Hoca Türkiye'yi tek geçti!

Moody's'den Türkiye'ye yatırım yapılabilir not yerine yağlama geldi

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Kıdemli Analisti Sarah Carlson, son birkaç yılda Avrupa'da verdikleri rating kararlarında Türkiye'nin çok özel bir yeri bulunduğunu belirterek, ''Türkiye Avrupa'da ratingi olumlu görünümde olan tek ülke... Aynı zamanda finansal kriz başladığından bu yana Avrupa'da iki iyileştirme geçirmiş tek ülke'' dedi.

Sarah Carlson, Moody's'in 6. Yıllık Türkiye Kredi Riski Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Avrupa'daki iyi haberlerden bir tanesi olduğunu söyledi.

Haziran ayında Türkiye'nin ratingini bir derece yukarı çıkardıklarını ve görünümü olumluda bıraktıklarını anımsatan Carlson, bu rating ve görünüm kararının arkasında yatan sebeplere ilişkin şunları kaydetti:

''Öncelikle Türkiye'nin kamu finansmanında çok önemli iyileşmeler oldu ve bu sayede hükümetin bilançosunun şoklara karşı dayanıklı olma imkanı arttı. Mali açığın gelecek sene artmasını bekliyorduk ama görüyoruz ki Türkiye'nin borç dinamiği oldukça olumlu. Dolayısıyla borç yükü azalmaya devam ediyor. Olumlu borç dinamiklerinin daha zorlu şartlarda da devam edeceğini öngörüyoruz. Diğer bir sebep de verilen politika kararlarının dış dengesizlikleri ele alma potansiyelinin olması. Görünümü olumluda tutuyor olmamızın sebebi hükümetin bu reform sürecine devam etme konusunda istekliliğine olan inancımız''

"MERKEZ ÇOK BAŞARILI"
Moody's olarak ülkenin ekonomik gücü, kurumsal gücü, hükümetin finansal gücü ve ortaya çıkacak olaylara karşı hassasiyetine bakarak kredi notu verdiklerine işaret eden Carlson, ''Ekonomik güç açısından bakıldığında, dış talep iç talebin düştüğü yerde onu dengeliyor. Ayrıca işgücü piyasasında da olumlu gelişmeler görüyoruz. Türkiye'nin ticari ilişkilerini çeşitlendirilmesi de dayanıklılığın artmasında önemli bir nokta. Zaman içinde enflasyonun iyileştiğini görüyoruz'' diye konuştu.

Carlson, son 15 yıla bakıldığında Türkiye'nin kurumsal gücünde ciddi bir artış olduğuna vurgu yaparak, devletin finans sektöründe yaptığı düzenlemelerin ümit vadeden gelişmeler olduğunu dile getirdi.

Merkez Bankası'nın elindeki araçların sayısını artırdığına değinen Carlson, ''Özellikle kredilerdeki büyüme oranı ve sermaye akışına karşı benimsenen yaklaşıma bakıldığında Merkez Bankası'nın çok başarılı olduğunu görüyoruz'' dedi.

Devletin faiz ödeme oranlarıyla faiz gelirleri arasındaki oranın şu anda yüzde 10'luk düzeye indiğini, bunun çok olumlu bir gelişme olduğunu kaydeden Carlson, Türkiye'nin borç içeriğinin sürekli iyileştiğini, bunun da devletin finansal yapısının şokları daha kavrayabilmesi anlamına geldiğini söyledi.

"10 YIL ÖNCE İNANMAZDIM"
''10 yıl önce bana bir global kriz olacak ama Türkiye gayet dayanıklı bir biçimde bu krizi aşacak deseydiniz size inanmazdım'' diyen Carlson, ''Ülkenin genel dinamikleri çok iyi. Ancak özellikle cari açık ve ödeme dengesi sorunundan dolayı riskin yüksek olduğuna inanıyoruz. Jeopolitik ve siyasi riskleri hem yurt içindeki konulardan hem de çevredeki jeopolitik gerilimlerden dolayı orta düzeyde tutuyoruz. Ekonomik olay yaşanma riskini geçen yaz biraz artırdık. Bunun nedeni de yurtdışındaki dengesizlikler'' şeklinde konuştu.

Türkiye'ye sermaye akışında ciddi bir değişiklik olduğunda döviz kurlarının bu şoku hafifletebileceğini söyleyen Carlson, ithal ürünlerde ara ürünlerin oranının yüksekliğinin cari açığın yüksek olmasına katkıda bulunduğunu, Türkiye'nin enerji ihtiyacında dengesizliğin de önemli yapısal boyutlardan biri olduğunu ifade etti.

Riskleri önleme yöntemleri açısından döviz rezervinin ödemeler dengesi sorununa karşı bir tampon olarak kullanılabileceğine değinen Carlson, ''Türkiye'de 2001 krizinden beri çok ciddi bankacılık reformları yapıldı. Finansal sektör endişelendirici bir konu oluşturmuyor. Eskiden kredilerin artış oranları da cari hesap açıklarını doğrudan etkiliyordu. Ancak kredilerdeki artış düzeyi Merkez Bankası'nın hedefleri düzeyine geldi'' diye konuştu.

Carlson, ''Son birkaç yılda Avrupa'da verdiğimiz rating kararlarında Türkiye'nin çok özel bir yeri bulunuyor. Türkiye Avrupa'da raytingi olumlu görünümde olan tek ülke. Aynı zamanda finansal kriz başladığından bu yana Avrupa'da iki iyileştirme geçirmiş tek ülke. Özellikle dış dengesizlikler, kredi notu üzerinde belirli bir risk oluşturmaya devam ediyor. Ancak genel olarak Türkiye'deki durumun son birkaç yıldır olumlu olarak devam ettiğini görüyoruz. Türkiye'ye verdiğimizi kredi notu da bu durumu yansıtıyor'' ifadelerini kullandı.

Kredi notlandırmalarında, bunun ülkelere etkilerine değil ülkenin kredi açısından gücüne bakarak değerlendirme yaptıklarını aktaran Carlson, ''Kredi notlarının nasıl kullanıldığını ve bu notların sermaye akışlarını nasıl etkilediğini gayet iyi biliyoruz. Ancak bu, kredi notunu etkileyen faktörlerden biri değil. Biz genel olarak ülkenin şok emme kapasitesini ele alıyoruz'' dedi.

"SİHİRLİ BİR SAYI YOK"
Carlson, 2009 yılında birçok kişinin Türkiye'nin ödemeler dengesi açısından sorun yaşayacağını düşündüğünü anımsatarak, ''Ancak Türkiye'de beklenmeyen dayanıklılık kaynakları ortaya çıktı. Türkiye dışında çalışan Türk işçilerin Türkiye'ye paralarını gönderiyor olması, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye daha az güven duyması durumunu dengeleyici bir unsur olarak karşımıza çıktı. Bireylerin ve şirketlerin elinde çok ciddi döviz rezervleri olabiliyor. Bu tür döviz rezervleri de ödemeler dengesi şoklarına karşı Türkiye'nin direncini artıran konular olarak karşımıza çıktı'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükselten kredi derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından Türkiye'nin cari açığının GSYH'sının yüzde 7 seviyesinde olmasının bir sıkıntı unsuru olarak görülmezken, Moody's için hangi oranın Türkiye için kabul edilebilir bir seviye olarak görülebileceğine ilişkin soruya cevaben Carlson, ''Maalesef sizi hayal kırıklığına uğratacağım ama böyle sihirli bir sayı yok. Burada söz konusu olan şey cari açık değil. Bunun nasıl finanse edildiğine de bakmak gerekiyor. Bazı ülkelerde çok ciddi cari açık var, ancak bunun yüzde 80-90'ını doğrudan yabancı yatırım ile finanse ediyorlar. Buradaki risk profili çok farklı. Ancak cari açık kısa vadeli fonlarla karşılansa, buradaki riski yapısı çok daha farklı olacaktır'' dedi.

Piyasanın not algısıyla derecelendirme kuruluşlarının ülke kredi notu arasında farklılıklar olduğunu belirten Carlson, şunları kaydetti:

''İki farklı bakış açısı vardır. Bir tanesi yatırımcının güven düzeyini gösterir. BAA3 kredi notu alan tek ülke İspanya değil. Türkiye'deki spreadların İspanya'dan daha düşük olduğunu görüyorum. Ama bazı BAA3 ülkelerine kıyasla, Türkiye'deki spreadler de daha geniş. Piyasanın belirlediği reytingler, kredi notları daha kısa vadeli faktörleri göz önünde bulundururlar. Biz 3-5 yıllık ufku değerlendiriyoruz ve piyasa oyuncularından daha uzun vadeli düşünüyoruz. Türkiye'nin ekonomik gücünü orta ile yukarı olarak değerlendiriyoruz. Devletin finansman düzeyinin yüksek olduğunu söylüyoruz. Devletin finansman gücünün yükselmiş olması Türkiye'nin kredi notunun doğrudan etkilenmesine neden oldu. Demek ki kredi notunda bir artış yaşanması faktörlerin tekrar değerlendirilmesini gerektirmeyebiliyor. Genel bir dengeyi oluşturmak lazım. Bir yanda riskleri bir yanda risklere karşı atılan adımları göz önünde bulundurmak lazım.''

Türkiye'nin son derece sancılı dönemlerden geldiğini dile getiren Carlson, ''Faiz ve gelir arasındaki oran 2001 yılında yüzde 50'lerdeydi. Türkiye bu dönemde bile temerrüte düşmedi. Türkiye o dönemde halbuki, yükümlülüklerini ve borçlarını ödeme konusunda çok büyük bir stres altındaydı. Temmerrüt konusunda Türkiye'nin bir tek hatası oldu, o da faizlerin vergilendirilmesi konusundaydı. Ama 2001 yılından sonra Türkiye, ne olursa olsun bütün koşullara ve büyük bir stres altında olmasına rağmen, yükümlülüklerini, tahahütlerini yerine getirdi. Kurumsal güç budur'' diye konuştu.

Carlson, ''Türkiye'nin ratingi Filipinler ile aynı ama Türkiye'nin pozitif bir görünümü var. Buna karşın Filipinler'in ki öyle değil. Filipinler'in ki daha düşük düzeyde bir derecelendirme. Bu derecelendirmeler tabii ki bir görüş ifadesi. Reytinglerde değerlendirme yaparken bizim görüşümüz şöyle; Türkiye'deki riskler B1A ve pozitif görümüm şeklinde...'' dedi.

Sonraki Haber