Koronavirüs salgını küresel ekonomiyi tehdit ediyor
Çin'in Wuhan kentinde başlayan koronavirüs salgını giderek etkisini artırıyor. 910 kişinin hayatını kaybettiği salgının ekonomiye etkisi de her geçen gün artıyor
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan son rapora göre Çin'de teyit edilmiş 37 bin 558 koronavirüs vakası var, Çin dışında ise toplam 24 ülkede 307 vaka tespit edilmiş durumda. Hayatını kaybedenlerin sayısı ise 910 ve bu rakamın sadece bir kişi dışında tamamı Çin'e ait. Bununla birlikte bu rakamların tam olarak gerçeği yansıtmadığı, henüz resmen kayıt alına alınmamış veya açıklanmayan vakalarla aslında kayıpların çok daha büyük olduğu da sıklıkla dile getiriliyor.
Çin ekonomisi de koronovirüsten halihazırda olumsuz etkilenmiş durumda ve şu aşamada bu etkilerin uzun vadede nasıl şekilleneceğini ve küresel ekonominin bütününe nasıl yansıyacağını tartışmak gerekiyor. Salgının başlangıcı Çin Yeni Yılı tatiline denk geldi ve normalde 24-30 Ocak tarihleri arasında olması gereken tatil, Çin genelinde 3 Şubat’a kadar uzatıldı. Burada önemli bir ayrıntı, alınan kararın tatil sonrası mesainin “3 Şubat’ta başlamasına” değil “3 Şubat’tan önce başlatılmamasına” yönelik olmasıydı. Tatil, birçok eyalette salgın nedeniyle 10 Şubat’a, virüsün ilk çıktığı Hubei eyaletinde ise 14 Şubat’a kadar uzatıldı. Yeni Yıl tatilinin en az 10 Şubat’a kadar uzatıldığı şehir ve eyaletler Çin’in gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 70’ine karşılık geliyor. Başka bir deyişle Çin ekonomisinin büyük bir kısmı şu anda durmuş vaziyette. Ülkede toplam 60 milyon kişi, giriş ve çıkışların kısıtlandığı şehirlerde karantinada hayatlarını sürdürüyor; yasak olmayan durumlarda bile birçok insan evinden çıkmamayı tercih ediyor. Diğer yandan ülke içindeki uçak ve tren seferleri iptal edildiği gibi Çin’in dış dünya ile ulaşım bağlantıları da zayıflamış durumda. Türk Havayolları dahil birçok şirket Çin uçuşlarına ara verdi ve birçoğu da Nisan’dan önce yeniden başlamayı düşünmüyor. Çin’de yapılacak olan birçok uluslararası faaliyet ertelendiği gibi Çinli heyetlerin yurtdışındaki etkinliklere katılımları da iptal ediliyor. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avustralya ve Singapur gibi bir çok ülke belirli bir süre içerisinde Çin’de bulunmuş olan Çinli ya da üçüncü ülke vatandaşlarının kendi ülkelerine giriş yapmasını engelliyor.
- Büyüme tahminleri aşağıya çekiliyor
Bu durum halihazırda büyümesi hız kesmekte olan ve ABD ile yaşamakta olduğu ticaret savaşlarından olumsuz etkilenen Çin ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Moodys’in bir modellemesine göre en iyi senaryoda bile, başka bir deyişle salgının yayılması önümüzdeki haftalarda kontrol altına alınabilse dahi, koronavirüs nedeniyle Çin’in 2020 yılı GSYİH büyümesi ilk çeyrekte 2 puan, yılın bütününde ise 0,8 puan düşük çıkacak. Çin’in 2019 yılı büyümesi resmi verilere göre yüzde 6,1 olarak gerçekleşmişti. Mevcut koşullar altında bu rakamın yüzde 5’li seviyelere inmesine kesin gözüyle bakıldığı gibi nispeten olumsuz senaryolar üzerinden yüzde 4,8-4,9’luk tahminler de yapılıyor. Burada en kritik soru, salgının ne zaman kontrol altına alınabileceği. Bu anlamda ciddi bir belirsizlik olduğu gibi Çin hükümetinin kriz yönetiminin ihtiyaç duyulan güven ortamını sağlayamamış olması da karamsarlığın artmasına yol açıyor.
Koronavirüs salgının ekonomik etkileri konusunda özellikle uluslararası medyada sıklıkla 2003 yılındaki SARS salgını ile kıyaslamalar yapılıyor. Brookings Institution’ın bir çalışmasına göre SARS’ın toplam ekonomik maliyeti 40 milyar doları bulmuştu ve bu salgın Çin GSYİH’sinden 2003 yılında 1,05 puan, on yıl içerisinde toplam 2,34 puan götürmüştü. Koronavirüsün Çin ekonomisi üzerindeki etkisini tartışabilmek için henüz erken, ancak hem bu etkisinin SARS’a göre daha derin olacağını, hem de küresel ekonomi üzerinde SARS’a kıyasla daha ağır bir hasar oluşturacağını öngörmek mümkün.
- 2003'ten farklı bir Çin
Her şeyden önce 2020’nin Çin’i 2003’ün Çin’inden çok farklı. 2003’te Çin 1,6 trilyon dolarlık ekonomisiyle dünyada yedinci sıradaydı ve küresel ekonominin toplam büyülüğün yaklaşık yüzde 4’üne tekabül ediyordu. Bugün ise Çin, 14,3 trilyon dolarlık ekonomisiyle ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip ve küresel ekonominin yüzde 16’ısına karşılık geliyor. Belki bundan daha da önemlisi, Çin şu anda yüzde 27,5 ile küresel büyümeye en fazla katkı sağlayan ülke konumunda. 2003’e göre küresel ekonomiyle daha fazla entegre olmuş ve küresel ekonominin motoru haline gelmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Böyle bir ülkenin bu şekilde bir şok ile karşı karşıya olması şüphesiz ki tüm dünyayı etkiliyor.
Çin, yine 2003’ten farklı olarak bugün küresel imalat tedarik zincirlerinin merkezinde yer alıyor. Birçok uluslararası firma üretimini Çin’de yapıyor, ya da diğer ülkelerde yapılan üretimde Çin’den tedarik edilen ara mamuller ve parçalar kullanılıyor. Örneğin salgının en şiddetli yaşadığı Hubei eyaleti ve Wuhan kenti, özellikle otomotiv ve ulaştırma araçları alanında dünya çapında bir üretim merkezi. Robert Bosch’tan, Honda’ya, Nissan’a kadar birçok uluslararası firma burada otomotiv parçaları üretiyor ve bu parçalar tüm dünyadaki otomobil fabrikalarına iletiliyor. Tüm bu üretim ve sevkiyat şu anda durmuş vaziyette. Asya’daki tedarik zincirleri yüzde 40 oranında Çin’den gelen ara parçalar üzerinden işliyor. Hatta ABD’nin bile ithal ettiği ara mamullerin yüzde 10’u halen Çin’den geliyor. Çin’de üretim durunca ve/veya sevkiyat imkanları kısıtlanınca, bu tedarik zincirleri önce duracak, sonra alternatifler bulunarak sürecin devam etmesi sağlanacak, ancak bu da hem vakit kaybı, hem de artan maliyet anlamına gelecek.
- Düşen talebin küresel etkisi
Çin’de üretimin sekteye uğraması, sadece buradaki tedarik zincirlerinden beslenen ülkeler ya da şirketler açısından değil, Çin’deki üretime ham madde ve doğal kaynaklar sağlayan ülkeler açısından da olumsuz bir durum oluşturuyor. BP firmasının istatistik yıllığında yer alan 2018 yılı verilerine göre günde ortalama 13,6 milyon varil petrol tüketen ve tüm dünyadaki tüketimin yüzde 13,5’ini gerçekleştiren Çin ekonomisinde şu anda duraklayan ekonomik aktivite nedeniyle petrol talebi de hızlı bir şekilde düşüyor. Son bir kaç hafta içerisinde Çin’in petrol talebi yüzde 20 oranında azaldı ve burada söz konusu olan çok büyük bir ölçek ve dünyanın en büyük tüketicilerinden birisi olduğu için bu talep daralması küresel enerji piyasasını da derinden sarsıyor. 8 Ocak’ta 65,44 dolar olan Brent ham petrolünün varil başına fiyatı, 7 Şubat itibariyle 54,87’ye düşmüş durumda; başka bir deyişle sadece bir ay içerisinde yüzde 16,2’lik bir düşüş söz konusu. Bu düşüşün devam etmesi, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyeleri başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyecek; ihracatçı ülkeler zarar görüp, dolayısıyla üretimi kısarak fiyatları kontrol altında tutma çabasına girerken, ithalatçı ülkeler düşen fiyatlardan fayda sağlayacaklar. Diğer yandan dünyadaki tüm bakırın yaklaşık yüzde 50’sini tüketen ve dünyadaki en büyük alıcı olan Çin’de bakır ticareti yapan firmalar mücbir durum (fors majör) ilan ettiler ve tüm dünyadaki tedarikçilere alımları durdurduklarını beyan ettiler.
Çin’de üretim yapmayan ancak Çin pazarında yerleşik olarak bu devasa pazardaki tüketicilere hizmet veren yabancı markalar da durumunda ciddi bir şekilde zarar görüyorlar. Örneğin KFC, Pizza Hut, Starbucks ve McDonalds gibi zincirler yüzlerce restoranı kapatmak zorunda kaldı ve açık olanlarda da tedarik yetersizliğinden dolayı menüler ancak kısıtlı bir şekilde sunulabiliyor. Nike ile Adidas, Çin’deki mağazalarının önemli bir kısmını kapattı. Çin’deki tüm IKEA’lar kapalı; Apple ise kapatılan mağazaların 9 Şubat’ta açılacağını duyuruyor. Bu liste oldukça uzun.
Çin yönetimi bir anda durgunlaşan ekonomik aktiviteyi canlandırmak için önlemlerini almaya başladı. Son olarak merkez bankası, 172 milyar dolarlık bir teşvik paketi açıkladı. Çin parasal genişlemeye devam edecek, şirketlerin krediye erişimleri kolaylaştırılıp maliyetleri düşürülecek. Ancak tüm bu önlemlerin ekonomi üzerinde ne kadar faydalı olacağı son tahlilde salgının ne zaman kontrol altına alınabileceği ve Çin yönetiminin bu anlamda toplum nezdinde ne ölçüde güven tesis edebileceğiyle de ilgili.
Koronavirüs, ne yazık ki Çin’de can almaya devam ediyor ve kaybedilen canların değerini hiçbir ekonomik veriyle ölçmek mümkün değil. Ancak ekonominin durma noktasına gelmesi, her ne kadar bu geçici bir durum ise de, tüm bireylerin hayatını yakından etkiliyor. Küresel ekonominin bir parçası olarak büyüyen ve bir ekonomik süper güç haline gelen Çin’in ekonomik sorunları da ticaret, yatırım, ve üretim bağlantıları üzerinden tüm dünyayı etkiliyor. Virüsün ekonomik etkisi dünyaya virüsün kendisinden daha hızlı yayılıyor.
KAYNAK: AA
Çin ekonomisi de koronovirüsten halihazırda olumsuz etkilenmiş durumda ve şu aşamada bu etkilerin uzun vadede nasıl şekilleneceğini ve küresel ekonominin bütününe nasıl yansıyacağını tartışmak gerekiyor. Salgının başlangıcı Çin Yeni Yılı tatiline denk geldi ve normalde 24-30 Ocak tarihleri arasında olması gereken tatil, Çin genelinde 3 Şubat’a kadar uzatıldı. Burada önemli bir ayrıntı, alınan kararın tatil sonrası mesainin “3 Şubat’ta başlamasına” değil “3 Şubat’tan önce başlatılmamasına” yönelik olmasıydı. Tatil, birçok eyalette salgın nedeniyle 10 Şubat’a, virüsün ilk çıktığı Hubei eyaletinde ise 14 Şubat’a kadar uzatıldı. Yeni Yıl tatilinin en az 10 Şubat’a kadar uzatıldığı şehir ve eyaletler Çin’in gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 70’ine karşılık geliyor. Başka bir deyişle Çin ekonomisinin büyük bir kısmı şu anda durmuş vaziyette. Ülkede toplam 60 milyon kişi, giriş ve çıkışların kısıtlandığı şehirlerde karantinada hayatlarını sürdürüyor; yasak olmayan durumlarda bile birçok insan evinden çıkmamayı tercih ediyor. Diğer yandan ülke içindeki uçak ve tren seferleri iptal edildiği gibi Çin’in dış dünya ile ulaşım bağlantıları da zayıflamış durumda. Türk Havayolları dahil birçok şirket Çin uçuşlarına ara verdi ve birçoğu da Nisan’dan önce yeniden başlamayı düşünmüyor. Çin’de yapılacak olan birçok uluslararası faaliyet ertelendiği gibi Çinli heyetlerin yurtdışındaki etkinliklere katılımları da iptal ediliyor. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avustralya ve Singapur gibi bir çok ülke belirli bir süre içerisinde Çin’de bulunmuş olan Çinli ya da üçüncü ülke vatandaşlarının kendi ülkelerine giriş yapmasını engelliyor.
- Büyüme tahminleri aşağıya çekiliyor
Bu durum halihazırda büyümesi hız kesmekte olan ve ABD ile yaşamakta olduğu ticaret savaşlarından olumsuz etkilenen Çin ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Moodys’in bir modellemesine göre en iyi senaryoda bile, başka bir deyişle salgının yayılması önümüzdeki haftalarda kontrol altına alınabilse dahi, koronavirüs nedeniyle Çin’in 2020 yılı GSYİH büyümesi ilk çeyrekte 2 puan, yılın bütününde ise 0,8 puan düşük çıkacak. Çin’in 2019 yılı büyümesi resmi verilere göre yüzde 6,1 olarak gerçekleşmişti. Mevcut koşullar altında bu rakamın yüzde 5’li seviyelere inmesine kesin gözüyle bakıldığı gibi nispeten olumsuz senaryolar üzerinden yüzde 4,8-4,9’luk tahminler de yapılıyor. Burada en kritik soru, salgının ne zaman kontrol altına alınabileceği. Bu anlamda ciddi bir belirsizlik olduğu gibi Çin hükümetinin kriz yönetiminin ihtiyaç duyulan güven ortamını sağlayamamış olması da karamsarlığın artmasına yol açıyor.
Koronavirüs salgının ekonomik etkileri konusunda özellikle uluslararası medyada sıklıkla 2003 yılındaki SARS salgını ile kıyaslamalar yapılıyor. Brookings Institution’ın bir çalışmasına göre SARS’ın toplam ekonomik maliyeti 40 milyar doları bulmuştu ve bu salgın Çin GSYİH’sinden 2003 yılında 1,05 puan, on yıl içerisinde toplam 2,34 puan götürmüştü. Koronavirüsün Çin ekonomisi üzerindeki etkisini tartışabilmek için henüz erken, ancak hem bu etkisinin SARS’a göre daha derin olacağını, hem de küresel ekonomi üzerinde SARS’a kıyasla daha ağır bir hasar oluşturacağını öngörmek mümkün.
- 2003'ten farklı bir Çin
Her şeyden önce 2020’nin Çin’i 2003’ün Çin’inden çok farklı. 2003’te Çin 1,6 trilyon dolarlık ekonomisiyle dünyada yedinci sıradaydı ve küresel ekonominin toplam büyülüğün yaklaşık yüzde 4’üne tekabül ediyordu. Bugün ise Çin, 14,3 trilyon dolarlık ekonomisiyle ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip ve küresel ekonominin yüzde 16’ısına karşılık geliyor. Belki bundan daha da önemlisi, Çin şu anda yüzde 27,5 ile küresel büyümeye en fazla katkı sağlayan ülke konumunda. 2003’e göre küresel ekonomiyle daha fazla entegre olmuş ve küresel ekonominin motoru haline gelmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Böyle bir ülkenin bu şekilde bir şok ile karşı karşıya olması şüphesiz ki tüm dünyayı etkiliyor.
Çin, yine 2003’ten farklı olarak bugün küresel imalat tedarik zincirlerinin merkezinde yer alıyor. Birçok uluslararası firma üretimini Çin’de yapıyor, ya da diğer ülkelerde yapılan üretimde Çin’den tedarik edilen ara mamuller ve parçalar kullanılıyor. Örneğin salgının en şiddetli yaşadığı Hubei eyaleti ve Wuhan kenti, özellikle otomotiv ve ulaştırma araçları alanında dünya çapında bir üretim merkezi. Robert Bosch’tan, Honda’ya, Nissan’a kadar birçok uluslararası firma burada otomotiv parçaları üretiyor ve bu parçalar tüm dünyadaki otomobil fabrikalarına iletiliyor. Tüm bu üretim ve sevkiyat şu anda durmuş vaziyette. Asya’daki tedarik zincirleri yüzde 40 oranında Çin’den gelen ara parçalar üzerinden işliyor. Hatta ABD’nin bile ithal ettiği ara mamullerin yüzde 10’u halen Çin’den geliyor. Çin’de üretim durunca ve/veya sevkiyat imkanları kısıtlanınca, bu tedarik zincirleri önce duracak, sonra alternatifler bulunarak sürecin devam etmesi sağlanacak, ancak bu da hem vakit kaybı, hem de artan maliyet anlamına gelecek.
- Düşen talebin küresel etkisi
Çin’de üretimin sekteye uğraması, sadece buradaki tedarik zincirlerinden beslenen ülkeler ya da şirketler açısından değil, Çin’deki üretime ham madde ve doğal kaynaklar sağlayan ülkeler açısından da olumsuz bir durum oluşturuyor. BP firmasının istatistik yıllığında yer alan 2018 yılı verilerine göre günde ortalama 13,6 milyon varil petrol tüketen ve tüm dünyadaki tüketimin yüzde 13,5’ini gerçekleştiren Çin ekonomisinde şu anda duraklayan ekonomik aktivite nedeniyle petrol talebi de hızlı bir şekilde düşüyor. Son bir kaç hafta içerisinde Çin’in petrol talebi yüzde 20 oranında azaldı ve burada söz konusu olan çok büyük bir ölçek ve dünyanın en büyük tüketicilerinden birisi olduğu için bu talep daralması küresel enerji piyasasını da derinden sarsıyor. 8 Ocak’ta 65,44 dolar olan Brent ham petrolünün varil başına fiyatı, 7 Şubat itibariyle 54,87’ye düşmüş durumda; başka bir deyişle sadece bir ay içerisinde yüzde 16,2’lik bir düşüş söz konusu. Bu düşüşün devam etmesi, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyeleri başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyecek; ihracatçı ülkeler zarar görüp, dolayısıyla üretimi kısarak fiyatları kontrol altında tutma çabasına girerken, ithalatçı ülkeler düşen fiyatlardan fayda sağlayacaklar. Diğer yandan dünyadaki tüm bakırın yaklaşık yüzde 50’sini tüketen ve dünyadaki en büyük alıcı olan Çin’de bakır ticareti yapan firmalar mücbir durum (fors majör) ilan ettiler ve tüm dünyadaki tedarikçilere alımları durdurduklarını beyan ettiler.
Çin’de üretim yapmayan ancak Çin pazarında yerleşik olarak bu devasa pazardaki tüketicilere hizmet veren yabancı markalar da durumunda ciddi bir şekilde zarar görüyorlar. Örneğin KFC, Pizza Hut, Starbucks ve McDonalds gibi zincirler yüzlerce restoranı kapatmak zorunda kaldı ve açık olanlarda da tedarik yetersizliğinden dolayı menüler ancak kısıtlı bir şekilde sunulabiliyor. Nike ile Adidas, Çin’deki mağazalarının önemli bir kısmını kapattı. Çin’deki tüm IKEA’lar kapalı; Apple ise kapatılan mağazaların 9 Şubat’ta açılacağını duyuruyor. Bu liste oldukça uzun.
Çin yönetimi bir anda durgunlaşan ekonomik aktiviteyi canlandırmak için önlemlerini almaya başladı. Son olarak merkez bankası, 172 milyar dolarlık bir teşvik paketi açıkladı. Çin parasal genişlemeye devam edecek, şirketlerin krediye erişimleri kolaylaştırılıp maliyetleri düşürülecek. Ancak tüm bu önlemlerin ekonomi üzerinde ne kadar faydalı olacağı son tahlilde salgının ne zaman kontrol altına alınabileceği ve Çin yönetiminin bu anlamda toplum nezdinde ne ölçüde güven tesis edebileceğiyle de ilgili.
Koronavirüs, ne yazık ki Çin’de can almaya devam ediyor ve kaybedilen canların değerini hiçbir ekonomik veriyle ölçmek mümkün değil. Ancak ekonominin durma noktasına gelmesi, her ne kadar bu geçici bir durum ise de, tüm bireylerin hayatını yakından etkiliyor. Küresel ekonominin bir parçası olarak büyüyen ve bir ekonomik süper güç haline gelen Çin’in ekonomik sorunları da ticaret, yatırım, ve üretim bağlantıları üzerinden tüm dünyayı etkiliyor. Virüsün ekonomik etkisi dünyaya virüsün kendisinden daha hızlı yayılıyor.
KAYNAK: AA