MAİB yılın 7 ayında 9,1 milyar dolar makine ihracatı yaptı
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) yılın 7 ayındaki makine ihracatının 9,1 milyar dolar olduğunu duyurdu.
MAİB, makine sektörünün temmuz ayına ilişkin ihracat rakamlarını açıkladı. Buna göre, ana pazarları olan Avrupa Birliği, İngiltere ve ABD'de ciddi daralma yaşayan makine sektörü, hedef pazarlarından sadece Rusya'da artış kaydetti.
Pandemide ilk dalganın yaşandığı ikinci çeyrekte yüzde 27'lik ihracat kaybı yaşayan makine sektörü, temmuz ayında 2019 yılının aynı ayındaki 1,5 milyar dolarlık ihracat performansını yakalayarak olumlu sinyaller verdi.
Bu yıl da temmuz ayında 1,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün ilk 7 aylık ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 11,9 düşüşle 9,1 milyar dolar oldu.
Türkiye'nin makinecileri, en çok ihracat yaptıkları beş ülke olan Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa'da 7 ayda toplam 600 milyon dolar kayıp yaşarken Rusya'ya ihracatı yüzde 19 artırdı.
"Dünya makine ticareti pandemi nedeniyle yüzde 20 civarında düştü"
Açıklamada görüşlerine yer verilen MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, dünya makine ticaretinin pandemi nedeniyle yüzde 20 civarında düştüğünü belirtti.
Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin makinecileri olarak biz, kaybımızı yüzde 12'nin altında tuttuk. Ana pazarımız olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladık. Eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabiliriz. Makine imalatçıları kapasitelerini yüzde 80'inin üzerine çıkarmadan normalleşemez. Ülkemiz, makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak."
Dünyada makine teçhizat yatırımlarının en erken iki yıl içinde eski haline dönmesini beklediklerini kaydeden Karavelioğlu, bundan sonraki süreç için de ikinci dalga riskini göz önünde bulundurarak çalıştıklarını belirtti. Karavelioğlu, "Alt sektörlerimizle yaptığımız görüşmelerde, firmaların yeni bir kriz yönetimi için şimdiden hazırlık yaptıklarını, eğer kötümser senaryo hayata geçer ise bundan en az hasarla çıkmak için çalıştıklarını görüyoruz." ifadesini kullandı.
Ana pazarları olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladıklarını belirten Karavelioğlu, bu canlanmanın güçlü firmaların iyimserliğini artırdığını, eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabileceklerini kaydetti.
Türkiye Makine Federasyonu'na bağlı alt sektör dernekleriyle irtibat halinde, pandemi deneyiminin farklı ürün gruplarına olan ihtiyaçları nasıl etkileyeceğini analiz ettiklerini belirten Karavelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karantina süreci tüm toplumlarda yaşam tarzının sorgulandığı, gerçek imkan ve ihtiyaçların net biçimde ortaya çıktığı bir dönem oldu. Bunun tüketim ve yatırım ortamı üzerinde derin izleri olacaktır. Tüketim alışkanlıklarındaki değişimin hangi sanayi dallarını nasıl etkileyeceği, hangilerinde yatırım ihtiyacı artarken hangilerinde atıl kapasiteyi artıracağı henüz bilinmiyor. Fakat biz ağırlıklı KOBİ yapımızdan kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle, bu değişime çok çabuk ayak uydurabiliriz; yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim."
Dünyanın en geniş üretim yelpazesini oluşturan makine imalatında Türkiye'nin yüksek bir çeşitliliğe sahip olduğunu ve doğru yatırımlarla hemen her teknoloji seviyesinden makineler üretebildiklerini kaydeden Karavelioğlu, "Ülkemiz, bu atılımı gerçekleştirmek için makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Dijitalleşmenin yeni döneme entegrasyonda önemini daha da artıracağını akılda tutarak hep birlikte çalışmalıyız, imalat sanayimizdeki tüm süreçleri olabildiğince dijitalleştirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Sektör özelinde hamle yapılması gereken alan tasarım ve doğrulama süreçleri"
Karavelioğlu, sektör özelinde hamle yapılması gereken alanın ise tasarım ve doğrulama süreçleri olduğunu kaydederek, butik imalatın hızını artırmak ve optimum tasarımla karbon ayak izini azaltmak bakımından bu alanların geliştirilmesinin son derece önemli olduğunu belirtti.
Korumacı politikaların günümüzün mecburiyeti olduğunu ve ilave gümrük vergilerinin küresel üretim ve ticarette normalleşme sağlanana kadar yürürlükte kalması gerektiğini belirten Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"Üretim yatırımlarının hızla gerilediği kriz ortamında, bilhassa doğu menşeli makinelerin dampingle ve büyük finansman kampanyaları ile gümrük duvarlarını kolaylıkla aştığını görüyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri buna karşı kapsamlı tedbirler geliştirirken ülkemizde bu politikalara muhalefet ediliyor. Makine imalat sanayimizin esasen montaj sektörü olduğuna dair spekülasyonlarla ilave vergilerin kaldırılması talep ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) katma değer oranı verileri sektörün genel imalat sanayi içinde zirvede olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa'nın 6. büyük makine imalatçısı olan Türkiye'nin makineleri, bugün çökmekte olan küresel tedarik zincirlerini çok önceden kurmuş bulunan rakip ülkelerin makinelerinden daha yerlidir. Makine sektörü bakım, onarım, kamu sağlığı için açık kalma mecburiyeti nedeniyle karantina sürecinde üretimi durdurmadı. Makine imalatçılarıyla yaptığımız son ankette, yurt dışı seyahat engeli, yükümlülüklerin ertelenmesi ile alacakların tahsilatı, yani likidite ve kapasite kullanım düşüklüğü en önemli güncel sorunlar olarak öne çıkıyor. Salgınla ilgili hangi senaryo yaşanırsa yaşansın, acilen bu sorunların çözülmesi gerekiyor.
Makine imalatçılarının kapasitelerini yüzde 80'inin üzerine çıkarmadan normalleşemeyecek. Yeniden verimli üretim ve yatırım yapabileceğimiz, kar elde edebileceğimiz, teknoloji geliştirip, Ar-Ge'ye kaynak sağlayabileceğimiz bir dönemi iple çekiyoruz. Küresel sınır aşan üretim zincirlerinde değerin en büyük kısımları olan bilgi, markalaşma ve teknolojinin yoğunlaştığı son halkada yer almak istiyoruz. Bunları başarmak için şu an boşta olan kapasitelerimizi harekete geçirmek dahi yeterli. Çünkü yeni dönemde artık ucuz değil, güvenilir tedarik ve yakın coğrafya önem taşıyor. Daha kısa zincirlerin hakim olduğu, daha küçük partilerle ticari işlemlerin yapıldığı bir anlayış öne çıkıyor. Bölgesel anlaşmaların yerini ikili anlaşmaların alacağı bu dönemde, bütün Serbest Ticaret Anlaşmalarının çekirdeğini makine oluşturacak. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak."
Pandemide ilk dalganın yaşandığı ikinci çeyrekte yüzde 27'lik ihracat kaybı yaşayan makine sektörü, temmuz ayında 2019 yılının aynı ayındaki 1,5 milyar dolarlık ihracat performansını yakalayarak olumlu sinyaller verdi.
Bu yıl da temmuz ayında 1,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün ilk 7 aylık ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 11,9 düşüşle 9,1 milyar dolar oldu.
Türkiye'nin makinecileri, en çok ihracat yaptıkları beş ülke olan Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa'da 7 ayda toplam 600 milyon dolar kayıp yaşarken Rusya'ya ihracatı yüzde 19 artırdı.
"Dünya makine ticareti pandemi nedeniyle yüzde 20 civarında düştü"
Açıklamada görüşlerine yer verilen MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, dünya makine ticaretinin pandemi nedeniyle yüzde 20 civarında düştüğünü belirtti.
Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin makinecileri olarak biz, kaybımızı yüzde 12'nin altında tuttuk. Ana pazarımız olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladık. Eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabiliriz. Makine imalatçıları kapasitelerini yüzde 80'inin üzerine çıkarmadan normalleşemez. Ülkemiz, makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak."
Dünyada makine teçhizat yatırımlarının en erken iki yıl içinde eski haline dönmesini beklediklerini kaydeden Karavelioğlu, bundan sonraki süreç için de ikinci dalga riskini göz önünde bulundurarak çalıştıklarını belirtti. Karavelioğlu, "Alt sektörlerimizle yaptığımız görüşmelerde, firmaların yeni bir kriz yönetimi için şimdiden hazırlık yaptıklarını, eğer kötümser senaryo hayata geçer ise bundan en az hasarla çıkmak için çalıştıklarını görüyoruz." ifadesini kullandı.
Ana pazarları olan ülkelerde imalatçı sektörler henüz tam kapasiteyle açılmamasına rağmen son dönemde yeni sipariş almaya başladıklarını belirten Karavelioğlu, bu canlanmanın güçlü firmaların iyimserliğini artırdığını, eğer ikinci dalga yaşanmazsa, birçok alt sektörde geçen yılın rakamlarına yaklaşabileceklerini kaydetti.
Türkiye Makine Federasyonu'na bağlı alt sektör dernekleriyle irtibat halinde, pandemi deneyiminin farklı ürün gruplarına olan ihtiyaçları nasıl etkileyeceğini analiz ettiklerini belirten Karavelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karantina süreci tüm toplumlarda yaşam tarzının sorgulandığı, gerçek imkan ve ihtiyaçların net biçimde ortaya çıktığı bir dönem oldu. Bunun tüketim ve yatırım ortamı üzerinde derin izleri olacaktır. Tüketim alışkanlıklarındaki değişimin hangi sanayi dallarını nasıl etkileyeceği, hangilerinde yatırım ihtiyacı artarken hangilerinde atıl kapasiteyi artıracağı henüz bilinmiyor. Fakat biz ağırlıklı KOBİ yapımızdan kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle, bu değişime çok çabuk ayak uydurabiliriz; yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim."
Dünyanın en geniş üretim yelpazesini oluşturan makine imalatında Türkiye'nin yüksek bir çeşitliliğe sahip olduğunu ve doğru yatırımlarla hemen her teknoloji seviyesinden makineler üretebildiklerini kaydeden Karavelioğlu, "Ülkemiz, bu atılımı gerçekleştirmek için makine ithalatını kayıtsız şartsız dizginlemek ve rakip ülkelerin değil, kendi imalatçısının teknoloji geliştirmesine kaynak aktarmak zorunda. Dijitalleşmenin yeni döneme entegrasyonda önemini daha da artıracağını akılda tutarak hep birlikte çalışmalıyız, imalat sanayimizdeki tüm süreçleri olabildiğince dijitalleştirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Sektör özelinde hamle yapılması gereken alan tasarım ve doğrulama süreçleri"
Karavelioğlu, sektör özelinde hamle yapılması gereken alanın ise tasarım ve doğrulama süreçleri olduğunu kaydederek, butik imalatın hızını artırmak ve optimum tasarımla karbon ayak izini azaltmak bakımından bu alanların geliştirilmesinin son derece önemli olduğunu belirtti.
Korumacı politikaların günümüzün mecburiyeti olduğunu ve ilave gümrük vergilerinin küresel üretim ve ticarette normalleşme sağlanana kadar yürürlükte kalması gerektiğini belirten Karavelioğlu, şunları kaydetti:
"Üretim yatırımlarının hızla gerilediği kriz ortamında, bilhassa doğu menşeli makinelerin dampingle ve büyük finansman kampanyaları ile gümrük duvarlarını kolaylıkla aştığını görüyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri buna karşı kapsamlı tedbirler geliştirirken ülkemizde bu politikalara muhalefet ediliyor. Makine imalat sanayimizin esasen montaj sektörü olduğuna dair spekülasyonlarla ilave vergilerin kaldırılması talep ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) katma değer oranı verileri sektörün genel imalat sanayi içinde zirvede olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa'nın 6. büyük makine imalatçısı olan Türkiye'nin makineleri, bugün çökmekte olan küresel tedarik zincirlerini çok önceden kurmuş bulunan rakip ülkelerin makinelerinden daha yerlidir. Makine sektörü bakım, onarım, kamu sağlığı için açık kalma mecburiyeti nedeniyle karantina sürecinde üretimi durdurmadı. Makine imalatçılarıyla yaptığımız son ankette, yurt dışı seyahat engeli, yükümlülüklerin ertelenmesi ile alacakların tahsilatı, yani likidite ve kapasite kullanım düşüklüğü en önemli güncel sorunlar olarak öne çıkıyor. Salgınla ilgili hangi senaryo yaşanırsa yaşansın, acilen bu sorunların çözülmesi gerekiyor.
Makine imalatçılarının kapasitelerini yüzde 80'inin üzerine çıkarmadan normalleşemeyecek. Yeniden verimli üretim ve yatırım yapabileceğimiz, kar elde edebileceğimiz, teknoloji geliştirip, Ar-Ge'ye kaynak sağlayabileceğimiz bir dönemi iple çekiyoruz. Küresel sınır aşan üretim zincirlerinde değerin en büyük kısımları olan bilgi, markalaşma ve teknolojinin yoğunlaştığı son halkada yer almak istiyoruz. Bunları başarmak için şu an boşta olan kapasitelerimizi harekete geçirmek dahi yeterli. Çünkü yeni dönemde artık ucuz değil, güvenilir tedarik ve yakın coğrafya önem taşıyor. Daha kısa zincirlerin hakim olduğu, daha küçük partilerle ticari işlemlerin yapıldığı bir anlayış öne çıkıyor. Bölgesel anlaşmaların yerini ikili anlaşmaların alacağı bu dönemde, bütün Serbest Ticaret Anlaşmalarının çekirdeğini makine oluşturacak. Türkiye, makine imalat sanayisini güçlü tuttuğu ölçüde büyük hedeflere ulaşacak."