Ali Koç aday mı, değil mi?

Basın toplantısı düzenliyor

1907 Fenerbahçe Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, sarı lacivertli kulüpte yarın başlayacak olan seçim maratonu hakkında bir basın toplantısı gerçekleşitiriyor. Ali Koç, Pazar günü yapılacak seçimde aday olmayacağını söyledi...
İşte basın toplantısından Ali Koç'ın konuşmasının satırbaşları;
"PAZAR GÜNÜ ADAY OLMAYACAĞIM"
Son bir haftadır şahsımla ilgili haberler yapılıyor. Bir otelde yöneticinin oğluyla yemek yediğimden bahsedildi. Ne bir yemek var ne de bir yöneticinin oğluyla bir görüşme yapılmıştır. Bizim kültürümüzde katkı sağlamak için resmi bir görevde olmaları gerekmemektedir. Pazar günkü seçimlerde aday olmayı düşünmediğimi paylaşmak istiyorum. Şu aşamada böyle düşünmemin nedeni aile şirketimiz ile ilgili aldığım sorumluluklar ve kararlardır. Sizden rica ediyorum. Benimle ilgili konularda bizim dediklerle yetinin.. Görüşlerimizi en azından dinlemenizi rica ederim. Benim rengim zaten belli bu konuda görüş belirtmeme gerek yok. Başkanlığını açıklayan birinin şike yapmayacağım şeklinde bir ifadesi bulunması ve bunu düzeltmemesi bizim gibiler için büyük bir hayal kırıklığınız. Bu sözler camiaya büyük haksızlıktır. Siz değil miydiniz saha içerisine bir şey yansımamıştır diyen sayın Aydınlar... Başkan olduğunuzda bu süreci yaşayanların yüzüne nasıl bakacaksınız. Nasıl böyle vaatte bulunabilirsiniz. Umarım bu sözleri düzeltirsiniz ben de söylediklerimden dolayı özür dilerim...
"1907 DERNEĞİ HİÇBİR ŞEÇİMDE TARAF OLMAMIŞTIR"
Bir kongre üyesi ve 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı olarak kongrenin başarıyla geçmesini camiamız adına başarıyla geçmesini temenni ediyorum. F.Bahçe'deki yöneticiliğimin ikinci döneminde 3 Temmuz gibi bir zorlu sürecini yaşadım. Bu süreçte F.bahçe camiasının nasıl bir camia olduğunu ve farklılığını gördüm ve gurur duydum. Ve böyle bir dönemde Fenerbahçe ekonomisini de büyütmeye devam etti. Bunun için taraftarlarımıza teşekkür ediyorum. Bu süreçte alakam olmayan kurum ve kişilerle adım geçti. Ne bununla ilgili ne de 3 Temmuz süreci ile ilgili bir açıklamada bulunmadım. Bu süreçle ilgili artık bazı bilgilerin paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. 1907 derneği ile ilgili spekülasyonlar yapılıyor. Ve seçim süreciyle ilgili görüşlerimizi açıklayacağız. Ardından 3 Temmuz süreciyle doğru bildiklerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Genel Kurul ile ilgili şahsım ile ilgili yapılan iddialara açıklık getirmek istiyorum. Derneğimiz kurulduğu günden bu yana tek amacımız her alanda Fenerbahçe'ye destek olmak... Fenerbahçe 1907 Derneği daha önce hiçbir seçimde taraf olmamıştır. Adaylar arasında bir tarafının yanında olmak, Fenerbahçe Kulübü'nün bir düşünce kuruluşu olan ideolojimiz ile çelişir.
* 1991 yılında 11 milyon dolar bütçe oluşturarak basketbol şubesini üstlenmiştik.
* 1998 yılında Fenerium'u kurarak bedelsiz Fenerbahçe'ye teslim ettik.
* Fenerbahçe logosunun tescili projesinde yer aldık.
3 Temmuz sürecinde 3 milyon lira bütçe oluşturduk.
"DERNEĞİN BİR ADAYA DESTEK OLACAĞI İDDİASI ASILSIZDIR"
20 yılda gerçekleştirdiklerimizi hatırlatırken vizyonumuzun altını çizmek istedik. 1907 Derneği Fenerbahçe aşığı kişilerin yer aldığı bir kurumdur. Derneğin üyelerine seçimlerde bir adaya destek olacak şekilde oy kullandırılacağı iddiaları asılsızdır.
"AYDINLAR İLE HİÇBİR SIKINTIM YOK"
M. Ali Aydınlar ile ilgili kişisel bir sıkıntım ve husumetim yoktur. Fenerbahçe'nin faydasına çalıştığı bir kesindir. Bakü'de Fenerbahçe Voleybol takımı ile ilgili kendisine teşekkür eden kişiydik. TFF başkanlığı ağzınızla kuş tutsanız yaranamayacağınız bir görevdir. Çok büyük güçlükle yönetilmesi gereken ama hassasiyetle davranılması gereken bir süreçti 3 Temmuz... Spor hukukuyla idare edilseydi sürecin bu kadar karmaşıklığı sürüklenmeyeceği ortadır.
"3 TEMMUZ'DA GİZLİLİK İHLALLERİNE MÜSAADE EDİLDİ"
3 Temmuz süreci ile doğru bilgilenmeniz gerek noktalar vardır. Artık sessiz kalınmayacak noktaya varan gerçekleri medyada çıktığı gibi değil meydana geldiği gibi öğrenmek herkesin haklarıdır. Hafızalarını tazelemek adına özet yapmak istiyorum. 3 Temmuz sabahı dünya spor tarihinde görülmemiş bir operasyonla güne başladık. Gizlilik olmasına rağmen süreçteki tüm detayları ifadeleri an be an öğrendik. Gizlilik ihlallerine müsaade edildi. Basın yasağı bile çok uzun bir süre getirilmedi. Basın yasağı için başvurmasına rağmen bunu başaramadık.
"EĞER BEN BAŞKAN OLSAYDIM"
Son yıllarda basın yasağının ne kadar ivedilikle getirildiğini araştırın ve görün. Basın yasağının 3 Temmuz sürecine getirilmemesi benim konuya farklı gözle bakmama neden olmuştu. Spor hukuku dikkate alınsaydı, Türk sporu uluslararası kamuoyunda bu kadar zedelenmezdi. Eğer ben başkan olsaydım, gizlilik ihlalinin önemi anlatır bunun önüne geçilmesi için gerekeni yapardım. Gerekiyorsa devletin en tepesine gider, bakın basın yasağı ilan edilen davalara der ve bunun için uğraşırdım. Bunu başarır ya da başaramazdım ama denerdim. Hiç bir savunma hakkı verilmeden basın yoluyla kişiler kamuoyu önünde suçlu ilan edilmiştir. F.Bahçe kişi ve medya kurumlarının tutumu, konuyu fırsat bilen rakiplerimizi tutumu daha da zor durumlara düşmüştür.
"ORTAYA ATILAN ETİK RAPORU FENERBAHÇE'Yİ BU DURUMA GETİRMİŞTİR"
Kamuoyu baskısında kalan TFF, 1. Etik Kurulu raporu diye bir şey ortaya attı. Hiç bir savunma alınmadan sadece emniyetteki ifadelere dayandırılan bu rapor UEFA'nın temel dayanağı haline gelmiştir. Mehmet Ali Bey, nasıl böyle bir rapora müsaade vermiştir. Emniyetten gelen bilgilerin nasıl geldiğini de bilmiyoruz. Bu rapora belgeler yollandıktan sonra 31 kşi daha gözaltına alındı. Binlerce sayfa daha bilgiler daha oluştu. Ama durumu idare etmek için ortaya atılan etil kurulu raporu F.Bahçe'yi bu duruma getirmiştir. Tüm bunların Türk sporunun iyiliği için her platformda tartışılmasına hazır olduğumun bilinmesini istiyorum.
“AYDINLAR’IN ÜZERİNDE BASKI KURULDU”
Bu süreçte Aydınlar üzerinde müthiş bir baskı kuruldu. Bu ifadeyi bana Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ve Aydınlar da UEFA Başkanı Platini'ye ifade etmiştir. Aydınlar'a yapılan baskı Fenerbahçe formasını çıkaramadığı ve bu yüzden ülke futboluna tehlikeye atacağı iddialarıdır. O yüzden tüm ifadelerinde ülke sporunu tehlikeye atamazdım cümlelerine yer veriyor. Araştırma yapılırsa bir kulübün yaptıkları ile bir ülkenin cezalandırılmadığını görürsünüz.
“ÜLKEMİZİ KÜÇÜK DÜŞÜRECEK GELİŞME YAŞANDI”
15 Ağustos'ta yayınlanan raporun ardından ülkemizi küçük düşürecek bir gelişme yaşandı. UEFA'nın bir müfettişi ülkeye gelip savcı ile görüştü. TFF'nin görmezden geldiği bu süreç methiyeler ile anlatıldı. Aksine UEFA sen ne yapıyorsun demeliydi. İnsanın gücüne gidiyor. Türk futbolun temsil eden kişiler dik durması gerekirken tam aksini yaptı. Sonra geçtiğimiz Kasım ayında UEFA'nın o yöneticisi olan Cornu'yu yalancı ifade ettiler. Hangisi doğru? UEFA neden konuya girdiği soruluyor. UEFA'nın konuyla muhatap olduğu kişiler Fenerbahçe'nin şike yapmamış olma ihtimalinin yüzde 1 bile olmadığını söylediler. Bu ifadeler Cornu'nun kendi ifadeleri.. Sen kararı alamayıp UEFA'ya gel bana baskı yap bu kararı aldır dersen... UEFA'ya kızmayalım, UEFA'nın o dönemdeki Türk futbolundaki muhataplarına kızalım...
“TÜRK VE DÜNYA SPORUNDA BİR İLK GERÇEKLEŞTİ”
24 Ağustos'ta Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi'nden men edildiğini saatler sırasında Trabzonspor'un kupaya gönderildiğini öğrendik. Türk ve dünya sporunda bir ilk gerçekleşti. Savunma alınmadan Fenerbahçe cezalandırıldı ve bu süreci yaşadı. Bundan sonraki dönemde UEFA'nın ve TFF'nin gereken süreçleri yapmadığını düşünen yabancı avukatlarımız bize yerel mahkemelere gitmemizi önerdi. Biz uluslararası futbol hukukuna inandık ve CAS'a başvurduk.
“SÜRECİ İYİ YÖNETEMEDİLER”
O dönemin TFF yönetimi ve başkanı sürece iyi niyetle yaklaşmış olabilir, en az hasarla süreç atlatılsın diye çalışmış olabilir. Ancak UEFA'ya dik duramayarak ve UEFA'nın olağandışı isteklerine kayıtsız kalamayarak süreci iyi yönetememiştirler. Aydınlar ve ekibinin bu süreçte en büyük eksikliği Fenerbahçe'nin şike yapmadığına inanmamalarıdır.
“NE OLDU O SEKİZ TAKIMA?”
Biz o yıl şampiyonluğu nasıl kazandığımızı bilirken sayın Aydınlar, sürecin daha ilk günlerinden bu yana bu iddialara itimat etti. Bizim F.Bahçe yönetimi olarak Aydınlar ile ters düştüğümüz konu budur. Durum Vahim! Bu laf çok kullanıldı. 8 takımdan bahsediliyordu. Ne oldu o 8 takım?
“AYDINLAR BİLGİSİZ VE YETERSİZ”
Sayın Aydınlar'ın spor hukuku ve süreçleri konusunda bilgisiz ve yetersiz olması sürece ilişkin yetersiz olmasıydı. UEFA'nın müfettişine muhatabınız biziz demeliydi. Allah'tan savcı dik durabildi de bilgi vermedi. Kararsızdı çok ciddi gel-gitler yaşadı. Örneğin ligin başlayacağı tarihler ile ilgili... Önce milli maçlar yüzünden dedi, sonra sıcaklar yüzünden dedi.. Daha sonra takvim sıkışınca da ‘Ne yapayım şike süreci yüzünden geç başlamak zorunda kaldık” dedi.. Kendi istifa süreci de öyle.. İki gün içerisinden 'istifa ettim' dedi, sonra etmedim dedi ve istifa etti..
“SÜREÇ MANİPÜLASYONA AÇIK HALE GELDİ”
Play-off oynanacağını bile TFF yönetim kurulu medyadan öğrendi. Çok konuştu ve medya önünde çok çelişkili ifadeler kullanması nedeniyle kötü niyetinden olmasa da manipülasyona açık bir konuma geldi. Kendisine yapıştırılmak istenen F.Bahçe üzerinden Türk futboluna zarar vermeme baskısı meyvelerini verdi.
"BİZE GÖRE TEK FIRSAT BİLE YOKTU"
Aydınlar ben onlara 3 fırsat sundum, hiç birinden yararlanmadılar dedi... Bize göre tek bir fırsat bile yoktu.
Birinci fırsat; Yöneticileri davet ettim, 'Avrupa'ya katılmamanız gerektiğini tedbiren bunu yapmamız gerektiğini' söylediğini dedi.. Daha iddialar ortaya yokken Avrupa'ya katılmayın önerisini hangi Fenerbahçeli kabul edilebilirdi.
İkinci fırsat: Infantino'dan mektup geldi, Cenevre'ye gidini toplantının ardından bir yöneticinin güle oynaya toplantıdan ayrıldığını... Ama ne olduysa yerine Trabzonspor'un gitmesinin ardından oldu ve durum değişti dedi. Aydınlar'ın bana ilettiği o mektupta, F.Bahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden çekildiğine dair yazıyı ertesi gün 12.00'da bana ilet diyor. Arada da istersen İsviçre'ye git diyor. Şaka gibi... Mektup özenle yazılmıştı. Hiçbir şekilde UEFA'yı zan altında bırakmayacak kadar yazılmış. Titizlikle hazırlandığına bir örnek... Bu mektup çok önemli. Diyor ki; F.Bahçe kendini çeksin, ya da TFF çeksin diyor. Çekmezse ben çekerim demiyor. Bir ceza alırsa bedeli daha ağır olur diyor. Kısaca aba altından sopa gösteriyor. Yani TFF ile UEFA birbirlerine topu atıyor. Aydınlar bana sorsalar Trabzonspor yerine Bursaspor'un alınması gerektiğini söyledi. Bu bile bilgisizliğin gösterilmesi. Ama gerçek şu ki, bir takım gönüllü çekilirse kimin gideceğine UEFA istediği yerden seçer.. Ama takımı TFF Avrupa'dan çekerse sıradaki gider... Katılım şartlarına göre de Trabzonspor gider. O dört satırlık katılım şartları... Hadi bunlar bilmiyordu. Etrafındakiler danışmanlar, yardımcıları neden anlatmadı. Aydınlar, bu davanın ne spor hukuku ne adli yargılama adına bu süreçte yapılması mümkün değildir. Ve o yılın Avrupa kupalarının oynanacağı süreye yetiştirilemeyeceği açıklanabilmeliydi. Biz Avrupa'dan çekilmeyi kabul edersek tüm iddiaları kabul etmiş ve savunma haklarımızdan feragat etmemiz gerekiyordu. Biz burada vakıf yöneticileriyiz bunu yapamayız. Yapmak istesek de tüzük gereği yapamazdık. Ve kabul etmedik ve gereken yazıyı TFF'ye gönderdik. Bizler kulübümüz adına can derdindeyken olayların bu şekilde yaşanması bizimle alay etmek gibidir..
Fırsat üç: UEFA ile pazarlık yaptık.. Puan silme ve Avrupa'dan çekilme konusunda anlaştık ve teyit ettirdik dedi.. UEFA Cenevre'de bir toplantı yapıldığı ve 3 yöneticimizle katıldığımız bir gerçektir. Ama bu toplantıya bir avukat da katılmıştır. Aydınlar bu süreçle ilgili bilgim yok diyor.. Avukat bir TFF mensubu değil midir. Belki de pek çok konuda olduğu gibi ekibi yine kendisini bilgilendirilmemiştir. Toplantıdaki görüşmelerden haberim yok diyen Aydınlar, o toplantıya ilişkin metni bana kendisi gönderdi. Toplantıyı Fenerbahçe yapmıştır ben sadece UEFA ile randevu aldım diyor. Ben bulunmadım orada diyor. Vicdanlı ve dürüstler ise bu kişiler kendisini açıklasın diyor..
* Taraf tutmuyoruz dediniz ama bu toplantının zamanlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Grup olarak hareket etmiyoruz dememiz.. Münferit olarak görüşlerimizi beyan etmeme engel değil. BU zamanlama konusunda çok düşündüm. Aylar öncesinde de bu konuşmayı yapmak istedim. Ama M. Ali Aydınlar'ın açıklamasını bekledim. M. Ali Aydınlar seçimi kazanırsa seçimden sonra bunları konuşmamız doğru olmazdı.
* O süreçte ülke menfaatleri sürekli bahsedildi.. Neydi o menfaatler?
CAS davamız şike yaptık ya da yapmadığımızla alakalı bir dava değildi. Süreçte hiçbir savunma alınmadan işlemlerin yapıldığını dava ettik. Dava açıldığı günden itibaren biz kötü kişiler olduk. O günden itibaren ya ikna edilmeye çalışıldık hem de baskı altına alındık. BU sadece Aydınlar döneminde değil, yeni yönetimle de devam etti. Ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefimiz var. Bunlardan birisi de ülkenin çok büyük bir spor organizasyonuna ev sahipliği yapması gerekiyordu. Ülke menfaati dedikleri de bu süreçte CAS'taki davamızı çekersek 2020 Olimpiyatları'na ev sahipliği yapacağımıza biz inandırılmıştık. Ülke menfaati budur arkadaşlar...

HÜRRİYET
Sonraki Haber