Vergi oranı yüzde 12 düştü!
Dünya Bankası raporuna göre...
Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve PwC tarafından hazırlanan ”Vergi Ödemesi 2013” raporuna göre, Türkiye’deki toplam vergi oranı 8 yılda yüzde 53’ten yüzde 41,2’ye indi.
"Vergi Ödemesi 2013" raporunun sonuçlarının paylaşıldığı toplantıya, PwC İngiltere Vergi Hizmetleri Ortağı Andrew Packman, IFC Özel Sektör Gelişimi Kıdemli Uzmanı Joanna Nasr ve PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Lideri Zeki Gündüz katıldı.
Rapora göre, 8 yılda uygulanan reformlarla Türkiye’deki toplam vergi oranı yüzde 41,2 ile dünya ortalaması olan yüzde 44,7 ve G-20 ortalaması olan yüzde 50 oranlarının altına çekildi.
Türkiye’deki işletmelerin her yıl vergi ödemesi için harcadığı zaman 254 saatten 223 saate inerek, dünya ortalaması olan 267 saatin ve E-8 ülkeleri ortalaması olan 254 saatin altında, G-20 ülkeleri ortalaması olan 218 saatin ise üzerinde kaldı.
Yapılan ödeme sayıları açısından ise Türkiye, şirketlerin ödediği 15 farklı vergi ile dünyadaki ortalama ödeme sayısı olan 27,2’nin ve E-8 ülkeleri ortalaması olan 17’nin altında, G-20 ülkeleri ortalaması olan 13’ün de üzerinde yer aldı.
Toplam vergi oranındaki düşüşte kurumlar vergisindeki azalma etkili oldu
PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Lideri Zeki Gündüz, 2004 yılında gerçekleştirilen ilk vergi ödemesi çalışmasından bu yana geçen 8 yıl içinde Türkiye’de toplam vergi oranının yüzde 53’ten yüzde 41,2’ye düşüşüne katkıda bulunan ana faktörlerden birinin 2006 yılında kurumlar vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye inmesi olduğunu belirtti.
Sosyal güvenlik prim oranının yüzde 19,5’ten yüzde 14,5’e azalmasının da bu etkenlerden biri olduğunu ifade eden Gündüz, uyum sağlamak için gereken zamanda ise, elektronik beyan ve elektronik ödemenin yaygın kullanılmaya başlanılmasının etkisiyle 254 saatten 223 saate inen önemli bir düşüş görüldüğünü söyledi.
Ülkelerin ekonomik göstergelerinin vergi politikasının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadığının raporda da gözlemlendiğini kaydeden Gündüz, gelecek için ülkenin ekonomik gelişimine yardım edecek Türk vergi sisteminin daha etkin, şeffaf ve rekabetçi adımlarla iyiye dönüşeceğine inandıklarını vurguladı.
Gündüz, dolaylı vergilere ilişkin bir soruya, "Dolaylı vergiler sadece Türkiye’de değil dünyada da kolay ve hızlı sonuç alınmasıyla bütün hükümetlerin iştahla baktığı ve vazgeçemeyeceği bir alan gibi görünüyor. Ama oransal olarak Türkiye’de dolaylı vergilerin oranlarının genel vergi gelirleri içerisinde diğer ülke uygulamalarıyla mukayese edildiğinde yüksek olduğu ortada. Kayıt dışıyla mücadele edilirse bu oran değişebilir” yanıtını verdi.
Uluslararası alanda çalışan şirketleri vergilendirme hakkı konusunda da Gündüz, ”Bu konuya yerel düzenlemelerin yanında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile OECD’nin ve BM’nin yaptığı düzenlemeler çerçevesinde bakmak gerek. Türkiye bu çerçevede 70’i aşkın çifte vergilemeyi önleme anlaşmasına sahip” dedi.
"Devletler kurumlar vergisi yerine tüketim ya da emlak vergisine yoğunlaşacak"
PwC İngiltere Vergi Hizmetleri Ortağı Andrew Packman ise, hükümetlerin vergi gelirlerini arttırma ihtiyacı karşısında ekonomik faaliyetleri ve büyümeyi teşvik eden sistem oluşturma gerekliliğinin birbiriyle çeliştiğini söyledi.
Bölge ülkelerine kıyasla Türkiye’de nispeten daha yüksek kurumlar vergisi uygulanırken, tüketim vergisinin diğer ülkelere göre nispeten daha düşük olduğunu dile getiren Packman, Türkiyede internet üzerinden beyan ve ödeme yapılması konusunda ciddi yatırımlar yapıldığını, bunun da şirketlerin uyum yükünü ciddi şekilde azalttığını kaydetti.
İnternet satışları arttıkça ve elektronik mecralar büyüdükçe ülkeler üzerinde vergilendirme konusunda bir gerginliğin oluştuğuna işaret eden Packman, ”İnternet sayesinde işletmeler mukim olmadıkları, vergi mükellefi olmadıkları ülkelerde ciro elde edebiliyor. İkili vergilendirme anlaşmaları sayesinde, bu şirketlerin vergilendirmesi mukim olmadıkları ülkelerde değil, mukim oldukları ülkede oluyor. Bu, hükümetlerin çok kolay atlatabileceği bir sorun değil” diye konuştu.
Kurumlar vergisinin vergi ortamını değiştiren unsurlardan biri olduğuna dikkati çeken Packman, şirketlerin kurumlar vergisine bakarak ülkeden ülkeye yatırımlarını değiştirebildiklerini söyledi.
Yatırım çekebilmek için bir çok ülkede kurumlar vergisinin indirildiğini hatırlatan Packman, ”Devletlerin kurumlar vergisi yerine tüketim vergisi, iş gücü vergisi ya da emlak vergisi üzerinde yoğunlaşacaklarını öngörüyoruz” dedi.
Packman, yüksek gelir düzeyindekilerden daha fazla vergi alınması tartışmalarına ilişkin ise, ”Gelir seviyesi en yüksek kesimde vergi oranlarını ne kadar yükseltirseniz, o kadar o insanlar o ülkeden çıkıyor. Fransa Başbakanı yüzde 75 gibi bir oran açıkladı ve Batı Avrupa’daki vergi oranları düşük ülkeler zengin Fransızları çağırıyor. Dolayısıyla gelir seviyesi en yüksek kesim arasında vergi oranlarını sürekli artırmak beraberinde iktisadi faaliyetlerin yavaşlamasına yol açabilir. Bu çok hassas bir denge” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, vergi ödeme kolaylığı açısından 185 ekonomi arasında 80. sırada
IFC Özel Sektör Gelişimi Kıdemli Uzmanı Joanna Nasr da, Türkiye’nin vergi ödeme kolaylığı açısından 185 ekonomi arasında 80. sırada yer aldığını ve ödenen vergi sayısı 15 olan Türkiye’nin, bu sayının 30 olduğu Orta Asya ve Avrupa bölgeleriyle karşılaştırıldığında iyi durumda olduğunu söyledi.
Yüksek vergi matrahı olduğu zaman kayıt dışı ekonominin gündeme geldiğine dikkati çeken Nasr, uyum maliyetinin yüksek olduğu ülkelerde kayıt dışı sektörün büyüdüğünü ifade etti.
Birden fazla vergilendirme sistemi olduğu zaman sistem karmaşıklaştığına, bürokrasi oluştuğuna ve vergi sistemine uyumun zorlaştığına işaret eden Nasr, idari süreçleri basitleştirebilmek için elektronik beyanlara ve ödemelerin elektronik ortama geçirilmesinin çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.
"Vergi Ödemesi 2013" raporunun sonuçlarının paylaşıldığı toplantıya, PwC İngiltere Vergi Hizmetleri Ortağı Andrew Packman, IFC Özel Sektör Gelişimi Kıdemli Uzmanı Joanna Nasr ve PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Lideri Zeki Gündüz katıldı.
Rapora göre, 8 yılda uygulanan reformlarla Türkiye’deki toplam vergi oranı yüzde 41,2 ile dünya ortalaması olan yüzde 44,7 ve G-20 ortalaması olan yüzde 50 oranlarının altına çekildi.
Türkiye’deki işletmelerin her yıl vergi ödemesi için harcadığı zaman 254 saatten 223 saate inerek, dünya ortalaması olan 267 saatin ve E-8 ülkeleri ortalaması olan 254 saatin altında, G-20 ülkeleri ortalaması olan 218 saatin ise üzerinde kaldı.
Yapılan ödeme sayıları açısından ise Türkiye, şirketlerin ödediği 15 farklı vergi ile dünyadaki ortalama ödeme sayısı olan 27,2’nin ve E-8 ülkeleri ortalaması olan 17’nin altında, G-20 ülkeleri ortalaması olan 13’ün de üzerinde yer aldı.
Toplam vergi oranındaki düşüşte kurumlar vergisindeki azalma etkili oldu
PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Lideri Zeki Gündüz, 2004 yılında gerçekleştirilen ilk vergi ödemesi çalışmasından bu yana geçen 8 yıl içinde Türkiye’de toplam vergi oranının yüzde 53’ten yüzde 41,2’ye düşüşüne katkıda bulunan ana faktörlerden birinin 2006 yılında kurumlar vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye inmesi olduğunu belirtti.
Sosyal güvenlik prim oranının yüzde 19,5’ten yüzde 14,5’e azalmasının da bu etkenlerden biri olduğunu ifade eden Gündüz, uyum sağlamak için gereken zamanda ise, elektronik beyan ve elektronik ödemenin yaygın kullanılmaya başlanılmasının etkisiyle 254 saatten 223 saate inen önemli bir düşüş görüldüğünü söyledi.
Ülkelerin ekonomik göstergelerinin vergi politikasının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadığının raporda da gözlemlendiğini kaydeden Gündüz, gelecek için ülkenin ekonomik gelişimine yardım edecek Türk vergi sisteminin daha etkin, şeffaf ve rekabetçi adımlarla iyiye dönüşeceğine inandıklarını vurguladı.
Gündüz, dolaylı vergilere ilişkin bir soruya, "Dolaylı vergiler sadece Türkiye’de değil dünyada da kolay ve hızlı sonuç alınmasıyla bütün hükümetlerin iştahla baktığı ve vazgeçemeyeceği bir alan gibi görünüyor. Ama oransal olarak Türkiye’de dolaylı vergilerin oranlarının genel vergi gelirleri içerisinde diğer ülke uygulamalarıyla mukayese edildiğinde yüksek olduğu ortada. Kayıt dışıyla mücadele edilirse bu oran değişebilir” yanıtını verdi.
Uluslararası alanda çalışan şirketleri vergilendirme hakkı konusunda da Gündüz, ”Bu konuya yerel düzenlemelerin yanında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile OECD’nin ve BM’nin yaptığı düzenlemeler çerçevesinde bakmak gerek. Türkiye bu çerçevede 70’i aşkın çifte vergilemeyi önleme anlaşmasına sahip” dedi.
"Devletler kurumlar vergisi yerine tüketim ya da emlak vergisine yoğunlaşacak"
PwC İngiltere Vergi Hizmetleri Ortağı Andrew Packman ise, hükümetlerin vergi gelirlerini arttırma ihtiyacı karşısında ekonomik faaliyetleri ve büyümeyi teşvik eden sistem oluşturma gerekliliğinin birbiriyle çeliştiğini söyledi.
Bölge ülkelerine kıyasla Türkiye’de nispeten daha yüksek kurumlar vergisi uygulanırken, tüketim vergisinin diğer ülkelere göre nispeten daha düşük olduğunu dile getiren Packman, Türkiyede internet üzerinden beyan ve ödeme yapılması konusunda ciddi yatırımlar yapıldığını, bunun da şirketlerin uyum yükünü ciddi şekilde azalttığını kaydetti.
İnternet satışları arttıkça ve elektronik mecralar büyüdükçe ülkeler üzerinde vergilendirme konusunda bir gerginliğin oluştuğuna işaret eden Packman, ”İnternet sayesinde işletmeler mukim olmadıkları, vergi mükellefi olmadıkları ülkelerde ciro elde edebiliyor. İkili vergilendirme anlaşmaları sayesinde, bu şirketlerin vergilendirmesi mukim olmadıkları ülkelerde değil, mukim oldukları ülkede oluyor. Bu, hükümetlerin çok kolay atlatabileceği bir sorun değil” diye konuştu.
Kurumlar vergisinin vergi ortamını değiştiren unsurlardan biri olduğuna dikkati çeken Packman, şirketlerin kurumlar vergisine bakarak ülkeden ülkeye yatırımlarını değiştirebildiklerini söyledi.
Yatırım çekebilmek için bir çok ülkede kurumlar vergisinin indirildiğini hatırlatan Packman, ”Devletlerin kurumlar vergisi yerine tüketim vergisi, iş gücü vergisi ya da emlak vergisi üzerinde yoğunlaşacaklarını öngörüyoruz” dedi.
Packman, yüksek gelir düzeyindekilerden daha fazla vergi alınması tartışmalarına ilişkin ise, ”Gelir seviyesi en yüksek kesimde vergi oranlarını ne kadar yükseltirseniz, o kadar o insanlar o ülkeden çıkıyor. Fransa Başbakanı yüzde 75 gibi bir oran açıkladı ve Batı Avrupa’daki vergi oranları düşük ülkeler zengin Fransızları çağırıyor. Dolayısıyla gelir seviyesi en yüksek kesim arasında vergi oranlarını sürekli artırmak beraberinde iktisadi faaliyetlerin yavaşlamasına yol açabilir. Bu çok hassas bir denge” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, vergi ödeme kolaylığı açısından 185 ekonomi arasında 80. sırada
IFC Özel Sektör Gelişimi Kıdemli Uzmanı Joanna Nasr da, Türkiye’nin vergi ödeme kolaylığı açısından 185 ekonomi arasında 80. sırada yer aldığını ve ödenen vergi sayısı 15 olan Türkiye’nin, bu sayının 30 olduğu Orta Asya ve Avrupa bölgeleriyle karşılaştırıldığında iyi durumda olduğunu söyledi.
Yüksek vergi matrahı olduğu zaman kayıt dışı ekonominin gündeme geldiğine dikkati çeken Nasr, uyum maliyetinin yüksek olduğu ülkelerde kayıt dışı sektörün büyüdüğünü ifade etti.
Birden fazla vergilendirme sistemi olduğu zaman sistem karmaşıklaştığına, bürokrasi oluştuğuna ve vergi sistemine uyumun zorlaştığına işaret eden Nasr, idari süreçleri basitleştirebilmek için elektronik beyanlara ve ödemelerin elektronik ortama geçirilmesinin çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.