Erdoğan'dan Şahenk'e: "Bu iş önemli, bir an önce bitir"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ferit Şahenk'ten Capri Palace Oteli'ni almasını istedi
Ruhi Sanyer’in, Businessweek Dergisi’nde yayınlanan “Şahenk’in İtalyan Ortağı’ başlıklı yazısına göre Başbakan Erdoğan işadamı Ferit Şahenk'ten Capri Adası'ndaki Capri Palace Otel'i almasını istedi. İşte o yazı ve Erdoğan için o otelin önemi...
İtalya’nın Amalfi sahillerindeki sevimli kenti Sorrento’dan, Hürriyet Gazetesi yazarlarından Vahap Munyar ile birlikte hızlı feribota bindik. Deniz dalgalı, hava yağmurlu. Bata çıka gidiyoruz. 25 dakika sonra Avrupa jet sosyetesinin gözde tatil merkezlerinden Capri Adası’nın iskelesine yanaşıyoruz. Çıkışta Doğuş Holding’in patronu Ferit Şahenk’in yüzde 51 hissesini satın aldığı beş yıldızlı lüks Capri Palace Oteli’nden bir görevli bekliyor bizi. Ada’nın AnaCapri (Yukarı Capri) adıyla anılan bölümüne doğru tırmanmaya başlıyoruz küçük bir otomobille. Yol o kadar dar ki karşıdan gelen aracın zarar vermemesi için otomobilimizin dikiz aynasını kapalı tutmamız gerekiyor. 10 dakika sonra otelin kapısındayız. Bizi genel müdür yardımcısı Servette Laurent karşılıyor.
Otel yıllık bakımda. Ekim sonunda kapılarını kapatmış, Nisan ayının son haftasındaki açılışa kadar kendine çeki düzen verecek. İçeride işçiler çalışıyor. Servette Laurent anlatmaya başlıyor.
1960’da faaliyete geçen otelin ilk adı Europa Palace. Adı daha sonra Capri Palace olmuş. 1990’ların başında ciddi bir yenilemeden geçmiş. “Art Otel” yani “Sanat Oteli” tanımının ne anlama geldiğini içerideki küçük gezide anlıyoruz. Lobide ve koridorlarda çeşitli heykeller, duvarlarda ünlü çağdaş İtalyan ressamlara ait tablolar var. Bazı odalarda da benzer tabloları görmek mümkün olsa da çoğu, inşaat faaliyetlerinden zarar görmemesi için kaldırılmış. Lobiye, salonlara, koridorlara ve odaların önemli bölümüne beyaz ve krem renk hakim.
Otel 76 çift, iki de tek kişilik odası olan iki katlı bir yapı. “Sahibinin aklına binayı beş katlı hale getirmek” gelmemiş diyorum kendi kendime. Ünlü konukları arasında Leonardo di Caprio, Gwyneth Paltrow, Harrison Ford, Julia Roberts ve Real Madridli futbolcu Christiano Ronaldo da varmış.
Servette Laurent “Caprio yazın buradaydı” deyince yüzümüzde çokbilmiş bir gülümsemeyle ve heyecanla soruyoruz: Kiminle geldi? Laurent’in “Annesiyle” yanıtı tabii ki beklediğimiz yanıt olmuyor. Ferit Şahenk de bazı yıllar tatil yaptığı sırada aşık olmuş Capri Palace’a.
Otelde üç lokanta bulunuyor. Bunlardan L’Olivo’nun (Zeytin Ağacı) iki, Beach Club’taki Il Riccio’nun (Deniz Kestanesi) ise tek Michelin yıldızı var. Capri Palace bu yıldızlar sayesinde dünyada bünyesinde Michelin yıldızlı iki lokanta bulunan tek otel unvanına da sahibi. Lokantalarda kullanılan bütün tabaklar ve bardaklar, Venedik’in Murano Adası’ndaki cam ve seramik atölyelerinde Capri Palace için özel olarak üretilmiş.
Yılın yaklaşık dört ayı kapalı olan otel, ortalama yüzde 70 dolulukla çalışıyor. En yoğun sezonda çalışan sayısı da 240’a kadar çıkıyor. En ucuz odanın gecelik fiyatı 517 euro. Rus ressam Kandinsky, Hollandalı ressam Mondrian ve İspanyol ressam Miró’nun isimlerini taşıyan ve bu sanatçılara ait orijinal tabloların asılı olduğu odalarda gecelemek isterseniz 2 bin 500 euro ödemeniz gerekiyor. Özel havuzları olan iki büyük çatı katında bir gece kalmak için ise 6 bin 600 euroyu gözden çıkarmanız şart.
Giriş katındaki bazı odaların kendilerine ait havuzları var. Birinin zemininde Amerikalı sanatçı Andy Warhol’un ünlü Mao tablosunun dörtlü reprodüksiyonu bulunuyor. Laurent konuyla ilgili ilginç bir öykü de anlatıyor. Anlattığına göre, otelin misafirlerinden bir Rus kadın havuzun dibinde Mao’nun resimlerini görünce, hayatı boyunca komünizmden çok çektiğini söyleyip odasının değiştirilmesini istiyor. Tabii isteğinin hemen yerine getirildiğini söylemeye gerek yok.
Kısa turdan sonra otelin sahibi ve Ferit Şahenk’in ortağı Anthony Cacace’nin yanına gidiyoruz. Her türlü eşya örneğinin, üzerinde çok sayıda kitap, eskiz ve planın bulunduğu bir masanın gerisinde uzun boylu, sakallı ve yakışıklı bir patron görüyoruz. İlerleyen dakikalardaki sohbetimizde Ferit Şahenk’in iş hayatında bundan sonra önemli yeri olacağını anladığımız Anthony Cacace, başlıyor anlatmaya.
Cacace otelin başına babasının 53 yaşında kalp krizinden ölmesinden bir gün sonra geçmiş. “Hiç istemiyordum bu işi; çünkü sosyal bilimler ve felsefe okuyordum” diyen Anthony Cacace o dönemi şöyle anlatıyor:
“Babam 28 Ağustos 1975’te öldü. 23 yaşındaydım. Kız kardeşim de sanatçı olmak istediği için otel benim başıma kaldı. Hayatım boyunca işadamı olmayı hiç düşünmemiştim. Ama mecbur kaldım. Otel o zaman dört yıldızlıydı ve Milano’lu bir tasarımcının eseriydi. Benim istediğim biçimde bir otel değildi. Koyu renkler, ağırlıklı olarak siyah ve Milano çizgileri hakimdi. Güneyin, yani bölgenin özelliklerini taşımıyordu. Ancak okuduğum felsefe, beni çok farklı bir insan yapmıştı. Olaylara bir filozofun bakış açısıyla bakıyordum. Hızla oteli değiştirmeye ve yeni fikirler uygulamaya başladım. Estetik ve mimariye çok odaklandım.”
Capri Palace’ta yeni patronla birlikte yenilikler de başlamış. Sanat oteli olma yolunda ilk adımlar atılmış. Otele tablolar ve heykeller girmeye başlamış. Anthony Cacace özel havuzlu oda gibi bir yeniliği ülkede ilk uygulayan otelci olmuş. İtalya’da ilk tıbbi Spa, Capri Palace’ta açılmış. Birçok özel terapinin patenti alınmış. Bugün Spa’da dünyada hiçbir yerde bulunmayan terapiler uygulanıyormuş.
Anthony Cacece’ye “Nereden çıktı ortaklık işi? Neden Ferit Şahenk” diye soruyor ve şu yanıtı alıyoruz:
“Hedefim 60 yaşıma bastığım zaman hayatımda önemli bir değişiklik yapmaktı. Bu yıl da 60’ıncı yaşımı kutluyorum. Kendime daha çok zaman ayırmak, balık tutmak (İyi balıkçı olduğunu ve en sert havalarda bile denize çıktığını söylüyor) helikopterle uçmak (Pilot ehliyeti var ve bir adaya yaptığı inişin resmini gösteriyor) istiyordum. Son sekiz senedir de Ortadoğu ülkelerinin ve başka ülkelerin şirketlerinden ortaklık teklifleri geliyordu. Ancak bunların hiçbirini, ailem olarak bildiğim otelimin çalışanları için doğru yaklaşım olarak görmedim. Benim için iş önemliydi ama değerler daha önemliydi.”
Cacece benzer değerlerin mevcudiyeti durumunda işbirliğinin yürüyeceğine inandığını söylüyor ve Ferit Şahenk ile tanıştıktan sonra “Tamam bu doğru zamanda, doğru ortak olabilir diye düşünmeye başladığını” anlatıyor. İlk kez İstanbul’a gittiğinde Şahenk’i farklı çevrelerde görmüş ve onun değerlerinden, yaklaşım biçiminden etkilenmiş. Ailesini, Doğuş’taki ekibi, ortaklarını, arkadaşlarını görünce de yavaş yavaş bu ortaklığa aklı yatmaya başlamış. Bu ziyaretlerinden birinde Doğuş Power Center’dan çıkarken şahit olduğu bir olay karar vermesini kolaylaştırmış. Anthony Cacace o olayı şöyle anlatıyor:
“Gece saat 23.00 sularında Doğuş Power Center’dan çıkıyoruz. O saatte çok az eleman var binada. Ferit Şahenk bir temizlik görevlisinin yanına yaklaştı ve hasta karısını ismiyle sordu. Bir başkasının kızını sordu. Bin 400 kişi içinde o insanların isimlerini hatırlaması beni çok etkiledi. Tamam dedim bu benim ortak olacağım kişi ve kararımı verdim. Çünkü Capri Palace benim oğlum. Babam öldüğünde kader bana onu verdi. Özgürlüğümden vazgeçtim, mecburiyetten bu işe girdim. Korudum, kolladım, belli düzeye getirdim. O gün 100 kişiydik, bugün 242 kişiyiz. Bu insanları kime bırakabilirim? Benim çocuğum yok.”
Sohbet uzuyor, “Haydi yemeğe gidelim” diyor. Kalkıp, kullandığı otomobille evine gidiyoruz. Kapıda bizi Labrador cinsi köpeği Leon ve evdeki yardımcısı Maria karşılıyor. Yemek salonuna geçiyoruz. Deniz ayaklarımızın altında. Salonun bir köşesinde pizza fırını var. İçinde yanan ağaç kütükleri hem odayı ısıtıyor hem de çıtırtılarıyla sohbetimize eşlik ediyor. Yemek servisiyle birlikte sorularımız da başlıyor.
Cacace başlıyor anlatmaya. Doğuş, Capri Palace hisselerinin yüzde 51’ini satın almış. Önümüzdeki dört yıl içinde yüzde 39 oranında hisse daha alacak. Böylelikle Anthony Cacace’nin hissesi yüzde 10’a inecek. Taraflar birlikte bir yönetim şirketi kuracak. Cacace geleceğe yönelik planlarla ilgili olarak “Yalnız Capri ile kalmayacağız. İtalya, İsviçre ve Türkiye’de yeni otel ve lokantalar da alacağız birlikte” diyerek işin çok büyüyeceğini anlatıyor. Avrupa’da “İtalyan dokunuşunun hissedileceği” bir lokanta ve otel zinciri oluşturacaklarını belirten Cacace, “Diğer Akdeniz ülkelerinde de tek Michelin yıldızlı plaj kulübümüzün konseptine uygun yerler açacağız” diyor. “Turizm Türkiye için önemli ve Doğuş için de çok özel bir alan. Çeşitli oteller, restoranlar ve markalar satın alıyorlar. Bizim de sahip olduğumuz bilgi birikimi ve ürünler onlarla iyi bir kombinasyon oluşturabilir” diyor.
Planlar arasında dünyanın en iyisi olduğunu söylediği tıbbi Spa’yı hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde açmak da var. Bu Spa’nın ilk açılacağı yerin Bodrum olduğunu belirterek “Deniz kenarında bir otel arıyoruz. Orada Il Riccio’nun da bulunacağı bir plaj kulübü de kuracağız” diyor. Daha sonra dönüyor otelin girişindeki MarioRita adlı konsept mağazanın geleceğiyle ilgili bilgi vermeye. 1950’de babası Mario ve annesi Rita tarafından kurulan mağazanın 10 yılda kazandıklarıyla Capri Palace kurulmuş. Bu yüzden mağazaya çok önem veriyor. Mağazada ünlü İtalyan markalarının yanı sıra Capritouch markasıyla ürettikleri takım elbiseler, gömlekler, özel yapım ayakkabı ve sandaletler de satılıyor. Kısa süre sonra İstanbulluların İstinye Park’da açılacak büyük bir MarioRita’da, Capritouch markasıyla tanışacağını söylüyor. Daha sonra Doğuş’a ait Türkiye’deki ve yurtdışındaki marinalarda da Capritouch markasının bulunacağını anlatıyor ve “Boğaz’da iyi bir otel bulursak bu konudaki deneyimimizi İstanbul’a getirmek istiyoruz” diyor. Bir gün sonra yapacağı İstanbul ziyaretinde Boğaz’da Otel Ajia’da kalacağını belirtiyor ve “O oteli beğeniyorum” diyor. “Boğaz’daki otel Ajia mı” sorumuzu ise yanıtsız bırakıyor. “Doğuş’un markalarından birini İtalya’da görecek miyiz” diye soruyor ve yoğun bir Nusr’et övgüsüyle karşılaşıyoruz. Anthony Caccace, Capri’de yaşamasına ve balık tutmasına rağmen balık sevmiyor. Onun sevdası kırmızı ete ve bu konuda da Nusr’et’in üzerine kimseyi tanımıyor. Roma’da açılacak Nusr’et’in iyi iş yapacağını söylüyor. Sonra soru sırası ona geliyor.
“Doğuş’un bize ortak olması Türkiye’de nasıl karşılandı” diye soruyor. “Markanızın gücü, bu konudaki deneyiminiz ve donanımınız sayesinde olumlu tepki aldı” yanıtımızdan memnun kalıyor. Tekrar sözü alıyor ve başlıyor anlatmaya:
“Ferit Şahenk işbirliğimizle ilgili haberler çıktığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini telefonla arayarak bu işi önemli gördüğünü ve satın almayı biran önce bitirmesi gerektiğini söylediğini anlattı. İtalya’da böyle bir destek düşünülemez. Bu nedenle politikacılarımızdan şikayetçiyim.”
“Ortaklık için ilk görüşme ne zaman oldu” sorumuza ise geçen yıl Eylül’de Ferit Şahenk ile görüşmeye başladıkları yanıtını veriyor. Tam da etrafında sohbet ettiğimiz masada İtalya’nın ünlü kaşmir ve yün tekstilcisi Lora Piana Ailesi’nin fertlerinin de katıldığı bir yemekte bir araya gelinmiş. Şahenk ortaklık teklifini doğrudan değil, iki tarafın da iyi dostu olan bu aile aracılığıyla dillendirmiş. Anthony Cacace bunu da nezaket olarak tanımlıyor. Geçen Temmuz ayı sonunda da el sıkışılmış. Hukuki belgelerin hazırlanması zaman aldığı için henüz imza atılmamış ama Anthony Cacace, “Sorun değil. Benim için el sıkıştığın zaman iş bitmiştir. Söz sözdür” diyor.