İşadamları, doktorlar, mühendisler dikkat!
Babacan, özellikle bu meslek gruplarının mercek altına alınacağının sinyalini verdi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin nüfus artış hızının eski seviyesine dönebilmesi konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilgili tüm bakanların birlikte çalışma yapması talimatı verdiğini kaydetti.
Babacan, ''Belki çalışmalarımıza Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızı, Kalkınma Bakanımızı ve Maliye Bakanımızı da alacağız, bir süre kapanıp bunu çalışacağız. Ne yapılması lazım, burada çok akılcı tedbirler uygulanması gerekiyor'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, özel bir televizyon kanalında canlı yayına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) son yayımladığı nüfus istatistiklerine göre, Türkiye'nin nüfus artış hızının binde 12'ye düştüğünü hatırlatan Babacan, son birkaç yıldır ilkokul çağına gelen çocuk sayısında da düşme görüldüğünü söyledi.
Projeksiyonlara göre, Türkiye'nin nüfusunun 2035 yılına kadar artacağını, 80-85 milyona kadar çıkıp, orada stabilize olup sonra aşağıya inmeye başlayacağını anlatan Babacan, nüfusun bir ülkenin gücü olduğunu ve bu konuda mutlaka çalışma yapılması gerektiğini bildirdi.
Nüfusu giderek düşen Avrupa ülkelerinin şu anda bocaladığını ve nüfus artış hızlarını artırmak için çaba içerisinde bulunduklarını kaydeden Babacan, şöyle konuştu:
''Maalesef bir dönem Türkiye'de devlet ve iş dünyası el ele verip 'nüfus artışının önüne nasıl geçeriz'i çalışmışlar ve ciddi ciddi stratejiler uygulamışlar. Bunun ne kadar büyük bir hata olduğunun en iyi örneğini şu anda Avrupa'da görüyoruz. Nüfusun artması için korkunç paralar dağıtıyorlar vatandaşlara. Fakat bir yandan da aile yapıları bozulmuş durumda. Eski aile kimliğine sahip değil. Yani evlilik dışı ilişkiler var, evlenip boşanma sıradan hale gelmiş durumda.
Ailesiz büyüyen çocuklar ya da sadece anne veya baba ile büyüyen çocuklar çok artmış durumda. Şimdi aile yapısının özüne zarar verdikten sonra, doğurganlığı düşürdükten sonra o ülkenin ekonomik dinamizmini korumak mümkün değil. Şu anda AB'nin bir numaralı meselesi ve çözülmesi çok zor bir problem. Dolayısıyla bizim bu konuda artık köklü tedbirler almamız gerekiyor.''
-''Başbakan Erdoğan, talimat verdi''-
TÜİK'in nüfusa ilişkin son verileri Bakanlar Kurulu'nun olduğu sabah açıkladığını hatırlatan Ali Babacan, ''Sayın Başbakanımız bana talimat verdi, (senin başkanlığında, ilgili bütün bakanlar birlikte çalışın) dedi'' bilgisini verdi.
İşin içinde sosyal, ekonomik, kültürel faktörler olduğunu kaydeden Babacan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Kalkınma Bakanı ile Maliye Bakanının da olacağı bir ekibin bu konuyu ele alması gerektiğini bildirdi.
Babacan, ''Burada çok akılcı tedbirlerin uygulanması gerekiyor. Bir yandan da bütçe etkilerine dikkat edilmesi gerekiyor. Bütçe dengelerini bozacak, afaki bir program başlatmamız zor. Ama öte yandan hedeflenmiş, segment segment iyi planlanmış bir çalışma yapılacak'' dedi.
Konunun şimdiye kadar tavsiye şeklinde gittiğini ve başbakanın, cumhurbaşkanının her nikah şahitliğinde konuyu gündeme getirdiğini belirten Babacan, gelir vergisinde de asgari ücretli, evli ve 4 çocuk sahibi kişilerden vergi alınmadığını hatırlattı.
Konunun bir yönlendirmeden, bir teşvikten öte, devlet politikası haline gelmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Aksi halde bugün bu tedbiri almazsak sayılı gün çabuk geçiyor, 20 sene, 25 sene sonra, bir sonraki kuşakta Türkiye'deki dengeler alt üst olur'' diye konuştu.
İşin özünün aile yapısını muhafaza etmek olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'de evlenme yaşının giderek ilerlediğini, evlenmeden farklı ilişki şekillerinin yayıldığını, bunların da nüfusun artmasının önünde önemli engeller teşkil ettiğini söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
''Dolayısıyla önümüzdeki dönemin en önemli gündem maddelerin biri bu olacak. Çünkü kim ne derse desin nüfus bir güç. Hele hele siz bu nüfusu iyi eğitirseniz ve yüksek gelir seviyesine sahip olmasını sağlarsanız işte o da zaten ekonomik güç olarak karşımıza çıkıyor. Siyasi etki de oradan kaynaklanıyor. Bakıyorsunuz 27 AB üyesi bir masa etrafında oturuyor. Oy hakkı en çok kimin? Nüfusu en çok olanın. Yani Almanya ile Fransa'nın. Almanya ile Fransa bir şey söyleyince 1,5-2 milyon nüfusu bulunan Estonya, Letonya'nın söyleyecek pek bir şeyi kalmıyor. Bu tüm uluslararası çevrelerde de böyle. Yani nüfusu çok olan bir ülkenin lideri masaya oturunca masa o tarafa doğru şöyle biraz eğiliyor.''
-TÜİK'in metodolojisi turizm, ihracat gelirlerini artıracak-
2012 yılının ekonomide bir dengelenme yılı olduğunu kaydeden Babacan, cari açığın da kontrol altına alındığını kaydetti.
Bu yıl için büyüme hedefinin yüzde 4 olduğunu hatırlatan Babacan, bu orandaki bir büyüme ile Türkiye'nin dünyanın yüksek oranlı büyümeye sahip ülkelerden biri haline geleceğini bildirdi.
Bazı istatistiklerin metodolojisinin tekrar gözden geçirildiğini de anımsatan Babacan, turizm, ihracat ve ithalattaki istatistiklerin metodolojisini düzelttikten sonra cari açığın bir miktar daha düşmesini beklediklerini söyledi.
Babacan, ''Şu anda bizim cari açığımız yüksek gibi görünüyor, ama karşısında çok büyük bir net hata-noksan kalemi var. Orada da büyük bir artı görünüyor. Yani Türkiye'ye bir yerlerden tanımlayamadığımız artı bir döviz giriyor bir şekilde'' dedi.
Örneğin turizm gelirlerini hesaplamada kullanılan örneklemin yanlış seçildiğini ifade eden Başbakan Yardımcısı, örneklemde daha az harcayan ve Türkiye'de kısa süre kalan turistlerin bulunduğunu, halbuki örneklemin temsil gücü yüksek bir örneklem olması gerektiğini kaydetti. Babacan, ''Turizm gelirlerini hesaplamada kullanılan örneklem düzeldiğinde bizim tahminimiz turizm gelirleri 3-5 milyar dolar arasında artmış olacak'' dedi. Babacan, ithalat ve ihracatta da benzer metodoloji hataları bulunduğunu vurguladı.
-Moody's'in Türkiye ile ilgili açıklamaları-
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye ile ilgili son açıklamalarının hatırlatılması üzerine Babacan, bu kuruluşlar hakkında çok konuşmanın onları olduğundan daha önemli hale getirdiğini, bu nedenle bu konuda açıklama yapmak istemediğini kaydetti.
Söz konusu kuruluşların bazen 3-5 kişilik ekiplerle, birkaç haftalık bir çalışma soncunda kanaatini ortaya koyduğunu anlatan Babacan, ''Dolayısıyla fazla büyütmemek lazım. Krizden sonra zaten bu kuruluşlar artık önden gidip yatırımcıya yön veren kuruluşlar olmaktan çıktı. Olup biteni izah etmeye çalışan ve çok geriden gelen kuruluşlar olmaya başladı'' ifadelerini kullandı.
Şu anda Türkiye'ye yabancı yatırımcı ilgisinin çok fazla olduğunu, sadece Batıdan değil, Doğudan da yatırımcıların Türkiye ile ilgilendiğini belirten Babacan, ''Bir Singapur, bir Japonya büyükelçisi ile konuşun, (yetişemiyoruz) diyorlar. (Gelip de Türkiye'yi araştıran, Türkiye'ye yatırım yapmak için bize soru soran kişilerden başka işlerimize vakit ayıramıyoruz) diyorlar. Yani ilgi o kadar yoğun çok şükür'' diye konuştu.
-Zenginden daha çok vergi alma konusu-
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Gelir Vergisi Kanun tasarısı ile gündeme gelen ''zenginden daha çok vergi alma'' konusu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Babacan, ''(Zenginden daha çok vergi almalıyız) söylemi doğru. Onlara biz ilave bir vergi getirmeyeceğiz ama zengin olup da kaçıranın kaçırdığı vergiyi tahsil etmeye odaklanacağız'' dedi.
Hedeflerinin düşük gelir grubu veya vergisini düzgünce ödeyenler olmadığını vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:
''Amacımız kanunun dediği şekilde verginin ödenmesi. Özellikle çok kazananlar ödesin. Bizim toplam 404 milyar liralık bütçemiz var bu sene. Bakıyoruz beyana tabi gelir vergisi bütçede yüzde 1 civarında. Bunun içinde kimler var, bütün işadamları var, doktorlar var, mühendisler var, avukatlar var. Yani kendi kazanıp yüksek gelire sahip olan bütün kesim beyana tabi gelir vergisi mükellefi. Gelirlerini kendileri beyan ediyor. Asıl problem alanı burada. Ama burada söylemede çok dikkat etmeliyiz. Zengin düşmanlığı söylemine asla girmemek lazım. Onlar da bu ülkenin vatandaşı. Yani biz yeni bir vergi getirmeyeceğiz, çok kazanıp da kaçıranların üzerine gideceğiz.''
Babacan, ''Belki çalışmalarımıza Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızı, Kalkınma Bakanımızı ve Maliye Bakanımızı da alacağız, bir süre kapanıp bunu çalışacağız. Ne yapılması lazım, burada çok akılcı tedbirler uygulanması gerekiyor'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, özel bir televizyon kanalında canlı yayına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) son yayımladığı nüfus istatistiklerine göre, Türkiye'nin nüfus artış hızının binde 12'ye düştüğünü hatırlatan Babacan, son birkaç yıldır ilkokul çağına gelen çocuk sayısında da düşme görüldüğünü söyledi.
Projeksiyonlara göre, Türkiye'nin nüfusunun 2035 yılına kadar artacağını, 80-85 milyona kadar çıkıp, orada stabilize olup sonra aşağıya inmeye başlayacağını anlatan Babacan, nüfusun bir ülkenin gücü olduğunu ve bu konuda mutlaka çalışma yapılması gerektiğini bildirdi.
Nüfusu giderek düşen Avrupa ülkelerinin şu anda bocaladığını ve nüfus artış hızlarını artırmak için çaba içerisinde bulunduklarını kaydeden Babacan, şöyle konuştu:
''Maalesef bir dönem Türkiye'de devlet ve iş dünyası el ele verip 'nüfus artışının önüne nasıl geçeriz'i çalışmışlar ve ciddi ciddi stratejiler uygulamışlar. Bunun ne kadar büyük bir hata olduğunun en iyi örneğini şu anda Avrupa'da görüyoruz. Nüfusun artması için korkunç paralar dağıtıyorlar vatandaşlara. Fakat bir yandan da aile yapıları bozulmuş durumda. Eski aile kimliğine sahip değil. Yani evlilik dışı ilişkiler var, evlenip boşanma sıradan hale gelmiş durumda.
Ailesiz büyüyen çocuklar ya da sadece anne veya baba ile büyüyen çocuklar çok artmış durumda. Şimdi aile yapısının özüne zarar verdikten sonra, doğurganlığı düşürdükten sonra o ülkenin ekonomik dinamizmini korumak mümkün değil. Şu anda AB'nin bir numaralı meselesi ve çözülmesi çok zor bir problem. Dolayısıyla bizim bu konuda artık köklü tedbirler almamız gerekiyor.''
-''Başbakan Erdoğan, talimat verdi''-
TÜİK'in nüfusa ilişkin son verileri Bakanlar Kurulu'nun olduğu sabah açıkladığını hatırlatan Ali Babacan, ''Sayın Başbakanımız bana talimat verdi, (senin başkanlığında, ilgili bütün bakanlar birlikte çalışın) dedi'' bilgisini verdi.
İşin içinde sosyal, ekonomik, kültürel faktörler olduğunu kaydeden Babacan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Kalkınma Bakanı ile Maliye Bakanının da olacağı bir ekibin bu konuyu ele alması gerektiğini bildirdi.
Babacan, ''Burada çok akılcı tedbirlerin uygulanması gerekiyor. Bir yandan da bütçe etkilerine dikkat edilmesi gerekiyor. Bütçe dengelerini bozacak, afaki bir program başlatmamız zor. Ama öte yandan hedeflenmiş, segment segment iyi planlanmış bir çalışma yapılacak'' dedi.
Konunun şimdiye kadar tavsiye şeklinde gittiğini ve başbakanın, cumhurbaşkanının her nikah şahitliğinde konuyu gündeme getirdiğini belirten Babacan, gelir vergisinde de asgari ücretli, evli ve 4 çocuk sahibi kişilerden vergi alınmadığını hatırlattı.
Konunun bir yönlendirmeden, bir teşvikten öte, devlet politikası haline gelmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Aksi halde bugün bu tedbiri almazsak sayılı gün çabuk geçiyor, 20 sene, 25 sene sonra, bir sonraki kuşakta Türkiye'deki dengeler alt üst olur'' diye konuştu.
İşin özünün aile yapısını muhafaza etmek olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'de evlenme yaşının giderek ilerlediğini, evlenmeden farklı ilişki şekillerinin yayıldığını, bunların da nüfusun artmasının önünde önemli engeller teşkil ettiğini söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
''Dolayısıyla önümüzdeki dönemin en önemli gündem maddelerin biri bu olacak. Çünkü kim ne derse desin nüfus bir güç. Hele hele siz bu nüfusu iyi eğitirseniz ve yüksek gelir seviyesine sahip olmasını sağlarsanız işte o da zaten ekonomik güç olarak karşımıza çıkıyor. Siyasi etki de oradan kaynaklanıyor. Bakıyorsunuz 27 AB üyesi bir masa etrafında oturuyor. Oy hakkı en çok kimin? Nüfusu en çok olanın. Yani Almanya ile Fransa'nın. Almanya ile Fransa bir şey söyleyince 1,5-2 milyon nüfusu bulunan Estonya, Letonya'nın söyleyecek pek bir şeyi kalmıyor. Bu tüm uluslararası çevrelerde de böyle. Yani nüfusu çok olan bir ülkenin lideri masaya oturunca masa o tarafa doğru şöyle biraz eğiliyor.''
-TÜİK'in metodolojisi turizm, ihracat gelirlerini artıracak-
2012 yılının ekonomide bir dengelenme yılı olduğunu kaydeden Babacan, cari açığın da kontrol altına alındığını kaydetti.
Bu yıl için büyüme hedefinin yüzde 4 olduğunu hatırlatan Babacan, bu orandaki bir büyüme ile Türkiye'nin dünyanın yüksek oranlı büyümeye sahip ülkelerden biri haline geleceğini bildirdi.
Bazı istatistiklerin metodolojisinin tekrar gözden geçirildiğini de anımsatan Babacan, turizm, ihracat ve ithalattaki istatistiklerin metodolojisini düzelttikten sonra cari açığın bir miktar daha düşmesini beklediklerini söyledi.
Babacan, ''Şu anda bizim cari açığımız yüksek gibi görünüyor, ama karşısında çok büyük bir net hata-noksan kalemi var. Orada da büyük bir artı görünüyor. Yani Türkiye'ye bir yerlerden tanımlayamadığımız artı bir döviz giriyor bir şekilde'' dedi.
Örneğin turizm gelirlerini hesaplamada kullanılan örneklemin yanlış seçildiğini ifade eden Başbakan Yardımcısı, örneklemde daha az harcayan ve Türkiye'de kısa süre kalan turistlerin bulunduğunu, halbuki örneklemin temsil gücü yüksek bir örneklem olması gerektiğini kaydetti. Babacan, ''Turizm gelirlerini hesaplamada kullanılan örneklem düzeldiğinde bizim tahminimiz turizm gelirleri 3-5 milyar dolar arasında artmış olacak'' dedi. Babacan, ithalat ve ihracatta da benzer metodoloji hataları bulunduğunu vurguladı.
-Moody's'in Türkiye ile ilgili açıklamaları-
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye ile ilgili son açıklamalarının hatırlatılması üzerine Babacan, bu kuruluşlar hakkında çok konuşmanın onları olduğundan daha önemli hale getirdiğini, bu nedenle bu konuda açıklama yapmak istemediğini kaydetti.
Söz konusu kuruluşların bazen 3-5 kişilik ekiplerle, birkaç haftalık bir çalışma soncunda kanaatini ortaya koyduğunu anlatan Babacan, ''Dolayısıyla fazla büyütmemek lazım. Krizden sonra zaten bu kuruluşlar artık önden gidip yatırımcıya yön veren kuruluşlar olmaktan çıktı. Olup biteni izah etmeye çalışan ve çok geriden gelen kuruluşlar olmaya başladı'' ifadelerini kullandı.
Şu anda Türkiye'ye yabancı yatırımcı ilgisinin çok fazla olduğunu, sadece Batıdan değil, Doğudan da yatırımcıların Türkiye ile ilgilendiğini belirten Babacan, ''Bir Singapur, bir Japonya büyükelçisi ile konuşun, (yetişemiyoruz) diyorlar. (Gelip de Türkiye'yi araştıran, Türkiye'ye yatırım yapmak için bize soru soran kişilerden başka işlerimize vakit ayıramıyoruz) diyorlar. Yani ilgi o kadar yoğun çok şükür'' diye konuştu.
-Zenginden daha çok vergi alma konusu-
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Gelir Vergisi Kanun tasarısı ile gündeme gelen ''zenginden daha çok vergi alma'' konusu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Babacan, ''(Zenginden daha çok vergi almalıyız) söylemi doğru. Onlara biz ilave bir vergi getirmeyeceğiz ama zengin olup da kaçıranın kaçırdığı vergiyi tahsil etmeye odaklanacağız'' dedi.
Hedeflerinin düşük gelir grubu veya vergisini düzgünce ödeyenler olmadığını vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:
''Amacımız kanunun dediği şekilde verginin ödenmesi. Özellikle çok kazananlar ödesin. Bizim toplam 404 milyar liralık bütçemiz var bu sene. Bakıyoruz beyana tabi gelir vergisi bütçede yüzde 1 civarında. Bunun içinde kimler var, bütün işadamları var, doktorlar var, mühendisler var, avukatlar var. Yani kendi kazanıp yüksek gelire sahip olan bütün kesim beyana tabi gelir vergisi mükellefi. Gelirlerini kendileri beyan ediyor. Asıl problem alanı burada. Ama burada söylemede çok dikkat etmeliyiz. Zengin düşmanlığı söylemine asla girmemek lazım. Onlar da bu ülkenin vatandaşı. Yani biz yeni bir vergi getirmeyeceğiz, çok kazanıp da kaçıranların üzerine gideceğiz.''