Futbolcuların samimiyetsizliği...

Murat Bartu yazdı

Futbolcuların samimiyetsizliği...

Dünyanın her yerinde profesyonellerle sözleşme yapılırken başarı kriterleri belirlenir, hemen hemen dünyada bütün profosyenellerin başarılı addedilmesi için gerçekleştirmesi gereken koşullar bellidir. Globalleşen dünyaya hızla adapte olan ülkemizde de bu böyledir.

Bir şirketi yöneten CEO için yıllık kar hedefleri vardır, Banka Müdürleri için de öyle, satış bölümünde çalışanlar da belli tutarda işlem gerçekleşirmek zorundadır. Artık kamuda bile performans kriterleri uygulanıyor. Bunun tek istisnası futbolculardır, evet yanlış duymadınız, yaklaşık 10-12 yıl çalışarak binlerce aileyi yaşam boyu geçindirecek kadar para kazanan bu insanlar bu kriterin istisnasıdır.

Üstelik bu da yetmezmiş gibi hepimizden daha az vergi öderler.

İşlerine gelmeyince sıkça "biz mal değiliz" diyen futbolcular, yapmak üzere sözleşme imzaladıkları şeyleri yapmadıkları halde bol sıfırlı garanti ücretleri almaya devam ederler. Ama hiç biri bunu söylemez.

Hemen hemen her şey onların lehinedir. Örneğin, o yılki maçların % 10'ununda oynamayan futbolcunun kulüple olan sözleşmesini fesh edebileceğini biliyor muydunuz?

Durum Avrupa'da da çok farklı değil ancak sorumluluk duygusu ve profesyonel kültürle yetiştikleri için büyük sorun olmuyor ama bizde büyük sorun. Bu durumdan dolayı özellikle büyük kulüplerimiz futbolcu çöplüğü haline dönüşüyor.

Garanti ücretler o kadar yüksek ki maç başı ödemeleri de bu olumsuzluğu çözmeye yetmiyor. Düşünün 5 yıllık sözleşme yaptınız, yılda 2.5 mio EUR garanti para ödüyorsunuz adam daha ertesi gün gece hayatına daldı sahada yürüyemiyor, çaresiz 5 yıl parayı ödeyeceksiniz.

Oysa sözleşmede aşağıdaki gibi maddeler olsa bu durum olur mu?

- Oynadığı her maçta ortalama 10 km koşu mesafesini tutturacaktır, 12 km koşarsa ekstra 500 bin EURO alır, 10 km.'nin altında kalırsa ücretinin 1/2 si kesilir

- Kaleci için gol ortalaması maç başına 0.5 olacaktır, 0.25 olursa ücretinin 1/2'si kadar bonus alır aksi durumda 1/2 ücret ödenir.

Örnekler çoğaltılabilabilir ancak anlaşıldığını düşündüğü için uzatmıyorum. Performans kriterleri olmayan başarı sistemleri yozlaşır. Türk Futbol sistemi de yozlaşmıştır.

Futbolcular görevini yapmaz rakip futbolcu döver, cinsel organını tutar, arma öper her maç sonrası taraftara şirin görünür ve haketmediği paraları cebine atar. Teknik direktörler de farklı değil. Onlar da bu hamaseti devam ettirerek dünyanın hiç bir yerinde kazanamayacakları paraları alırlar. İddia ediyorum, Türkiye'deki hiç bir futbolcu veya teknik direktör Türkiye'de kazandığı paraların 1/3'ünü başka yerde kazanamaz. Bu bile yazılanları teyit etmektedir. Yöneticiler ise bütün bunları bilmelerine rağmen başarısızlıklarını arkasına saklayıp güçlerini ve erklerini devam ettirdikleri bu hamaseti görmezden gelir hatta işine geldiği için pohpohlar destekler.

Bütün bunları bu oyunun bütün aktörleri, oyuncular, teknik direktörler, yöneticiler hatta medya bilir ama doğruyu söylemezler çünkü hepsi sistemin tek masum unsuru taraftar üzerinden nemalanır, sistemin sağlıklı işlemesi işlerine gelmez o zaman rakip takıma küfür ederek veya hamasetle milyon EURlar cebe inemez.

Bu sistemi siyaset de bilir ama o da kendine bağlı olsun diye sesini çıkarmaz performans hakim olursa o da kendine yakını Teknik Direktör yapamaz, sistemi kendi lehine işletemez o yüzden susar.

Sonuç olarak; Türk Futbolu taraftarın cebini boşaltıp diğer aktörlerin cebini doldurması ve yöneticilerin taraftar aracılığı ile elde ettiği gücün ticaretini yapması üzerine kurulmuş yozlaşmış bir sistemdir, böyle bir sistemin en iyileri bulup, çıkarıp yetiştirmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Avrupa'da başarı falan hayaldir. Başarı için samimi olanların önce bu yapısal sorunları çözmesi gerekir.