"Yeni başbakan emanetçi değildir"
Başbakan Erdoğan AK Parti olağanüstü genel kurulunda konuşma yaptı
Ankara Arena Spor Salonu'nda gerçekleştirilen Ak Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'ne eşi Emine Erdoğan ile birlikte gelen Erdoğan'ın salona girmesi kürsüden "büyük an" olarak ilan edildi. Erdoğan'ın içeriye girdiği an, "milletin adamı, milletin partisi ile kucaklaşıyor" anonsu yapıldı. Erdoğan ve eşi, salona girişlerinde kendileri için özel olarak hazırlanmış platformdan yürüyerek tüm salonu selamladılar.
Erdoğan ve eşi, platfomun etrafında hazır bekletilen kırmızı karanfilleri de partililere attılar.
Divanın oluşturulması sonrası kürsüye gelen Erdoğan kongrenin açılışını yaptı. Erdoğan açılış konuşmasında şunlara vurgu yaptı
ALTINI YOK AMA SEVGİSİ VAR
Geçmişte malum partimizin kuruluşunda bir küçük yavru bir altın bize göndermişti. Kürsüye gelen kızımız diyor ki benim altınım yok ama benim de sevgim var, kabul eder misiniz diyor. Yurt içinden ve yurt dışından kongremize katılan misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, kader arkadaşlarım, genç kardeşlerim, değerli hanım kardeşlerim, değerli beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla hasretle muhabbetle selamlıyorum. Allah'ın selamı rahmeti bereketi hepinize, hepimize olsun diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi 'nin birinci olağanüstü kongresinin milletimiz demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Tüm delegelerimize, AK Parti mensuplarına, her bir kardeşime, hem Ankara'ya hem kongre salonumuza hoş geldiniz diyorum. 13 yaşındaki AK Parti teşkilatı kuşkusuz her türlü övgüyü ziyadesiyle hak ediyor. 14 Ağustos 2001'den bugüne kadar AK Parti'de görev almış, kurucularımızdan MKYK üyelerimize, başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, milletvekillerimizden il ilçe başkanlarımıza, belediye başkanlarımızdan belediye meclis üyelerimize kadar tüm gönüldaşlarımızı selamlıyorum. Teşkilatımızda görev yapmış, bugün aramızda bulunmayan, ahirete irtihal etmiş kardeşlerimi rahmet yad ediyorum. mekanlarının cennet olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Elbette ki kadın kollarımızı bir kez daha özellikle selamlıyorum. Bu hareket hanım kardeşlerimizle güç kazandı, hanım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir anne şefkatiyle, hanım zarafetiyle bir oya gibi işleyen hanım kardeşlerimize, bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
ALPASLAN'DAN ERBAKANA
Sevgili gençler, AK Parti'nin bu AK teşkilatın alnı ak yüreği ak bahtı ak gençleri, sizleri bugün bir kez daha gönülden selamlıyorum. Sizlere her zaman inandım, güvendim. Gençler sizler bu milletin umudusunuz. Sizler yer yüzündeki tüm mazlumların umudusunuz. Sizler sultan Alparslan'dan Osmangazi'ye Gazi Mustafa Kemal'den Adnan Menderes'e, Turgut Özal'dan Necmettin Erbakan'a kadar uzanan bir kutlu davanın kahraman neferlerisiniz. Yarınlarımız olan geleceğimiz olan umudumuz olan gençler istikbalin siyasetçileri. Yarının idarecileri, bugün sizleri çok farklı çok daha samimiyetle çok daha muhabbetle selamlıyorum.
POLİSE ÖZEL SELAM
Buradan sınır karakollarında gözünü değil gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetleri, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum.
10 AĞUSTOS'TA TARİH YAZDINIZ
Dün yani 26 Ağustos'ta Malazgirt zaferimizin 943'ncü yılını idrak ettik. Yavuz Sultan Selim'in Osmanlı'nın kahraman neferlerini şehit ve gazilerimizi hürmetle yad ediyorum. birinci dünya savaşında şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yad ediyorum. Kıbrıs ve Kore şehitlerimizi, terörle mücadelede şehit olan polis asker ve şehitlerimizi aynı şekilde rahmetle anıyor vefat etmiş gazilerimize Allah'tan rahmet hayattaki gazilerimize uzun ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Onların eli öpülesi annelerini babalarını, şehit ve gazilerimizin kutsal emanetlerini de buradan muhabbetle selamlıyorum. Kongremizin hemen başında, tekraren ifade etmek arzusundayım. 10 Ağustos sürecinde işte bu teşkilat tarih yazdı. Sizlerin Allah'ına kurban. Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz. Durmak yok yola devam dediniz. Ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. İşte bu teşkilat 10 Ağustos'ta tarih yazdı. Her bir vilayetimizde, belde ve köyümüzde aşkla çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine tanıklık etmediniz, kendi ellerinizle inşa ettiniz. Önce 2007'deki halk oylamasında milletimizin yüzde 69 oy oranıyla evet demesini sağlayarak tarih yazdınız. Ardından 10 ağustos sürecinde çok çalışarak, milletin adayını, milletin adamını 12'nci cumhurbaşkanı, halk oyuyla gelmiş ilk cumhurbaşkanını sizler seçtiniz.
VAZİFEMİ 13 YIL 13 GÜN SONRA TESLİM EDİYORUM
AK Parti Genel Başkanlık vazifemi 13 yıl 13 gün sonra sizlere teslim ediyorum. Şahsımı cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, 10 Ağustos'a kadar gece gündüz çalışan her bir kardeşimize teşekkür ediyorum. tarihimizde ilk kez cumhurbaşkanı halkın sandığa gitmesi suretiyle belirlendi. Artık bir tur iki tur üç dört yok. Hemen ilk turda sizler bu kardeşinizi cumhurbaşkanı seçtiniz. Bunun için çalıştınız. Bu süreci başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, oylama, gelişen süreç tamamen yasalar çerçevesinde tecelli etti. İlk kez tecrübe edildiği halde hiçbir sorun çıkmadan, kaosa mahal verilmeden, belki de cumhuriyet tarihinin bu ilk sınavı bu kadar sorunsuz bu kadar kolay bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. AK Parti unutmayın her zaman ilklerin partisi olmuştur. Parti olarak teşkilat olarak Türkiye'ye böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Nefes alıp verdiğimiz sürece de bu gururu hep birlikte yaşayacağız. Demokratik olgunluğunu bir kez daha gösteren, sandığa gidip oyunu kullanan, emeği ve katkısı olan aziz milletime, 77 milyon her bir ferdine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bugün bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001'de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00'te TBMM'de mazbatamızı teslim alacak, başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12'nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız.
ÖZ, RUH DEĞİŞMİYOR
1 Temmuz'da adaylığımın açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını, bir son bir bitiş olmadığını, bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaptığımız toplantılarda mitinglerimizde 10 ağustos akşamı AK Parti genel merkezi balkonunda, bu hususun altını çizmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim. AK Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071'de Malazgirt Ovası'nda, sultan Alparslan'ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur. Sanmayın ki 13 yıllık bir yoldan geliyoruz. Biz asırlardır yürüyoruz. Biz kökü mazide olan atiyiz. Biz kökü olmayan ruhu olmayan geçmişiyle irtibatlarıyla koparmış bir parti, böyle bir hareket asla değiliz.
BU HAREKETTE ATATÜRK'ÜN VİZYONU VAR
Bu harekette Gazi Mustafa Kemal'in ufku vizyonu vardır. Menderes'in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan'ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal'ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya Hacı Bektaş Veli'den Fuzuli'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem'den bugüne kadar nice insanlar geldiler. Kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda ismi unutulmuş bedeni çürümüş, toprağa karışmış nice insanlar var. milyarlarca insan kayboldu ve gitti. Hazreti Adem ile başlayan iyinin ve kötünün mücadelesi devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri fanidir. Baki olan davadır. Dün bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün bu sancağı biz gururla taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İstiklalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları gençleri bizlerden devralacak ve onurla o sancağı taşıyacaklar.
BEN YOKSAM DAVA YOK DİYENLER UNUTULDU
Bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez. Bunun altını çiziyorum çok önemli. Mensuplarıyla şereflenmez. Tam tersine mensuplarına şeref verir. Şunu unutmayın… Gençler şunu unutmayın. Ben yoksam dava da yok diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyen, davanın ruhunu özünü anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi danışmayı ortak aklı dışlayan, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Unutmayın size evet yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum. "emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun" iki, "tüm işlerinizde istişare ediniz"
Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur.
OKYANUS ÖTESİNDEN GELEN TELEFONLA İSTİFA EDENLER OLDU
Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin haberlerini inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz.
Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz.
KÜRSÜNÜN ARKASINDA ŞURA SURESİNİN 38. AYETİ YAZAR
Bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin davasının ta kendisidir. Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye'yi bu dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet izin vermemiştir. Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? Onlar işlerini istişareyle yaparlar mealindeki şura suresinin 38'nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis'teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin mayası işte orada atılmıştı. Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti'nde de devam edecektir. Sonraki yıllarda buna devam edilemedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşına her şeyine karışmaya, kılıf kıyafetine müziğin dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen fikren birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. Tüm farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler diller değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi.
AK PARTİ'NİNİ KURULUŞUN İKİ AMACI
AK Parti'yi kurduğumuzda , iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. ikincisi, davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. 29 Ekim 1923'te kurulan cumhuriyetimizi ileri seviyeye taşıyacak güçlendirecek, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye'ye yeniden kazandıracaktık. Allah'a hamd olsun bu iki mücadeleyi başarıyla bugünlere getirdik.
12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik. Mücadele ettik. Türkiye'yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002'de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan yorulmuş karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı. Bir gün ilgili zata şunu söyledim "siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz" bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Sayın Babacan da vardı. O zatta, söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu.
KUTUPLAŞMA VURGUSU
Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye'ye zarardan başka bir şey vermedi. Üsluplarımız yöntemlerimiz farklı olabilir. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Mücadele eden emek veren millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950'den bu yana şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz hissetmesin. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür.
CHP KENDİSİNİ SORGULAMALI
Anamuhalefetin başındaki zat yarın halkın seçtiği Cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Oraya katılmamakla bize ne kaybettirir, hiç bir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü biz yolda birileriyle yürümedik, biz bu yolda milletimizle yürüdük, milletimizle buralara geldik. Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Statükoyla savunan bir CHP fayda sağlayamaz. Çözüm sürecinin karşısına duvar gibi dikilen bir CHP milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzının tarihi geçmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir.
MHP ŞEHİT CENAZELERİNİ İSTİSMAR ETTİ
2007'de Meclis'e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir. Çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye'ye hiçbir faydası olmadığı açıktır.
HDP SIRTINI TERÖRE DAYADI
HDP de teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır'da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye'de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir. 10 ağustos sadece AK Partililer değil CHP MHP HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum.
YENİ TÜRKİYE VURGUSU
Bugün yeni bir gün. Bugün Türkiye'nin özüne döndüğü gün. Bugün Türkiye'nin istikbalinin her zamankinden daha açık olduğu bir gün. Bugün Yeni Türkiye'nin doğum günü. Yeni Türkiye siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye'dir. Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini TBMM'dir. Artık bunların dışında bir yol yöntem Türkiye için söz konusu olamaz. Bugün siyaset artık mecrasını bulmuş vaziyettir. Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal barışa doğru ilerliyorsak bunun temelinde yeni Türkiye'nin yeni siyaseti vardır. Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye'de millete rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Türkiye ancak çoğulculukta uzlaşabilir. Bugün yeni Türkiye kurulurken, eski Türkiye'ye özlemin olduğunu görüyoruz. Eski türkiye'nin aktörleri çatışmayı sürdürmek istiyorlar. Barış umudu çoğaldıkça bunu tersine çevirmek isteyenler harekete geçiyorlar. Terör meselesi eski Türkiye'nin meselesidir. Yeni Türkiye'de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Şiddet araçlarına prim veren bir siyasetin yeni Türkiye'de karşılık bulması mümkün değildir. Barış süreci topluma emanettir.
PARALEL YAPI MESAJI
Eski Türkiye'nin bir başka aktörü daha var. Paralel devlet yapılanması. Siyasi temsil yetkisine, siyasi meşruiyete sahip olmadan, meşru demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği yetkiyle siyaseti şekillendirmek arzusundadır. CHP ve MHP'nin paralel yapıyla iş birliği yapmaları, bürokratik vesayette aynı istikamete bakıyor olmalarının sonucudur. Siyaset bu girişime taviz veremez. 17 – 25 Aralık operasyonları darbe girişiminden başka bir şey değildir. AK Parti bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuştur.
YARGITAYA AĞIR SÖZLER: BİR AVUŞ HAŞHAŞİ
Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye'nin yaşadığı son iki seçim, paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir. HSYK'da bakıyorsunuz, üçüncü derecede böyle bir farklı uygulama var. bu ülkenin başbakanını kalkıp tweetlerle tahkir eden, hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi farklı bir korumacılığın içine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden siz adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun düşünebiliyor musunuz, bu ülkede, kalkıp da hem siyasete hem de halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanına karşı son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye'nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına mahkum bırakılamaz. Kime çalıştığı belli olduğu Pensilvanya hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Hasan Sabbah benzeri meczupların oyuncağı asla olamaz. Vatansever hakim ve savcılar aralarındaki haşhaşileri temizleyecek hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri de kaldıracaktır.
GÜLEN'E TÜRKİYE'YE GEL ÇAĞRISI
Yeni Türkiye'de devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlere asla izin verilmeyecektir. Paralel yapının tabanındaki mensuplarına sesleniyorum. Lütfen kendilerini sorgulasınlar. Ey Pensilvanya'daki zat, sen bu türkiye'yi seviyor musun? Türkiye'yi seviyorsan neden Türkiye'de değil de Pensilvanya'dasın. Gel o zaman Türkiye'ye deyin. Gel Erzurum'a, gel Ankara'ya, gel Konya'ya. Niçin buralar değil de Pensilvanya? İnzivaya çekilmekse buralar da oralardan çok daha anlamlı olacaktır. Hizmet diyerek yola çıkan bir yapının MİT'e neden kast ettiğini, CHP ile MHP ile HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslararası bağlantılarını sorgulasınlar. Eğer bu sorgulamayı yapıyorlarsa inanıyorum ki yanlışı görecekler, AK Parti'nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edecektir. Allah zihinlerini açsın, gönüllerini açsın. Kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum.
DAVUTOĞLU'NUN PARALEL YAPIYA KARŞI DURUŞU ETKİLİ OLDU
Şunu da açık açık söylüyorum, yeni başbakanın paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen yeni genel başkanımızın ve başbakanımızın seçilmesinde bir çok kriterin yanında, paralel yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur. Milletimiz bize yetki verdi, aziz milletimize karşı haince duruş sergileyenler bunun hesabını verecekler vermeye başladılar. İhanet cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında bu ihanetin hesabını sormak benim de boynumun borcudur. Bu konuda kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin.
DAVUTOĞLU EMANETÇİ DEĞİL
Hakim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak bu süreçte Türkiye'nin yanında durduklarını biliyorum. AK Parti'nin genel başkanlığı ve başbakanlıkta son saatlerime girmiş bulunmaktayım. O genel başkan inşallah yarın akşam şahsım tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakandır da aynı zamanda. Birlikte değerlendireceğiz onayımızın ardından Cuma günü bunu bitireceğiz. Güven oyu alındığı takdirde 62'nci hükümet, 5'nci AK Parti hükümeti göreve başlamış olacağız. Dışişleri Bakanımız Konya milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimizi imzalarınızla siz değerli delegelerimize sunuyorum. Bu ismi çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirledik. MYK'da, MKYK'da, il başkanları toplantımızda, belediye başkanları toplantımızda, istişarelerimizi yaptık. Davutoğlu kardeşimin yanında çok sayıda isim öne çıktı. Şunu altını çizerek ifade ediyorum. şahsım bu partinin kurucu genel başkanı olarak, bir nefer olarak her daim sizlerle birlikte olacağım. Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde şüphesiz ki tarafsızlığımızı zedelemeden, destek ve katkılarımı sunmaya devam edeceğim. Hükümetin başarılı olması için de her aşamada katkı vereceğim. Bir cumhurbaşkanının görevi hükümetin önünü kesmek değildir, açmaktır. Nasıl Abdullah bey döneminde yaşamadıysak bundan sonra da yaşamadan ve yaşatmadan devam edeceğiz. Şahsım da bu yeni süreçte Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım. Şunu ifade ediyorum. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. AK Parti bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, AK Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. Başarıda başarısızlık da tek tek isimlere değil kadroya yazılacaktır. Biz ilkelerin partisiyiz. İstisnasız, her birinizin bu partinin genel başkanına ve başbakanına yardımcı olacağınızı biliyorum.
HEDEF ANAYASAYI DEĞİŞTİRECEK ÇOĞUNLUK OLMALI
Yeni genel başkanımızdan, teşkilatımızın da Türkiye'den beklentileri var. Teşkilatı derhal kucaklayacak, yarından itibaren ilk hedef 2015 seçimleri. İkinci hedef 2019 seçimleri. Üçüncü hedef 2023 seçimleri. Ve böylece 2023 hedefimizi inşallah yakalayacağız. 2015 seçimleri bizim için önemli. Yeni bir anayasayı yapacak çoğunluk 2015 seçimlerinde hedef olmalı. Ekonomide güven devam edecek. Aktif barışçı dış politikamız devam edecek. Paralel yapıyla mücadele devam edecek. Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir. Merhum Neşet Ertaş üstadın o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi "hasret etti bizi kavim kardaşa, bir ayrılık bir yoksulluk bir de ölüm"
AK PARTİ BENİM ÇOCUĞUMDUR
Allah'a hamd olsun bu veda bu ayrılık sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşeceğiz. Meydanlarda görüşeceğiz, belediyelerimizi ziyaret ederken görüşeceğiz. Yine muhabbet edeceğiz, sizleri yine cumhurbaşkanlığı makamında, milletimizin makamı olduğu için sizleri oralarda da ağırlayacağız. Bu vedanın bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki her biriniz hissediyorsunuz. Dolaşırken kardeşlerimin gözünde gözyaşı gördüm. AK Parti adeta benim bir çocuğumdu. Bu son kongremde, özellikle bir annenin çocuğuyla olan ilgisi, ki benim AK Parti beşinci çocuğumdu. AK Parti nedeniyle zaman zaman ben dört çocuğumu ihmal ettim. Çocuklarımdan helallik diliyorum. Eşimden de helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar. Beni bu noktada hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu mücadelenin de bizzat içinde oldular. Hüzünlendiğimde onlar da hüzünlendiler. Sevinçli olduğum anda onlar da paylaştılar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum. Kadroların kurulmasından şu logonun belirlenmesine balkon konuşmalarına şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle teşkilatımla oldum. Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk.
Tek tek her birinizden helallik diliyorum. Hakkınızı helal ediyor musunuz? Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum. Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş "Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağzım, ne kadar söz varsa düne ait şimdi yeni söylemek lazım"
Evet her bitiş yeni bir başlangıçtır, unutmayın güneşin batışı doğacağına dalalettir. Karanlığın sonu hep aydınlık, gecenin sonu şafaktır. İnanıyorum ki her ayrılıkta bir vuslattır. Bugün milletmizle birlikteyiz. Yarın da allah ömür verirse yine milletimizle birlikte milletimizin içinde olacağız. Rabbim bizi doğru yoldan ayırmasın.
Allah yar ve yardımcımız olsun. yolumuz açık olsun. AK Parti'nin birinci olağanüstü kongresine başarılar diliyorum. Her birinizi, teşkilatımızın her bir mensubunu özellikle değerli kardeşlerim şimdiden tebrik ediyorum. adalet ve kalkınma partisini, yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce allah'a sonra sizlere emanet ediyorum.