40 milyon küçükbaş hayvana ihtiyaç var
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "2022 ile ilgili bir hedef koyduk, bugün 44 milyon küçükbaş hayvanımız var, bunu 84 milyona taşımayla ilgili bir hedef koyduk. 84 milyona taşıdığımız zaman, problem kalmayacak." dedi.
Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde moderatörlüğünü BNP Cardif Türkiye CEO'su Cemal Kişmir'in üstlendiği "Tarımın Ajandası" oturumunda konuşan Pakdemirli, Türkiye'nin etle ilgili üretimini son 15 yılda 400 bin tonlardan 1,1 milyon tonlara yükselttiğini söyledi.
Et ithalatının nedenlerine değinen Pakdemirli, "15 yıl evvel ortalama bir Türk vatandaşımız 6 kilogram et yiyormuş, şimdi 15 kilogram et yiyoruz. Avrupa'da da domuz etini hariç tutarsak 15, 17, 19 kilogramlardadır. Yani et yemede üç aşağı beş yukarı Avrupa seviyesine yetişmişiz. Yani et yiyen bir toplum haline gelmişiz. Buradaki tüketici tercihleri bizim için de öncelik ama zaman zaman bu konuyla ilgili ithalatın olmasının sebebi budur. Genel anlamda bakarsak 2002'deki karkas ağırlığımız kabaca 174 kilogram iken, bugün 280 kilogramlara gelmiş yani burada ırkların ıslahı anlamında kötü bir iş de çıkarılmamış." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de sütte biraz fazla, ette ise biraz eksik oluştuğunu anlatan Pakdemirli, "Hayvanın memesinden siz ertesi gün para almaya başlıyorsunuz ama besi yaptığınız zaman o hayvana en azından bir 6 ay para yatırmanız gerekiyor. Ülkedeki sermaye birikimi de malumunuz, o anlamda herkes biraz daha süte veya kombine ırklara yönelmiş ama işin doğrusu kombine ırk değil besiyse besi ırkı, sütse süt ırkı olması lazım. Bununla ilgili kesin ayrımları yaptık, yol haritamız da hazır." diye konuştu.
"3 yıl içinde ancak ithalattan kurtulabiliriz"
Bakan Pakdemirli, küçükbaş hayvancılıkla ilgili yeni bir program hazırladıkları bilgisini paylaştı.
Küçükbaş et tüketimini de önemsediklerini dile getiren Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Çünkü aslında Türkiye'yi kurtaracak şeylerden biridir. Büyükbaşta yapmış olduğunuz herhangi bir aksiyonun neticesini görmeniz 3 sene. Benim bugün Türkiye'nin büyükbaş hayvancılığıyla ilgili bütün doğruları yaptığımı varsaysanız ki yaptık, 3 sene içinde neticesini alacağız. Yani biz 3 yıl içinde ancak ithalattan kurtulabiliriz ama küçükbaş hayvanda 6 ay içinde netice alıyorsunuz. 2022 ile ilgili bir hedef koyduk, bugün 44 milyon küçükbaş hayvanımız var, bunu 84 milyona taşımayla ilgili bir hedef koyduk. 84 milyona taşıdığımız zaman, problem kalmayacak."
"En büyük odak alanım bu olacak"
Pakdemirli, kooperatifçiliğin de önemli olduğunu vurguladı.
Kooperatifçilikle ilgili alınabilecek mesafeler olduğunu ifade eden Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Belki kültürel bazı eksikliklerimiz de olabilir, geliştirmemiz gereken yollar da olabilir ama iyi örneklerimiz yok mu var. Bunların adetlerini artırmamız lazım. İzmir'de yoğurt yapan bir kadın var, tek kişi kooperatifi idare ediyor. Süt bugün kabaca, aşağı yukarı desteklerle beraber 2 liraya satılıyor. Yani benim ineğim varsa bugün sütü 2 liraya satabiliyorum. O kooperatifin üyesiysem akşam hesap kesiliyor ve sütümü 3,5 liraya satıyorum çünkü yoğurt oluyor, marketlere satılıyor, para toplanıyor anında kadın hesabı görüyor ve 3,5 lira üreticinin parasını ödüyor akşamında. İşte üreticiye değer yaratmak burada. Adı kooperatif olan, birçok da ortağı olan, üreticileri de olan ama üreticiye ne yazık ki değer yaratamayan birçok birlik ve kooperatifimiz var. Bunların hepsinin Ankara'da, İstanbul'da güzel kuleleri var, otelleri var ama üreticimize nihai anlamda değer yaratmak böyle bir şey işte. Benim de karşıma gelen kooperatiflerdeki başarı; ne kadar ciro yapmış ne kadar üreticiye fayda sağlamış, ben bu işe bakıyorum. Bunun örneklerini mutlaka artırıyor olmamız lazım. Yeni dönemde özellikle artık şu seçim sürecini de geçelim, benim en büyük odak alanım bu olacak."
"Nişantaşı hayvancılığı" diye bir durum olduğunu aktaran Bakan Pakdemirli, "Hafta sonu uçağa biniyor gidiyor buzağının başını şöyle bir okşuyor, ondan sonra çekip gidiyor. Sonra bir sene sonra geliyor hesaplara bakıyor 'Ben para kazanmamışım, kapat burayı' diyor. Aile işletmeleri zarar da etse ısrar ediyor ve işin içinde kalıyor. Sürdürülebilirlik anlamında küçük aile işletmelerini de orada tutmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Et ithalatının nedenlerine değinen Pakdemirli, "15 yıl evvel ortalama bir Türk vatandaşımız 6 kilogram et yiyormuş, şimdi 15 kilogram et yiyoruz. Avrupa'da da domuz etini hariç tutarsak 15, 17, 19 kilogramlardadır. Yani et yemede üç aşağı beş yukarı Avrupa seviyesine yetişmişiz. Yani et yiyen bir toplum haline gelmişiz. Buradaki tüketici tercihleri bizim için de öncelik ama zaman zaman bu konuyla ilgili ithalatın olmasının sebebi budur. Genel anlamda bakarsak 2002'deki karkas ağırlığımız kabaca 174 kilogram iken, bugün 280 kilogramlara gelmiş yani burada ırkların ıslahı anlamında kötü bir iş de çıkarılmamış." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de sütte biraz fazla, ette ise biraz eksik oluştuğunu anlatan Pakdemirli, "Hayvanın memesinden siz ertesi gün para almaya başlıyorsunuz ama besi yaptığınız zaman o hayvana en azından bir 6 ay para yatırmanız gerekiyor. Ülkedeki sermaye birikimi de malumunuz, o anlamda herkes biraz daha süte veya kombine ırklara yönelmiş ama işin doğrusu kombine ırk değil besiyse besi ırkı, sütse süt ırkı olması lazım. Bununla ilgili kesin ayrımları yaptık, yol haritamız da hazır." diye konuştu.
"3 yıl içinde ancak ithalattan kurtulabiliriz"
Bakan Pakdemirli, küçükbaş hayvancılıkla ilgili yeni bir program hazırladıkları bilgisini paylaştı.
Küçükbaş et tüketimini de önemsediklerini dile getiren Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Çünkü aslında Türkiye'yi kurtaracak şeylerden biridir. Büyükbaşta yapmış olduğunuz herhangi bir aksiyonun neticesini görmeniz 3 sene. Benim bugün Türkiye'nin büyükbaş hayvancılığıyla ilgili bütün doğruları yaptığımı varsaysanız ki yaptık, 3 sene içinde neticesini alacağız. Yani biz 3 yıl içinde ancak ithalattan kurtulabiliriz ama küçükbaş hayvanda 6 ay içinde netice alıyorsunuz. 2022 ile ilgili bir hedef koyduk, bugün 44 milyon küçükbaş hayvanımız var, bunu 84 milyona taşımayla ilgili bir hedef koyduk. 84 milyona taşıdığımız zaman, problem kalmayacak."
"En büyük odak alanım bu olacak"
Pakdemirli, kooperatifçiliğin de önemli olduğunu vurguladı.
Kooperatifçilikle ilgili alınabilecek mesafeler olduğunu ifade eden Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Belki kültürel bazı eksikliklerimiz de olabilir, geliştirmemiz gereken yollar da olabilir ama iyi örneklerimiz yok mu var. Bunların adetlerini artırmamız lazım. İzmir'de yoğurt yapan bir kadın var, tek kişi kooperatifi idare ediyor. Süt bugün kabaca, aşağı yukarı desteklerle beraber 2 liraya satılıyor. Yani benim ineğim varsa bugün sütü 2 liraya satabiliyorum. O kooperatifin üyesiysem akşam hesap kesiliyor ve sütümü 3,5 liraya satıyorum çünkü yoğurt oluyor, marketlere satılıyor, para toplanıyor anında kadın hesabı görüyor ve 3,5 lira üreticinin parasını ödüyor akşamında. İşte üreticiye değer yaratmak burada. Adı kooperatif olan, birçok da ortağı olan, üreticileri de olan ama üreticiye ne yazık ki değer yaratamayan birçok birlik ve kooperatifimiz var. Bunların hepsinin Ankara'da, İstanbul'da güzel kuleleri var, otelleri var ama üreticimize nihai anlamda değer yaratmak böyle bir şey işte. Benim de karşıma gelen kooperatiflerdeki başarı; ne kadar ciro yapmış ne kadar üreticiye fayda sağlamış, ben bu işe bakıyorum. Bunun örneklerini mutlaka artırıyor olmamız lazım. Yeni dönemde özellikle artık şu seçim sürecini de geçelim, benim en büyük odak alanım bu olacak."
"Nişantaşı hayvancılığı" diye bir durum olduğunu aktaran Bakan Pakdemirli, "Hafta sonu uçağa biniyor gidiyor buzağının başını şöyle bir okşuyor, ondan sonra çekip gidiyor. Sonra bir sene sonra geliyor hesaplara bakıyor 'Ben para kazanmamışım, kapat burayı' diyor. Aile işletmeleri zarar da etse ısrar ediyor ve işin içinde kalıyor. Sürdürülebilirlik anlamında küçük aile işletmelerini de orada tutmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.