Döviz borcunuzu TL'ye çevirin
Borçlar Kanunu yeniden yapılandırmaya imkan veriyor
AA muhabirine Borçlar Kanunu'nun "Aşırı İfa Güçlüğü" maddesi hakkında bilgi veren Kazma, dolar ve avroda yaşanan aşırı yükselme nedeniyle döviz borcu olanların zor günler yaşadığını belirterek, kiminin yeniden yapılandırma istediğini kiminin de ne yapacağını bile bilmediğini söyledi.
Kazma, döviz borcu olanların imdadına Borçlar Kanunu'nun "Aşırı İfa Güçlüğü" maddesinin yetiştiğini, özellikle avro ve doların ani yükselişinin döviz üzerinden borçlanan kişileri zor durumda bıraktığını ifade ederek, yargının benzer durumda olan ve ödeme güçlüğü çekenlere ilişkin 1994, 2001 ile 2010 yıllarında aldığı emsal kararlar olduğunu ve yeni Borçlar Kanunu'nda yer alan "Aşırı İfa güçlüğü ve Sözleşmenin Uyarlanması" maddesinin bu yükseliş devam ettiği takdirde ödeme sıkıntısı çekenler için bir çözüm olabileceğini kaydetti.
Eğer mahkeme borçlu lehine karar verirse sözleşmenin feshedilebildiğini ya da sözleşmenin tamamının, sözleşmenin yapıldığı tarihin koşulları ile Türk Lirası üzerinden yeniden düzenlendiğine dikkati çeken Kazma, şunları kaydetti: "Taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkabilir. Yani siyasi nedenlerle dövizin ani yükselişi gibi bir durum öngörülemez kabul edilebilir. Böyle bir şey gerçekleştiğinde, sözleşmenin yapıldığı sıradaki mevcut olgular, Medeni Kanun'un 2'nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değişmiş olabilir. Bu sıkıntıyla karşılaşanlar, borcunu henüz ifa etmeden veya borcunu ifa ederken ifa güçlüğünden doğan haklarını saklı tutarak, sözleşmenin değişen şart ve koşullara uyarlanması için dava açabilir veyahut sözleşmeden dönme ve fesih hakkını kullanabilir."
"Döviz borçlularının geriye dönük itiraz hakları da saklıdır"
Kazma, borçların ödenmesi bitmiş olsa dahi yapılan ödemede aşırı ifa güçlüğü hakkı olduğunu düşünen döviz borçlularının geriye dönük itiraz haklarının da saklı tutulduğunu dile getirerek, özellikle banka dekontlarında aşırı ifa güçlüğü çekildiği belirtilirse dava sürecinin kolaylaşacağını kaydetti. "Aşırı İfa Güçlüğü" maddesinin aslında bir çok alanı kapsadığını ancak Türkiye'de sürekli döviz konusunda kriz yaşandığı için maddenin genellikle döviz bazında tartışıldığına dikkati çeken Cevat Kazma, şunları kaydetti: "Örneğin iflas ettiniz yeni bir maddeden yararlanabilirsiniz ancak bu iflastan direkt sizin bir suçunuzun olmaması lazım. Beklenmedik bir durum olması gerekiyor. Örneğin, bir ev aldınız kaza geçirdiniz ve artık çalışamadığınız için borcunuzu ödeyemiyorsunuz o zaman da bu madde uygulanabilir. Bu arada bu kanun tacirleri kapsamıyor. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü var anonim ve limited şirketlerin. Bunların yapmış olduğu sözleşmeleri Yargıtay şu ana kadar kabul etmedi. Çünkü Yargıtay, 'Sen ekonomik krizi öngörmelisin, senin işin bu...' dedi.
Onun için bu kanun ticari konuları kapsamıyor. Bu tüketiciyi, esnafı ve şahıs şirketlerini kapsıyor." Avukat Kazma, şu ana kadar 50 bin kişinin dövizdeki dalgalanmadan dolayı mağdur olduğunun tahmin edildiğini ve kendilerine konuyla ilgili çok sayıda başvuru olduğunu vurgulayarak, "Örneğin bir müşterim, 2008'de 105 bin avroya bir kredi almış ve ayda 1209 avro ödüyormuş. 2008'de kur 1,96 imiş, Yani 2 bin 370 lira ödüyormuş aylık. Şu an aylık ödemesi 3 bin 580'e çıkmış. O nedenle bu kişi için sözleşmenin uyarlaması davası açılacak. Çünkü borcu neredeyse iki katına çıkmış. Aynı şekilde ticari şirketler de bu maddeden yararlanmak istiyor ve 'Dövizdeki dalgalanmanın nedeni ekonomik değil siyasi. O nedenle önceden ön görülebilir bir şey değil' diyorlar. Aslında ticari işletmelerin de bundan yararlanabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle ticari işletmeler için de dava açmayı planlıyoruz" şeklinde konuştu.
"Dosya masrafındaki zaman aşımı süresi 10 yıla çıktı"
Cevat Kazma, bankalar tarafından alınan dosya masrafların da tüketici tarafından tahsil edilebileceğini belirterek, alınacak para 1.200 liranın altındaysa tüketici hakem heyetine, üzerindeyse direkt tüketici mahkemesine başvurulması gerektiğini kaydetti. Geri dönük de ödeme yapılabileceğini anlatan Kazma, "Genelde bize en çok gelen soru, 'Kredi ödemem 6 yıl önce bitti. Ödediğim dosya masrafını borcumun üzerinden 6 yıl geçse de alabilir miyim?' şeklinde... Konuyla ilgili Yargıtay yeni bir karar verdi. Tüketici Kanunu'ndan kaynaklanan 3 yıllık zaman aşımı süresi vardı. Yani insanlar 3 yıl önceki dosya masraflarını alamıyorlardı. Zaman aşımına uğruyordu. Şimdi Yargıtay 'Borçlar Kanunu'nun genel zaman aşımı uygulamalı' dedi ve süreyi 10 yıla çıkardı" diye konuştu.. Kazma, tüketici mahkemelerinin sayısı çok az olduğu için konuyla ilgili mahkemelerin bir yılda ancak sonuçlandığını ifade etti. - "Telefonla yapılan reklamlar için manevi tazminat bile açılabilir"
Kazma, "elektronik tebligat" yönetmeliğine de vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Kanun, Ocak 2013'te yürürlüğe girdi. Bundan sonra anonim ve limited şirketlere elektronik tebligat yapma zorunluluğu var. Devlet artık şirketlere sadece elektronik tebligat yapacak. 'Yok gelmedi, yok postada kaldı veya geç geldi' gibi bahaneler ortadan kalkacak ve işlemler çok daha hızlı yapılabilecek. Örneğin bir tebligat size 10 günde geliyor veya postada kayboluyor. Bu yöntemden faydalanılması için PTT'den bir elektronik posta adresi alıyorsunuz. E-devlete geçmek konusunda atılmış önemli bir adım. Zaman kaybını ve kırtasiye masraflarını önlüyor. Bu sistem gelişmiş ülkelerde yıllardır uygulanıyor, biz de yavaş yavaş bu sisteme geçiyoruz."
Kazma, reklam amaçlı telefonla yapılan aramalarında zaman zaman insanı canından bezdirdiğini ifade ederek, "Bu agresif pazarlama denilen bir teknik. İşte bu sebeplerden dolayı pazarlama kanunumuz değiştirildi. Artık tüketici bu kadar çok aranma konusuyla ilgili dava açabilir. Önce ihbar çekilebilir eğer aranmaya devam edilirseniz dava da açabilirsiniz. Hatta manevi tazminat bile açılabilir" dedi. Türkiye'de sokaktaki insanların hukuksal hakkını pek bilmediğini anlatan Avukat Cevat Kazma, Avrupa'da insanların aile hekimi gibi aile avukatları olduğunu bu nedenle insanların hak arama konusunda daha duyarlı olduğunu söyledi.
Kazma, döviz borcu olanların imdadına Borçlar Kanunu'nun "Aşırı İfa Güçlüğü" maddesinin yetiştiğini, özellikle avro ve doların ani yükselişinin döviz üzerinden borçlanan kişileri zor durumda bıraktığını ifade ederek, yargının benzer durumda olan ve ödeme güçlüğü çekenlere ilişkin 1994, 2001 ile 2010 yıllarında aldığı emsal kararlar olduğunu ve yeni Borçlar Kanunu'nda yer alan "Aşırı İfa güçlüğü ve Sözleşmenin Uyarlanması" maddesinin bu yükseliş devam ettiği takdirde ödeme sıkıntısı çekenler için bir çözüm olabileceğini kaydetti.
Eğer mahkeme borçlu lehine karar verirse sözleşmenin feshedilebildiğini ya da sözleşmenin tamamının, sözleşmenin yapıldığı tarihin koşulları ile Türk Lirası üzerinden yeniden düzenlendiğine dikkati çeken Kazma, şunları kaydetti: "Taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkabilir. Yani siyasi nedenlerle dövizin ani yükselişi gibi bir durum öngörülemez kabul edilebilir. Böyle bir şey gerçekleştiğinde, sözleşmenin yapıldığı sıradaki mevcut olgular, Medeni Kanun'un 2'nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değişmiş olabilir. Bu sıkıntıyla karşılaşanlar, borcunu henüz ifa etmeden veya borcunu ifa ederken ifa güçlüğünden doğan haklarını saklı tutarak, sözleşmenin değişen şart ve koşullara uyarlanması için dava açabilir veyahut sözleşmeden dönme ve fesih hakkını kullanabilir."
"Döviz borçlularının geriye dönük itiraz hakları da saklıdır"
Kazma, borçların ödenmesi bitmiş olsa dahi yapılan ödemede aşırı ifa güçlüğü hakkı olduğunu düşünen döviz borçlularının geriye dönük itiraz haklarının da saklı tutulduğunu dile getirerek, özellikle banka dekontlarında aşırı ifa güçlüğü çekildiği belirtilirse dava sürecinin kolaylaşacağını kaydetti. "Aşırı İfa Güçlüğü" maddesinin aslında bir çok alanı kapsadığını ancak Türkiye'de sürekli döviz konusunda kriz yaşandığı için maddenin genellikle döviz bazında tartışıldığına dikkati çeken Cevat Kazma, şunları kaydetti: "Örneğin iflas ettiniz yeni bir maddeden yararlanabilirsiniz ancak bu iflastan direkt sizin bir suçunuzun olmaması lazım. Beklenmedik bir durum olması gerekiyor. Örneğin, bir ev aldınız kaza geçirdiniz ve artık çalışamadığınız için borcunuzu ödeyemiyorsunuz o zaman da bu madde uygulanabilir. Bu arada bu kanun tacirleri kapsamıyor. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü var anonim ve limited şirketlerin. Bunların yapmış olduğu sözleşmeleri Yargıtay şu ana kadar kabul etmedi. Çünkü Yargıtay, 'Sen ekonomik krizi öngörmelisin, senin işin bu...' dedi.
Onun için bu kanun ticari konuları kapsamıyor. Bu tüketiciyi, esnafı ve şahıs şirketlerini kapsıyor." Avukat Kazma, şu ana kadar 50 bin kişinin dövizdeki dalgalanmadan dolayı mağdur olduğunun tahmin edildiğini ve kendilerine konuyla ilgili çok sayıda başvuru olduğunu vurgulayarak, "Örneğin bir müşterim, 2008'de 105 bin avroya bir kredi almış ve ayda 1209 avro ödüyormuş. 2008'de kur 1,96 imiş, Yani 2 bin 370 lira ödüyormuş aylık. Şu an aylık ödemesi 3 bin 580'e çıkmış. O nedenle bu kişi için sözleşmenin uyarlaması davası açılacak. Çünkü borcu neredeyse iki katına çıkmış. Aynı şekilde ticari şirketler de bu maddeden yararlanmak istiyor ve 'Dövizdeki dalgalanmanın nedeni ekonomik değil siyasi. O nedenle önceden ön görülebilir bir şey değil' diyorlar. Aslında ticari işletmelerin de bundan yararlanabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle ticari işletmeler için de dava açmayı planlıyoruz" şeklinde konuştu.
"Dosya masrafındaki zaman aşımı süresi 10 yıla çıktı"
Cevat Kazma, bankalar tarafından alınan dosya masrafların da tüketici tarafından tahsil edilebileceğini belirterek, alınacak para 1.200 liranın altındaysa tüketici hakem heyetine, üzerindeyse direkt tüketici mahkemesine başvurulması gerektiğini kaydetti. Geri dönük de ödeme yapılabileceğini anlatan Kazma, "Genelde bize en çok gelen soru, 'Kredi ödemem 6 yıl önce bitti. Ödediğim dosya masrafını borcumun üzerinden 6 yıl geçse de alabilir miyim?' şeklinde... Konuyla ilgili Yargıtay yeni bir karar verdi. Tüketici Kanunu'ndan kaynaklanan 3 yıllık zaman aşımı süresi vardı. Yani insanlar 3 yıl önceki dosya masraflarını alamıyorlardı. Zaman aşımına uğruyordu. Şimdi Yargıtay 'Borçlar Kanunu'nun genel zaman aşımı uygulamalı' dedi ve süreyi 10 yıla çıkardı" diye konuştu.. Kazma, tüketici mahkemelerinin sayısı çok az olduğu için konuyla ilgili mahkemelerin bir yılda ancak sonuçlandığını ifade etti. - "Telefonla yapılan reklamlar için manevi tazminat bile açılabilir"
Kazma, "elektronik tebligat" yönetmeliğine de vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Kanun, Ocak 2013'te yürürlüğe girdi. Bundan sonra anonim ve limited şirketlere elektronik tebligat yapma zorunluluğu var. Devlet artık şirketlere sadece elektronik tebligat yapacak. 'Yok gelmedi, yok postada kaldı veya geç geldi' gibi bahaneler ortadan kalkacak ve işlemler çok daha hızlı yapılabilecek. Örneğin bir tebligat size 10 günde geliyor veya postada kayboluyor. Bu yöntemden faydalanılması için PTT'den bir elektronik posta adresi alıyorsunuz. E-devlete geçmek konusunda atılmış önemli bir adım. Zaman kaybını ve kırtasiye masraflarını önlüyor. Bu sistem gelişmiş ülkelerde yıllardır uygulanıyor, biz de yavaş yavaş bu sisteme geçiyoruz."
Kazma, reklam amaçlı telefonla yapılan aramalarında zaman zaman insanı canından bezdirdiğini ifade ederek, "Bu agresif pazarlama denilen bir teknik. İşte bu sebeplerden dolayı pazarlama kanunumuz değiştirildi. Artık tüketici bu kadar çok aranma konusuyla ilgili dava açabilir. Önce ihbar çekilebilir eğer aranmaya devam edilirseniz dava da açabilirsiniz. Hatta manevi tazminat bile açılabilir" dedi. Türkiye'de sokaktaki insanların hukuksal hakkını pek bilmediğini anlatan Avukat Cevat Kazma, Avrupa'da insanların aile hekimi gibi aile avukatları olduğunu bu nedenle insanların hak arama konusunda daha duyarlı olduğunu söyledi.