OHAL’den çalışanlar nasıl etkilenecek?
Bilindiği üzere 15 Temmuz darbe girişimi ardından ülkemizde olağan üstü hal uygulamasına geçildi. Peki OHAL nedir ve bu uygulamadan çalışanlar nasıl etkilenecek?
Star Yazarı ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Resul Kurt çalışma hayatında merak edilen bu soruların cevaplarına ilişkin bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
Türkiye’miz, güzel ülkemiz son günlerde zor dönemden geçiyor. Tabiri caizse ülkemiz uçurumun kenarından dönmüştür. FETÖ ile mücadele tüm kamu kurumlarında devam ediyor. FETÖ’nün en önemli taktiği ‘karalama’ kampanyası uygulamasıdır. Karalama kampanyasından kaçınılması ve FETÖ’cü ihbarlarında hassas davranılması gerekiyor. Biliyoruz ki, FETÖ’cüler kendileri gizlemek için her şeyi yapar ve masum insanlara da çekinmeden iftira atar.
***OHAL nedir?
Olağanüstü hâl, 27 Ekim 1983 tarihinde yürürlüğe giren 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu kapsamında tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar, ağır ekonomik bunalım ve ‘anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması’ olarak nitelendirilen durumlardır. Bu hâllerin bir veya birden fazlasının görülmesi durumunda cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulu’nun görüşünü de aldıktan sonra, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hâl ilan edebilir.
Belirli yaş aralıklarındaki vatandaşlar için çalışma yükümlülüğü, gerektiğinde para ve mal yükümlülüğü konulabilir. Olağanüstü hâl önlemlerinin ortak ve en tartışmalı yönleri ise yaygınlaştırılması ve genellikle bunlara karşı yargı yolunun kapalı olmasıdır.
OHAL’de işçi çıkartılabilir mi?
20 Temmuz 2016 Çarşamba Günü, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararıyla 90 gün süreyle Türkiye genelinde olağanüstü hal ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı, 21.07.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bu bağlamda Türkiye’de olağanüstü hal ilanının amacı, demokrasiye, hukuk devletine, hak ve özgürlüklere FETÖ/PDY terör örgütünün demokrasiye yönelik tehdidi ortadan kaldırmaktır. Bu sebeple, OHAL süresince tüm iş sözleşmeleri ve işveren ile işçilerin taraflara karşı borçları ve yükümlülükleri devam etmektedir. OHAL’in amacının FETÖ ile mücadele olduğu unutulmamalıdır.
Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Anayasanın 91’inci maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler Resmi Gazete’de yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulur.
2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. maddesinde;
“n) İşçinin isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, sağlık sebepleri, normal emeklilik ve belirli süresinin bitişi nedeniyle hizmet aktinin sona ermesi veya feshi dışında kalan hallerde işçi çıkartmalarını işverenin de durumunu dikkate alarak üç aylık bir süreyi aşmamak kaydıyla izne bağlamak veya ertelemek” hükmü bulunmaktadır.
Olağanüstü hal süresince uygulanacak tedbirler, olağanüstü halin amacına göre belirlenmektedir. Olağanüstü hal amacının ağır ekonomik bunalımı gidermek olduğu dönemlerde çalışma hayatını etkileyen birtakım karar alınabilmektedir. Örneğin, istifa, haklı nedenle fesih, sözleşme süresinin sona ermesi dışında iş sözleşmesinin feshi olağanüstü hal süresince ertelenebilmektedir. Ancak Türkiye’de demokrasi düzeninin sağlanmasına yönelik olağanüstü hal ilan edildiğinden, ağır ekonomik krize bağlı bir OHAL söz konusu olmadığından çalışma hayatına ilişkin kararların uygulanmayacağı öngörülmektedir.
OHAL Yasasında bulunan sosyal patlamalara ve infiallere sebebiyet vermemesi için öngörülen fesihlere sınırlama getirilmesine yönelik düzenlemelerin, bu kapsamda olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla ve işsiz sayısını sınırlandırmak için kullanılan bu hükümde, işletmelerin 3 aylık süreyle fesih yapmayacaklarına ilişkin hükümlerin uygulanma kabiliyeti yoktur. Burada işletmeler normal iş ve işleyişlerini yerine getirmek üzere işçi alabilir, iş sözleşmelerini feshedebilir. Mevcut durumda işçi çıkartılmasının yasaklanması yönünde bir düzenleme yapılmadığı için fesihlerde bir sınırlandırma yoktur.
Sendikal haklar devam ediyor
Bazı sivil toplum kuruluşları, OHAL’de toplu iş sözleşmeleri ve sendika yetkileri ile faaliyetler askıya alınıyor yönünde tezvirat yapmaktadır.
Özellikle belirtmeliyiz ki, OHAL süresince böyle bir durum söz konusu değildir. Mevcut sendikal haklar, toplu iş sözleşmeleri aynen yürürlüktedir. Halkımız demokrasiye sahip çıktığı için, tüm sivil ve çalışma hayatı aynen devam ediyor. Eğer bu ‘kalkışma’ darbe ile sonuçlansaydı, başta sendikalar olmak üzere çalışma hayatına ilişkin birçok düzenleme askıya alınırdı. Kalkışma başarısız olduğuna göre, mevcut sendikal hakların kullanılmasında, toplu iş sözleşmesi yapılması ve uygulanması haklarında bir olumsuzluk yoktur.
Ziraat FETÖ’de hassas
Perşembe günü bu köşeden ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ başlıklı yazımda FETÖ’nün kamu kurumlarından temizlenmesine geldiğini yazmıştım.
Birkaç gün içinde basına yansıyan açıklamalardan FETÖ mensuplarının birçok kurumda hızlı bir şekilde temizlenmeye başladığını görmekten ziyadesiyle memnun oldum.
Devlete ve millete zarar verebilecek FETÖ kaynaklı her noktanın bu kurumlarda büyük titizlikle incelenmesi ve yönetimde ciddi bir görev yapıldığının farkında olunması elbette sevindirici. Özellikle son yıllarda başta 3. Havalimanı, 3. Köprü, İzmir-İstanbul Otobanı gibi birçok büyük projeyi finanse eden kamu bankalarına FETÖ’nün engelleme ve karalama çalışmaları bilinçli bir şekilde yapılıyor. Başta Ziraat Bankası olmak üzere kamu finans kuruluşlarında FETÖ konusunda son üç yıldır çok hassas davranılıyor. FETÖ mensupları tarafından kamu finans kuruluşlarının ekonomiye katkılarının engellenmesi için el atından ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu konuda tüm kurumların hassas davranmak suretiyle mücadelesinin devam ettirmesi gerekiyor.
Özellikle salı gününden itibaren başta uluslararası piyasalar olmak üzere kalkışmanın ikinci perdesinin ekonomik olarak sahnelenmeye çalışıldığının farkındayız.
Finansal kamu kurumlarının bu noktada dik ve net duruşunun çok önemli olduğunun bilincindeyiz ve kalkışmanın ilk gününden itibaren gösterdikleri tavır ve aldıkları önlemler yüce milletimiz tarafından takdir edecektir.