almalı ve üyeliğin gerektirdiği reform ve kazanımları en iyi şekilde değerlendirmelidir.
Türkiye’nin AB üyelik süreci transatlantik dünyanın sahip olduğu çoğulcu bir demokrasi, modern, dinamik ve düzenlenmiş bir piyasa ekonomisi, küresel ekonomik rekabet gücü, öngörülebilir bir hukuk sistemi, sosyal ilerleme ve yüksek yaşam standartlarının temel anahtarı konumunda olmuştur. Bu bağlamda AB üyeliği Türkiye’nin tüm politika alanlarında dönüşüm yaratacak temel politika hedefi olarak görülmelidir.”