Bakan Varank: Türkiye’yi global bir marka haline getirmek istiyoruz
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, "Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istiyoruz. Bunun için üniversitelerimizin kapasitelerini; yetkinlik düzeyleri ve bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak daha da güçlendiriyoruz." dedi.
Varank, Avrasya Üniversiteler Birliği (EURAS) desteğiyle Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen 5. Avrasya Yükseköğretim Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, söz konusu etkinliğin yüksek öğretimde inovasyonu ve kaliteyi daha da ileri taşıyacak somut projelere öncülük edeceğini ve verimli iş birliklerine kapılar aralayacağını dile getirdi.
Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istediklerini aktaran Varank, "Bunun için üniversitelerimizin kapasitelerini, yetkinlik düzeyleri ve bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak daha da güçlendiriyoruz. Bölgesel kalkınma misyonu çerçevesinde seçilen pilot üniversitelere, ihtisaslaşma destekleri veriyoruz. Bu uygulamayı sürdüreceğiz. Bir yandan yurt dışındaki üniversitelerin Türkiye’de, Türkiye’deki üniversitelerin yurt dışında faaliyet göstermelerini teşvik ederken, diğer yandan yükseköğretim kurumlarımızın dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan üniversitelerle iş birliği yapmalarını destekliyoruz. İşte bunun gibi etkinlikler de gerek ülkeler arasındaki tecrübe paylaşımı gerekse yeni iletişim ağlarının kurulması açısından son derece önemli bir yere sahip." ifadelerini kullandı.
Bir ülkenin zenginliğini ve refah seviyesini belirleyen unsurlar arasında üretim kabiliyetlerinin ne derece gelişmiş, çeşitli ve rekabetçi olduğunun önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Varank, "Türkiye’nin son 18 senede kat ettiği mesafeyi bu gözle değerlendirdiğimizde gelinen nokta elbette büyük bir başarı. 182 milyar dolar ihracat yapan, bunu da hemen hemen her sektörde gerçekleştirebilen bir üretim altyapısına sahibiz. Bu üretim altyapısını, neredeyse sıfırdan inşa ettiğimiz güçlü bir Ar-Ge ekosistemi destekliyor. 200’ü aşkın üniversite, 1500'ün üzerinde Ar-Ge ve Tasarım Merkezi ve 85 teknopark en önemli paydaşları." diye konuştu.
"Uyguladığımız politikaların buradaki pek çok ülkeye iyi bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum"
Bakan Varank, bakanlığın temel önceliklerinden birinin üretimle Ar-Ge ekosistemi arasındaki bağlantıları daha da kuvvetlendirip, sanayide yüksek katma değer öncülüğünde yapısal bir dönüşümü gerçekleştirmek olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Ancak bu sayede 18 senenin kazanımlarını bir üst seviyeye çıkarabilir, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokabiliriz. Buradan hareketle, akademiyle olan ortak projelere her zaman büyük önem veriyoruz. Pek çok alanda akademisyenlerden aktif katkı alıyor, süreçleri hep birlikte götürüyoruz. Sanayi olsun, teknoloji olsun, bilginin pratik hayata geçebilmesi için muazzam bir uygulama alanı sunuyor. Kamunun ortaya koyduğu böyle bir vizyonun başarısı için, özel sektör ve akademinin tamamlayıcı adımlar atması şart.Bu noktada Ar-Ge çalışmalarının süreklilik arz etmesi, Gelişen teknolojilerin getirdiği risk ve fırsatlara hazır olunması, yenilikçiliğin ve ticarileşmenin nihai amaç olarak görülmesi gerekiyor. İşte biz bakanlık olarak bu bahsettiğim alanlarda çeşitli destekler sunuyoruz. Uyguladığımız politikaların buradaki pek çok ülkeye iyi bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum."
Bu noktadan hareketle bakanlık olarak kullandıkları mekanizmalara da değinen Varank, şöyle devam etti:
"TÜBİTAK aracılığıyla, 2012’den bu yana Teknoloji Transfer Ofisleri'ni destekliyoruz. Gerekli yetkinliklere sahip 34 üniversitemizin Teknoloji Transfer Ofisi'ne; personel, danışmanlık, eğitim ve patent masraflarını karşılamak üzere hibe desteği veriyoruz.Böylece üniversitelerimizde; teknoloji transferi konusunda farkındalık oluşturuyor, proje geliştirme kabiliyetini artırıyor, üniversite sanayi iş birliğini geliştiriyor ve akademik girişimciliği teşvik ediyoruz.
2009 yılında üniversitelerimiz tarafından yapılan patent başvurusu sayısı sadece 91’di. 2019 yılında bu sayı 921’e ulaştı. Yine 10 sene önce üniversitelerimizin yıllık patent tescil sayısı 13 iken, geçen sene bu rakam 428 oldu. En fazla patent başvurusu yapan ilk 10 üniversitemizden 4’ü İstanbul’da yer alırken, bu listeye Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan üniversitelerimiz de girdi. Önümüzdeki dönemde, bu farkındalığın katlanarak artacağına yürekten inanıyorum."
"Yaklaşık 200 milyon lira bütçeli 10 projeye kaynak aktaracağız"
Yenilikçi bir bakış açısıyla tasarladıkları Mükemmeliyet Merkezi Programı'yla, akademi ve sanayinin birlikte iş yapmasını sağlayacak bir yapı oluşturduklarını belirten Varank, buna göre araştırma altyapılarının koordinatörlüğünde özel sektör ve kamu Ar-Ge merkezleri ile üniversitelerin bu programın paydaşı olacağını söyledi.
Burada tüm tarafların ortak altyapıyı ve insan kaynağını kullanarak, yüksek teknoloji alanlarında özgün projeleri ortaya koymasının amaçlandığını anlatan Varank, "Program dahilinde bu sene yaklaşık 200 milyon lira bütçeli 10 projeye kaynak aktaracağız. Bu sayede, araştırma üniversitelerimizin, kritik teknolojilerde geliştirdikleri ürünlerin özel sektöre aktarımını hedefliyoruz. Ayrıca, üniversiteyle sanayi arasında önemli bir köprü görevi gören araştırma altyapılarını da destekliyoruz. Bu altyapılar, özel sektörle iş birlikleri kurarak ulusal Ar-Ge ekosistemimizin dinamosu olabilecek niteliğe sahip. Şu anda 4 tane ulusal araştırma alt yapımızla yeni değerlendirmeleri yapıyoruz. Bu sayıyı yakında artıracağız ve buradan çıkacak buluşların dünyada ses getireceğini bu kürsüden ifade edebilirim." ifadelerini kullandı.
Bakan Varank, ilk defa geçen sene uygulamaya başladıkları "Sanayi Doktora Programı'yla" akademide yetişen insan kaynağının bizzat sahaya inmesini de planladıklarını belirtti.
Bu programda gençlerin, eğitimleri boyunca burs almanın yanı sıra, mezun olduktan sonra sanayide istihdam edilirlerse 3 sene boyunca maaş desteği de alacaklarını dile getiren Varank, şunları söyledi:
"Yine geçen sene uygulamaya başladığımız hem beyin göçünü tersine çevirmek, hem de beyin göçünü engellemek adına güçlü programlar var. Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı’nı Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat ilan etti. Burada amacımız, ülkemizi dünyanın her yerinden üst düzey araştırmacılar için bir çekim merkezi haline getirmek. Programı ilk ilan ettiğimizde Türkiye’ye kim gelir diye soran maalesef muhalif kesimler oldu. Hayal görüyorsunuz dediler. Ama sonuçlar ortada.
Bakınız bu programa sadece dünya üniversite sıralamasında ilk 100 üniversite, dünyada en çok Ar-Ge harcaması yapan ilk 2 bin 500 şirket, dünya araştırma enstitüleri sırlamasında ilk 250 araştırma enstitüsünde çalışmış araştırmacılar başvurabildi. Bu kapsamda, 98’i Türk 29’u yabancı uyruklu 127 araştırmacı desteğe hak kazandı. Gelen araştırmacılar; akademik birikimlerini ve saha tecrübelerini ülkemizin ekosistemine aktaracaklar, doktora öğrencileri yetiştirecekler ve pek çok gencimize rol model olacaklar."
"Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne denli aktifseniz, kalkınma hızınız da o denli artıyor"
Bakan Varank, bakanlığın bağlı kuruluşu KOSGEB aracılığıyla da kamu-üniversite-sanayi iş birliğinde hızlandırıcı bir rol üstlendiklerini kaydetti.
Mevcut durumda 108 üniversiteyle Ar-Ge İnovasyon İşbirliği Protokolü bulunduğunu aktaran Varank, Böylece reel sektörün ihtiyacı olan her türlü konuda üniversite ile sanayiyi bir araya getiriyor, girişimcilerin araştırma-geliştirme veya inovasyon projelerinin hayata geçmesini kolaylaştırıyoruz. Bu kapsamda; akademisyenlerin projelerde değerlendirici veya proje izleyicisi olarak görev almasını sağlıyoruz. Ayrıca işletmelere; iş geliştirme, mali kaynaklara erişim, yönetim, danışmanlık ve ağlara katılım gibi hizmetler sunuyoruz. Üniversitelerle birlikte sanayicilerimizin kuracakları kuluçka merkezlerini de maddi olarak destekliyoruz." dedi.
Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne kadar aktif olunursa, kalkınma hızının da o denli arttığına işaret eden Varank, şunları söyledi:
"Bizim çok cevval gençlerimiz var. Özellikle teknoloji tabanlı işlerde Türkiye büyük bir potansiyele sahip. Oyun sektöründen biyoteknolojiye, akıllı malzemelerden perakende sektörüne varıncaya dek pek çok yenilikçi uygulama üzerinde çalışan girişimcilerimiz bulunuyor. Biz de onların önünü açacak politikalara öncelik veriyoruz. Ar-Ge ve Tasarım Merkezi belgesine sahip özel sektör firmalarımız; çeşitli vergi indirimleri ve istisnalardan faydalanıyor. Teknoparklarda yer alan firmalar; vergisel avantajların yanı sıra, mentörlük, iş eşleştirmeleri ve ihracat destekleri gibi teşviklerden yararlanıyor. TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Programı'yla, teknoloji ve yenilik odaklı fikirlerini somut işlere dönüştürebilen başlangıç firmalarını ekonomiye kazandırıyoruz."
"Herkesi sizin ürününüzü kullanmaya teşvik etmelisiniz"
Teknolojiyi odağına alıp, ölçeklenebilir iş modeline sahip her girişim aslında büyüme potansiyeli taşıdığını ifade eden Varank, bu potansiyeli hayata geçirmek için 3 hususun önemli olduğunun altını çizdi.
Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer başarılı olmak istiyorsanız, girişiminiz henüz daha fikir aşamasındayken yurt dışı pazarları hedeflemelisiniz. Bir diğer başarı faktörü de iş birliklerine açık olmaktan geçiyor. Kendi yetkinliklerinizin tıkandığı noktalarda, mutlaka bir üçüncü gözden yardım istemekten çekinmemelisiniz. Son olarak da inovasyon tanımınızı net bir şekilde yapmalısınız. Yani yaptığınız iş her ne olursa olsun, yeni bir piyasa oluşturmayı başarmalısınız. Pahalı bir ürünü ya da hizmeti bile, basit ve herkes tarafından ulaşılabilecek bir yapıya sokarak, herkesi sizin ürününüzü kullanmaya teşvik etmelisiniz."
Bakan Varank, konuşmasının ardından zirve kapsamında gerçekleştirilen fuarın açılışını gerçekleştirdi ve Imagine Tomorrow Uluslararası Girişimcilik ve İnovasyon Etkinliğinde ödül kazanan girişimcilere ödüllerini takdim etti.
Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istediklerini aktaran Varank, "Bunun için üniversitelerimizin kapasitelerini, yetkinlik düzeyleri ve bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak daha da güçlendiriyoruz. Bölgesel kalkınma misyonu çerçevesinde seçilen pilot üniversitelere, ihtisaslaşma destekleri veriyoruz. Bu uygulamayı sürdüreceğiz. Bir yandan yurt dışındaki üniversitelerin Türkiye’de, Türkiye’deki üniversitelerin yurt dışında faaliyet göstermelerini teşvik ederken, diğer yandan yükseköğretim kurumlarımızın dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan üniversitelerle iş birliği yapmalarını destekliyoruz. İşte bunun gibi etkinlikler de gerek ülkeler arasındaki tecrübe paylaşımı gerekse yeni iletişim ağlarının kurulması açısından son derece önemli bir yere sahip." ifadelerini kullandı.
Bir ülkenin zenginliğini ve refah seviyesini belirleyen unsurlar arasında üretim kabiliyetlerinin ne derece gelişmiş, çeşitli ve rekabetçi olduğunun önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Varank, "Türkiye’nin son 18 senede kat ettiği mesafeyi bu gözle değerlendirdiğimizde gelinen nokta elbette büyük bir başarı. 182 milyar dolar ihracat yapan, bunu da hemen hemen her sektörde gerçekleştirebilen bir üretim altyapısına sahibiz. Bu üretim altyapısını, neredeyse sıfırdan inşa ettiğimiz güçlü bir Ar-Ge ekosistemi destekliyor. 200’ü aşkın üniversite, 1500'ün üzerinde Ar-Ge ve Tasarım Merkezi ve 85 teknopark en önemli paydaşları." diye konuştu.
"Uyguladığımız politikaların buradaki pek çok ülkeye iyi bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum"
Bakan Varank, bakanlığın temel önceliklerinden birinin üretimle Ar-Ge ekosistemi arasındaki bağlantıları daha da kuvvetlendirip, sanayide yüksek katma değer öncülüğünde yapısal bir dönüşümü gerçekleştirmek olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Ancak bu sayede 18 senenin kazanımlarını bir üst seviyeye çıkarabilir, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokabiliriz. Buradan hareketle, akademiyle olan ortak projelere her zaman büyük önem veriyoruz. Pek çok alanda akademisyenlerden aktif katkı alıyor, süreçleri hep birlikte götürüyoruz. Sanayi olsun, teknoloji olsun, bilginin pratik hayata geçebilmesi için muazzam bir uygulama alanı sunuyor. Kamunun ortaya koyduğu böyle bir vizyonun başarısı için, özel sektör ve akademinin tamamlayıcı adımlar atması şart.Bu noktada Ar-Ge çalışmalarının süreklilik arz etmesi, Gelişen teknolojilerin getirdiği risk ve fırsatlara hazır olunması, yenilikçiliğin ve ticarileşmenin nihai amaç olarak görülmesi gerekiyor. İşte biz bakanlık olarak bu bahsettiğim alanlarda çeşitli destekler sunuyoruz. Uyguladığımız politikaların buradaki pek çok ülkeye iyi bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum."
Bu noktadan hareketle bakanlık olarak kullandıkları mekanizmalara da değinen Varank, şöyle devam etti:
"TÜBİTAK aracılığıyla, 2012’den bu yana Teknoloji Transfer Ofisleri'ni destekliyoruz. Gerekli yetkinliklere sahip 34 üniversitemizin Teknoloji Transfer Ofisi'ne; personel, danışmanlık, eğitim ve patent masraflarını karşılamak üzere hibe desteği veriyoruz.Böylece üniversitelerimizde; teknoloji transferi konusunda farkındalık oluşturuyor, proje geliştirme kabiliyetini artırıyor, üniversite sanayi iş birliğini geliştiriyor ve akademik girişimciliği teşvik ediyoruz.
2009 yılında üniversitelerimiz tarafından yapılan patent başvurusu sayısı sadece 91’di. 2019 yılında bu sayı 921’e ulaştı. Yine 10 sene önce üniversitelerimizin yıllık patent tescil sayısı 13 iken, geçen sene bu rakam 428 oldu. En fazla patent başvurusu yapan ilk 10 üniversitemizden 4’ü İstanbul’da yer alırken, bu listeye Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan üniversitelerimiz de girdi. Önümüzdeki dönemde, bu farkındalığın katlanarak artacağına yürekten inanıyorum."
"Yaklaşık 200 milyon lira bütçeli 10 projeye kaynak aktaracağız"
Yenilikçi bir bakış açısıyla tasarladıkları Mükemmeliyet Merkezi Programı'yla, akademi ve sanayinin birlikte iş yapmasını sağlayacak bir yapı oluşturduklarını belirten Varank, buna göre araştırma altyapılarının koordinatörlüğünde özel sektör ve kamu Ar-Ge merkezleri ile üniversitelerin bu programın paydaşı olacağını söyledi.
Burada tüm tarafların ortak altyapıyı ve insan kaynağını kullanarak, yüksek teknoloji alanlarında özgün projeleri ortaya koymasının amaçlandığını anlatan Varank, "Program dahilinde bu sene yaklaşık 200 milyon lira bütçeli 10 projeye kaynak aktaracağız. Bu sayede, araştırma üniversitelerimizin, kritik teknolojilerde geliştirdikleri ürünlerin özel sektöre aktarımını hedefliyoruz. Ayrıca, üniversiteyle sanayi arasında önemli bir köprü görevi gören araştırma altyapılarını da destekliyoruz. Bu altyapılar, özel sektörle iş birlikleri kurarak ulusal Ar-Ge ekosistemimizin dinamosu olabilecek niteliğe sahip. Şu anda 4 tane ulusal araştırma alt yapımızla yeni değerlendirmeleri yapıyoruz. Bu sayıyı yakında artıracağız ve buradan çıkacak buluşların dünyada ses getireceğini bu kürsüden ifade edebilirim." ifadelerini kullandı.
Bakan Varank, ilk defa geçen sene uygulamaya başladıkları "Sanayi Doktora Programı'yla" akademide yetişen insan kaynağının bizzat sahaya inmesini de planladıklarını belirtti.
Bu programda gençlerin, eğitimleri boyunca burs almanın yanı sıra, mezun olduktan sonra sanayide istihdam edilirlerse 3 sene boyunca maaş desteği de alacaklarını dile getiren Varank, şunları söyledi:
"Yine geçen sene uygulamaya başladığımız hem beyin göçünü tersine çevirmek, hem de beyin göçünü engellemek adına güçlü programlar var. Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı’nı Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat ilan etti. Burada amacımız, ülkemizi dünyanın her yerinden üst düzey araştırmacılar için bir çekim merkezi haline getirmek. Programı ilk ilan ettiğimizde Türkiye’ye kim gelir diye soran maalesef muhalif kesimler oldu. Hayal görüyorsunuz dediler. Ama sonuçlar ortada.
Bakınız bu programa sadece dünya üniversite sıralamasında ilk 100 üniversite, dünyada en çok Ar-Ge harcaması yapan ilk 2 bin 500 şirket, dünya araştırma enstitüleri sırlamasında ilk 250 araştırma enstitüsünde çalışmış araştırmacılar başvurabildi. Bu kapsamda, 98’i Türk 29’u yabancı uyruklu 127 araştırmacı desteğe hak kazandı. Gelen araştırmacılar; akademik birikimlerini ve saha tecrübelerini ülkemizin ekosistemine aktaracaklar, doktora öğrencileri yetiştirecekler ve pek çok gencimize rol model olacaklar."
"Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne denli aktifseniz, kalkınma hızınız da o denli artıyor"
Bakan Varank, bakanlığın bağlı kuruluşu KOSGEB aracılığıyla da kamu-üniversite-sanayi iş birliğinde hızlandırıcı bir rol üstlendiklerini kaydetti.
Mevcut durumda 108 üniversiteyle Ar-Ge İnovasyon İşbirliği Protokolü bulunduğunu aktaran Varank, Böylece reel sektörün ihtiyacı olan her türlü konuda üniversite ile sanayiyi bir araya getiriyor, girişimcilerin araştırma-geliştirme veya inovasyon projelerinin hayata geçmesini kolaylaştırıyoruz. Bu kapsamda; akademisyenlerin projelerde değerlendirici veya proje izleyicisi olarak görev almasını sağlıyoruz. Ayrıca işletmelere; iş geliştirme, mali kaynaklara erişim, yönetim, danışmanlık ve ağlara katılım gibi hizmetler sunuyoruz. Üniversitelerle birlikte sanayicilerimizin kuracakları kuluçka merkezlerini de maddi olarak destekliyoruz." dedi.
Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne kadar aktif olunursa, kalkınma hızının da o denli arttığına işaret eden Varank, şunları söyledi:
"Bizim çok cevval gençlerimiz var. Özellikle teknoloji tabanlı işlerde Türkiye büyük bir potansiyele sahip. Oyun sektöründen biyoteknolojiye, akıllı malzemelerden perakende sektörüne varıncaya dek pek çok yenilikçi uygulama üzerinde çalışan girişimcilerimiz bulunuyor. Biz de onların önünü açacak politikalara öncelik veriyoruz. Ar-Ge ve Tasarım Merkezi belgesine sahip özel sektör firmalarımız; çeşitli vergi indirimleri ve istisnalardan faydalanıyor. Teknoparklarda yer alan firmalar; vergisel avantajların yanı sıra, mentörlük, iş eşleştirmeleri ve ihracat destekleri gibi teşviklerden yararlanıyor. TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Programı'yla, teknoloji ve yenilik odaklı fikirlerini somut işlere dönüştürebilen başlangıç firmalarını ekonomiye kazandırıyoruz."
"Herkesi sizin ürününüzü kullanmaya teşvik etmelisiniz"
Teknolojiyi odağına alıp, ölçeklenebilir iş modeline sahip her girişim aslında büyüme potansiyeli taşıdığını ifade eden Varank, bu potansiyeli hayata geçirmek için 3 hususun önemli olduğunun altını çizdi.
Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer başarılı olmak istiyorsanız, girişiminiz henüz daha fikir aşamasındayken yurt dışı pazarları hedeflemelisiniz. Bir diğer başarı faktörü de iş birliklerine açık olmaktan geçiyor. Kendi yetkinliklerinizin tıkandığı noktalarda, mutlaka bir üçüncü gözden yardım istemekten çekinmemelisiniz. Son olarak da inovasyon tanımınızı net bir şekilde yapmalısınız. Yani yaptığınız iş her ne olursa olsun, yeni bir piyasa oluşturmayı başarmalısınız. Pahalı bir ürünü ya da hizmeti bile, basit ve herkes tarafından ulaşılabilecek bir yapıya sokarak, herkesi sizin ürününüzü kullanmaya teşvik etmelisiniz."
Bakan Varank, konuşmasının ardından zirve kapsamında gerçekleştirilen fuarın açılışını gerçekleştirdi ve Imagine Tomorrow Uluslararası Girişimcilik ve İnovasyon Etkinliğinde ödül kazanan girişimcilere ödüllerini takdim etti.