Vehbi Koç'u hayır işlerine yönelten hadis!

Sene 1948’di. Vehbi Koç, çok güvendiği birkaç dostunu; dönemin Diyanet İşleri Başkanı merhum Hamdi Akseki, Temyiz Daire Başkanlarından Ali Himmet Berki, Cami Yaptırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve veznedarı Raşit Çavuşoğlu, Cafer Tüzel ve Hulki Alisbah’ı akşam yemeğinde ağırladı

Vehbi Koç: İşe başlayıp biraz para kazandıktan sonra mahallemde, çarşımda, halk arasında muhtaç olanlara yardım etmekten büyük zevk almaya başladım. İsraftan her zaman kaçındım. Boş yere yanan elektrik, akan su, gereksiz kullanılan bir araba için daima mücadele ettim, fakat yerine ve hayır işlerine giden parayı harcamaktan zevk duydum ve şuna inandım ki toplum içinde bulunanlara yardım yapanlara Allah daima yardım eder, birkaç mislini verir. Gerçekten de hayatımda ben bu zevkleri tattım, Allah da bana istediğimden çok fazlasını verdi. Aradan yıllar geçti. İş adamlarının hayır işlerine, sosyal bir hizmet olarak, sistemli bir şekilde başlamalarının zamanı geldiğine inandım ve bu işte birkaç örnek de vererek, öncülük yapmak istedim.
Koç Topluluğu’nun kurucusu merhum Vehbi Koç’un bu sözleri, Koç Topluluğu’nun toplumsal sorumluluk anlayışının temelini oluşturması ve bir nevi yol haritası olması bakımından oldukça önemli. Zira Koç Topluluğu köklü iş kültürünün yanı sıra toplumsal yanını da güçlü tutarak, her yıl kurumsal yurttaşlık bilinci dahilinde çok çeşitli toplumsal paylaşım projelerine destek veriyor, yaşadığımız toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, çalışanları ve onların ailelerine, yerel halka ve diğer paydaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla önemli çalışmaların altına imzasını atıyor. Topluluğun kuruluşundan itibaren Koç Ailesi’nin gerçekleştirdiği bireysel hayır işleri, 1969’da kurulan Türkiye’nin ilk özel vakfı Vehbi Koç Vakfı ile kurumsal bir yapıya bürünüyor. Bunun da etkisiyle 90 yıl boyunca gerçekleştirilen hayır işleri hem dokunduğu hayatlar hem de ele alınan konular açısından çok geniş bir alana yayılıyor.
Vehbi Koç: Muhtaca Yardım Yapana Allah Daha Fazlasını Verir
Vehbi Koç, başarılı ticari hayatının yanı sıra toplumsal sorunların çözümünde her bireye sorumluluk düştüğüne inanan gerçek bir hayırseverdi. 1931 yılında ilk Avrupa yolculuğunu ve 1946’da ilk Amerika yolculuğunu gerçekleştiren Vehbi Koç, bu yolculukları sırasında iş insanları tarafından hayır işleri yapılmasının toplumsal açıdan ne kadar gerekli olduğunu anladı. Amerika’daki üniversite ve hastanelerin çoğu vakıftı ve bu kurumların levhalarında iş insanlarının isimleri yazıyordu. Gördüklerinden bir hayli etkilenen Vehbi Koç’un yurda döner dönmez aklında tek bir mesele vardı: İnsanlara faydalı olacak bir tesis yaptırmak.
Hayatı boyunca, pek çok alanda söz sahibi olmakla birlikte, tevazuyu asla elden bırakmayan Vehbi Koç, güvendiği insanların fikirlerine danışmaya büyük önem verirdi. Bu konuda da çevresindekilere danıştı, fikir aldı: Ne yaptırmalıydı: Cami, kütüphane, öğrenci yurdu…
Vehbi Koç'u En Çok Etkileyen Hadis
Sene 1948’di. Vehbi Koç, çok güvendiği birkaç dostunu; dönemin Diyanet İşleri Başkanı merhum Hamdi Akseki, Temyiz Daire Başkanlarından Ali Himmet Berki, Cami Yaptırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve veznedarı Raşit Çavuşoğlu, Cafer Tüzel ve Hulki Alisbah’ı akşam yemeğinde ağırladı.
Yemek sonrası yapılan fikir alışverişinde Hulki Alisbah’ın sözleri, Vehbi Koç’un da bu konudaki fikrini netleştirecekti. Alisbah: “Allah ve Peygamberimizin indinde, öğrenci yurdu camiden daha erdemli” demiş ve bu sözünü bir hadisle açıklamıştı: “İnsan ölünce defteri kapanır. Ancak üç şey öldükten sonra da defterine sevap yazdırmaya devam eder: Süreklilik sağlayan bir bağış, yani vakıf, yararlanılacak bir ilim ve ana babasına hayır duası getirecek iyi evlat.” Bu hadise göre, yapılacak bir öğrenci yurdu hem vakıf vazifesi görecek hem ilme faydalı olacak hem de iyi evlatlar yetiştirilmesini sağlayacaktı. Vehbi Koç o akşam bir öğrenci yurdu yaptırmaya karar verdi. O döneme kadar gerçekleştirdiği yardımlardan farklı olarak kalıcı bir eser inşa ettirdi.

Öğrencilerin en verimli şekilde çalışabilmesi ve rahat edebilmesi gözetilerek tasarlanan ilk Vehbi Koç Öğrenci Yurdu 1951 Mayıs’ında Ankara Üniversitesi’ne teslim edilmek üzere hazırdı. Böylece 1946’da çıkılan bir Amerika seyahati, yalnızca dört sene sonra, öğrencilere kalacak yer sağlayan bir yurdun temellerinin atılmasını sağladı.

Vehbi Koç’un yurt açılışında yaptığı konuşma ise mermer üzerine yazılıp yurdun girişine konulacaktı:

“Yurtlu Genç Arkadaş,
Bu esere sen ilham verdin.
O, senindir. Ben yalnız naçiz bir vasıtayım (…)”

YILLARIN BİRİKİMİ HAZİNE’YE BAĞIŞLANDI
Takvimler 1960’ı gösterdiğinde ülke 27 Mayıs Devrimi’nin sebep olduğu sosyolojik ve ekonomik sıkıntılarla baş başaydı. Hazine gelirleri kamu hizmetleri için yeterli değildi. Ekonomik durumu hiç de iyi olmayan halk, bu zor günde devlete faydalı olabilmek adına ziynet eşyalarını Hazine’ye bağışlamaya başlamıştı. Toplumsal olaylara karşı son derece duyarlı olan Vehbi Koç, memleketin bu sıkıntılı durumunda elini taşın altına koyup, yıllarca biriktirdiği 26 külçe altını Hazine’ye bağışladı. Ardından da Ankara Işıklar Caddesi üzerinde yer alan binasını, çocuk hastanesi yapılmak üzere Hazine’ye bıraktı.

Bir yandan topluma faydalı olmak için her türlü desteği vermeye devam eden Vehbi Koç, “Toplum içinde bulunanlara yardım yapanlara Allah daima yardım eder, birkaç mislini verir” sözlerini doğrularcasına kazancını arttırıyordu. Kazancındaki bu artış, Vehbi Koç’u, yeni vakıflar, hastaneler yaptırmak için heyecanlandırıyordu.
O sırada “keatolasti” denen bir yöntemle çok sayıda görme engellinin gözlerini açmayı başaran iki başarılı profesör, Süreyya Gördüren ve Cahit Örgen, bir göz bankası kurulması için arayışa geçmişlerdi. Göz bankası sayesinde hayırseverlerin bağışlayacakları gözleri, ölümlerinden sonra saklanıp ameliyatlarda kullanılabilecek ve görmeyen gözlerin umudu olabilecekti. Bu durumdan, Gördüren’in, kendisine 1957 senesinde yazdığı bir mektup vesilesiyle haberdar olan Vehbi Koç hemen harekete geçip, değerli profesörlerin çalışmaları ve bu çalışmaların ulaştığı başarılarla ilgili detaylı bilgiye sahip olduktan hemen sonra, gerekli göz bankasının kurulmasına destek olmaya karar vermişti. Vehbi Koç’un yanı sıra Kızılay ve Göz Bankası Derneği ile Alman hükümetinin de desteğiyle 3 Aralık 1963 günü 90 yataklı hastanesi, laboratuvarları, klinikleriyle Vehbi Koç Göz Bankası kuruldu.
Hassasiyetini, “Neden bilmiyorum, körlere büyük ilgim vardı. Gözün insan için ne kadar önemli bir organ olduğu hiç aklımdan çıkmaz” sözleriyle dile getiren Vehbi Koç, 1970’te bir bağış daha yaparak Göz Bankası’na ek bir bina daha yaptıracak, daha fazla sayıda görme engelli vatandaşın umut ışığı olacaktı.

SAĞLIK ALANINDA YAPILAN BAĞIŞLAR
O dönemde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü’ne kalp hastalarının teşhis ve araştırmaları için gerekli olan cihazlar bağışlayan Vehbi Koç en az eğitim kadar sağlık alanıyla ilgili de hayır işleri yapmaya özen gösteriyordu. Merhum Vehbi Koç annesini, teyzesini ve dayısını kanserden kaybetmişti ve bu hastalığın acı yüzünü en iyi bilen insanlardan biriydi. “Bir kanser hastasının ne kadar acı çektiğini yakından gördüm” diyordu. 1965 yılının sonlarıydı. Türkiye’de büyükelçilik yapmış olan Amiral Bristol’ün girişimi ve Amerikalı yardımseverlerin bağışları ile kurulan Amiral Bristol Hastanesi (bugünkü adıyla Amerikan Hastanesi), Amerika’dan ek yardım alarak ayakta kalıyordu. Hastane doktorlarından Faruk Turnaoğlu ve Gürbüz Barlas ile yaptığı bir sohbet esnasında, hastanede, kanser tedavisinde büyük faydası görülen kobalt pavyonunun eksik olduğunu öğrenen Vehbi Koç, bu tesisin inşası için yardım etmeyi kabul etti.
Haziran 1967’de hizmete geçen tesis, bir kısmı ücretsiz tedavi gören yoksul hastalardan oluşan kanser hastalarını hayata tutundurmakta büyük pay sahibi oldu. Tesis, başarılı çalışmalarını halen devam ettirerek, bu hastalıktan mustarip hastalara ve ailelerine hayat ışığı olmayı sürdürüyor.
İki önemli girişim: TEV ve Çiçek Fonu

Daha önce üniversiteler için yaptığı bağışların yanı sıra yurt ve araştırma binalarının yapımına da destek veren Vehbi Koç, okumak için maddi desteğe ihtiyacı olan gençlere yardım etmek gerektiğine dair büyük bir inanç taşıyordu. “Devletin verdiği pek çok burs vardır ama her şeyi devletten beklemek yanlıştır” diyordu. Bu düşünceden yola çıkarak, üniversite öğrencilerine burs verecek bir kuruma ihtiyaç olduğunu düşündü ve yanına çok sayıda hayırsever iş insanını da alarak 4 Mayıs 1967’de Türkiye Eğitim Vakfı’nın (TEV) kurulmasına öncü oldu. TEV’in en önemli gelir kaynaklarından biri ölüme bağlı bağışlar, bir diğeri ise Çiçek Fonu’ydu. Tarihi eskilere dayanan Çiçek Fonu fikri ilk kez İsveç’te ortaya çıkmıştı, bu yolla çelenklere harcanan paranın daha faydalı işlerde kullanılması hedefleniyordu.
Kimsesiz ve yoksullara büyük destek sağlayan bu hareketten 1968’de bir İsveç seyahati sırasında haberdar olan Vehbi Koç, Türkiye’ye dönünce bu konuda çalışmalara başladı ve oluşturulan fonun yönetimini TEV’e bağladı. Vehbi Koç, memlekette iyi eğitim imkanları olduğunda, iyi eğitim alan insanların yardımıyla hayat düzeyinin yükseleceğine, hayat düzeyi yükseldiğinde ise çiçek satışlarının artacağına inanıyordu.

YENİ BİR ÖĞRENCİ YURDU: ODTÜ VEHBİ KOÇ ÖĞRENCİ YURDU
Ankara’da yaptırdığı öğrenci yurdunun öğrencilere ne denli faydalı olduğunu gören Vehbi Koç, çok seviniyor ve bu konuda öncü olduğu hayır işlerine devam etmek için heyecanlanıyordu. ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş’ın kendisine bir mektup göndererek üniversite öğrencilerinin bir yurt binasına çok ihtiyacı olduğunu belirtmesiyle başlayan süreçte yurt binası, 12 Şubat 1968’de, ODTÜ öğrencileri tarafından dolduruldu. Vehbi Koç bu yurt binasının açılışında da gençlere sevgiyle seslendi: “Gençler, bu eser sizin için yapılmıştır. Sizin ve sizden sonraki genç nesillerindir. Hepinize saygılar ve başarı dileklerimle.”
Vehbi Koç, Hayat Hikayem isimli kitabında eğitime bakışını şöyle ifade eder:
“İleri giden memleketleri tetkik edecek olursak, her sahada iyi eğitim yapmış insanların iş başında bulunduğunu, bu memleketlerin kabiliyetli ve vasıflı idarecilerin yönetiminde yükseldiğini görürüz. Hızla kalkınmak zorunda olan memleketimizde de üzerinde ciddiyetle ve süratle eğilmemiz gereken en önemli davamız, çeşitli sahalarda çalışabilecek kabiliyetli gençlerin yetiştirilmesidir.”
Ankara’da açılan ilk yurt binasının ardından, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne de bağış yapan Vehbi Koç, akademiye öğrencilerin faydalanacağı bir kütüphane yaptırdığında takvimler 21 Ekim 1968’di.

TÜRKİYE’NİN İLK ÖZEL VAKFI, VEHBİ KOÇ VAKFI KURULUYOR Vehbi Koç’un hayırseverlik faaliyetleri bu şekilde, pek çok alanda hızla devam ediyordu ancak bu yardım faaliyetlerinin kurumsallaşması, organize olması ve gelecek kuşaklar tarafından da sahiplenilmesi gerekiyordu. Babası ve dedeleri, Ankara’da kurulan İbadullah Vakfı’nın mütevellisi olan Vehbi Koç, kendisini çok etkileyen ve hayırseverlik yönünü bir nevi harekete geçiren Amerika seyahatinde de irili ufaklı çok sayıda vakıf görmüştü. Bu hedefle yola çıkan Vehbi Koç, 17 Ocak 1969’da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı’nı hayata geçirdi. Bu sayede, memleketimizin, tarihi eskilere dayanan fakat unutulmaya yüz tuttuğunu düşündüğü vakıf geleneğini de canlandırmayı amaçlıyordu.
Vakıf, kurulduğu günden itibaren Vehbi Koç’un da büyük önem atfettiği eğitim, sağlık ve kültür alanlarında önemli ilklere imzasını atarak tüm hayırseverlere de örnek oldu. Bir eserin vücuda getirilmesi kadar yaşatılması da büyük önem taşıyordu. Bu bilinçle hareket eden Vehbi Koç Vakfı, büyük bir titizlikle kurulan tesislerin işletme sorumluluğunu da üstlendi. Bu sayede projelerin sürdürülebilirliği de sağlanacak ve hizmet kalitesi her zaman üst düzeyde tutulacaktı. Vehbi Koç, kendi imzasını ve adını taşıyan vakıf için, “Bundan sonra vakıf artık kendi adına, kendi gelirleriyle bağış yapacaktır. Vakfın gelirlerinin yetmediği konularda onu desteklemekteyim. Sağlığımda bunu sürdürmeye çalışacağım” diyecekti. Vehbi Koç Vakfı, eğitim, sağlık ve kültür alanlarında 47 yıldır sürdürdüğü faaliyetlerle fark yaratan projeleri hayata geçirmeye devam ediyor.
Vakıf tarafından 1993 yılında, üniversite eğitiminde kalite düzeyini artırmak ve yetenekli öğrencilerin kendi alanlarında donanımlı hale gelmesi için kurulan Koç Üniversitesi fakülte binaları, laboratuvarlar, kütüphane, yurtlar, lojmanlar, spor ve sosyal tesisleriyle kısa sürede ülkemizin en önemli üniversitelerinden biri olmayı başardı. Üniversitenin öğretim üyeleri, araştırmalarıyla ulusal ve uluslararası birçok prestijli ödüle layık görülüyor. 1998 senesinde Lise bölümü kurulan Koç Okulu ise geleneklerine ve kültürüne sahip çıkan, insan haklarına saygılı, yeniliklere açık, yeteneklerinin bilincinde, sosyal yaşamlarında tutarlı, sorumluluk sahibi ve paylaşmayı bilen bireyler yetiştirmeye devam ediyor.
Vehbi Koç Vakfı, kurulduğu günden itibaren eğitimde fırsat eşitliği yaratmayı hedef edindi. Vehbi Koç Vakfı’nın meslek lisesi ve üniversite ağırlıklı olarak verdiği bursları alan öğrenci sayısı toplamda 50 bini aşmış durumda. Vehbi Koç Vakfı tarafından inşa ettirilip “Yap, Devret, Sahip Çık” ilkesi benimsenerek Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilen Koç İlk ve Ortaokulları iseTürkiye’nin dört bir yanında eğitim vermeye devam ediyor.

“Yüksek yaşam kalitesi için sağlık en temel ihtiyacımız” şiarıyla hareket eden Vehbi Koç Vakfı, sağlık alanında sunduğu hizmetler ve desteklediği projelerle de toplumsal hayat kalitesini yükseltiyor. Amerikan Hastanesi ve MedAmerikan Tıp Merkezi, Türkiye’de verilen sağlık hizmetinde çıtayı yükseltmeye devam ederken, ikinci etabının 2016’da tamamlanması planlanan Koç Üniversitesi Hastanesi, SGK’lı hastaların da yüksek kalitede sağlık hizmeti almasını sağlıyor.
Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi, sağlığımızı emanet ettiğimiz hemşirelerin nitelikli gelişim programlarıyla ve çağdaş eğitim teknikleriyle mesleklerini ileri düzeyde icra edebilmeleri amacıyla kuruldu. Yola 1992 senesinde yalnızca iki kursla başlayan ve şu anda eğitim çalışmalarına 23 alanda devam eden SANERC, yüreğiyle duyan, bilgisiyle yaşatan hemşireler yetiştirmek için 2003’ten bu yana “Vehbi Koç Vakfı Hemşirelik Destek Fonu” adı altında hemşireler tarafından yürütülen özel mesleki gelişim projelerine de destek veriyor.
Vehbi Koç Vakfı bir yandan da devlet hastanelerine gerekli desteği sağlayarak maddi imkanı olmayan hastaların çağdaş uygulamalarla tedavi edilmesi için çalışıyor. 1963’te Vehbi Koç’un Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağışladığı Vehbi Koç Göz Bankası’yla başlayan sağlık alanındaki çalışmalar, bugün pek çok devlet ve üniversite hastanesinin ihtyacı olan ünite ve tıp merkezlerinin yapımıyla devam ediyor.
Vehbi Koç Vakfı’nın, ülkemize kültürel alanda yaptığı katkılar uzun bir geçmişe sahip. Cumhuriyet’in 50. yılı için 1973’te Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nın kurulup devlete devredilmesi bu konudaki en önemli örneklerden biri. Vakıf, kurulduğu günden bu yana ülkemizi kültürel alanda da zenginleştirmek için çok sayıda kültürel projeye destek veriyor, ülkenin dört bir yanında müze ve araştırma merkezleri kuruyor.
Merhum Vehbi Koç’un eşi Sadberk Hanım’ın anısına 1980’de açılan ve 1988 senesinde Europa Nostra Ödülü’ne layık görülen Türkiye’nin ilk özel müzesi Sadberk Hanım Müzesi, bugün 18 bin’i aşkın Osmanlı dönemi kadın kıyafetleri, tekstil ve sanat eserlerinin yanı sıra İznik çini ve arkeolojik eserlerden oluşan koleksiyonlarını ziyaretcilere sunuyor.
1994 yılında Vehbi Koç Vakfı’na bağlanan Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM), zengin bilgi kaynaklarını barındıran kütüphanesi ve arşiviyle Ankara’nın kent belleği işlevini üstleniyor. Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’in vakfa bağışladığı ve 2007’de VEKAM’a bağlı olarak açılan Ankara Bağ Evi ise Birinci Derecede Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak, otantik mimarisi ve odaların döşeniş özellikleriyle bilim, kültür ve sanat dünyasında özgün bir örnek teşkil ediyor.
Vakıf tarafından hayata geçirilen veya yenilenerek kültürel hizmet olarak kullanıma açılan diğer müze ve merkezlerden bazıları ise şunlar: Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü (AKMED) ve Kaleiçi Müzesi, Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED), Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi ve ARTER. Vehbi Koç Vakfı kuruluşları bugün hala merhum Vehbi Koç’un Amerika’da başlayan o ilk günkü heyecanıyla çalışarak, onun mirasını devam ettiriyor; Türkiye’de eğitim, sağlık ve kültür alanlarındaki ilham verici çalışmalarıyla topluma hizmet ediyor. Vakıf kendi çalışmalarına devam etmenin yanı sıra kültür, eğitim ve sağlık alanında toplumsal proje hayata geçiren kişi ve kurumları da 2002 senesinden beri Vehbi Koç Ödülü’yle ödüllendirerek teşvik etmeyi amaçlıyor.
Koç Topluluğu’nun kuruluşundan itibaren Vehbi Koç Vakfı öncesi ve sonrası olarak şekillenen sosyal sorumluluk projelerine, Topluluğun 80. yılı için 2006 yılında atılan yeni bir adım ekleniyor. Ülkesi için ekonomik ve sosyal olarak desteğini ortaya koyan Koç Topluluğu’nun 80. yılında, merhum Mustafa V. Koç’un önderliğinde hayata geçen “Ülkem İçin Projesi”, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” ile yeni bir dönemi başlatıyor.
Koç Topluluğu şirketleri, çalışanları, bayileri ve tedarikçileri arasında sosyal sorumluluk olgusunu yaygınlaştırmayı hedefleyen bir çatı proje olan “Ülkem İçin Projesi” iki yılda bir değişen temalarıyla toplumsal sorunlara karşı daha katılımcı bir tutum geliştirmeyi ve yerel gelişimi destekleyerek yaşam standardını yükseltecek projeleri hayata geçirmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda 2006 yılından bu yana hayata geçirilen pek çok farklı proje ile binlerce insanın hayatına dokunuldu ve farkındalık yaratıldı.
Sosyal sorumluluk bilincini iş stratejilerinin vazgeçilmez bir parçası haline getiren merhum Mustafa V. Koç’un en çok önem verdiği projelerden biri olan ve 2006 senesinde hayata geçen “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” de vakfın eğitimde farkındalık yaratmak için desteklediği çok sayıda projeden yalnızca bir tanesi. Koç Topluluğu’nun 6 sene boyunca başarıyla devam ettirdiği proje 2012 yılında Özel Sektör Gönüllüleri Derneği’ne devredildi.
Yarınımızın geleceği olan öğrencilere sayısız destek veren Koç Topluluğu’nun bu konuda gerçekleştirdiği bir proje de Koç Spor Fest. Topluluk şirketleriyle birlikte, müzik, spor ve eğlenceyi üniversite öğrencilerine taşımak, gençlerin keyifli vakit geçirebileceği özel bir festival yaratmak amacıyla yola çıkılan proje geleneksel hale getirilerek 10 yılda 34 şehir gezildi, 89 festival düzenlendi.

SANATA DESTEK
Kültür ve sanat faaliyetlerine büyük önem atfeden ve bireysel olarak da sanatla yakından ilgilenen Mustafa V. Koç öncülüğünde Koç Holding, 2007 senesinde 10 yıllık bir anlaşmaya imza atarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Bienali’nin sponsorluğunu üstlendi. Mustafa V. Koç, vefatından birkaç ay önce ise bu sponsorluğu 2026 yılına kadar uzattıklarını açıklayarak Türkiye’de çağdaş sanatın temsilcisi olmak istediklerini belirtmişti.
Koç Topluluğu, Vehbi Koç Vakfı tarafından 2011 yılında dünyanın en çok ziyaret edilen 5’inci müzesi olan New York Metropolitan Sanat Müzesi’ne gerçekleştirilen desteğin de arkasında yer aldı. Müzenin İslam Eserleri bölümünde yer alan, Osmanlı Sanatı’nın 600 yıllık tarihinden eşsiz eserlerin dünyanın dört bir yanından gelen milyonlarca ziyaretçiye sunulduğu iki galeri genişletilerek yenilendi ve ziyarete açıldı. Açılan bu iki yeni sanat galerisine de Koç Ailesi’nin adı verildi.
Koç Ailesi aynı zamanda Türkiye’nin kültür mirasına yaptığı katkılar sebebiyle Dünya Anıtlar Vakfı (World Monuments Fund) tarafından Hadrian Ödülü’ne 2007 yılında layık görüldü.
SOSYAL SORUMLULUK
Koç Ailesi, Koç Holding’in kurucusu merhum Vehbi Koç’un kendilerine açtığı yolda, bıraktığı hayırseverlik mirasını ilk günkü heyecanla, büyük bir sorumluluk bilinciyle taşımaya devam ediyor. 2009’da “Carniege Hayırseverlik Madalyası”, 2015 yılında ise Ankara Üniversitesi tarafından “Üstün Hayırseverlik Beratı” ile ödüllendirilen Koç Ailesi hem ülke sınırları içinde hem de dünyada yarattığı toplumsal paylaşım değerleriyle, ekonominin kalkınmasına verdiği desteğin yanı sıra toplumsal sorumluluk konusunda da değer yaratmaya devam ediyor.
Sonraki Haber